Tarihe Sevda Duymak!

Tarihe Sevda Duymak!

Araştırdıkça, tiryakilik daha da artıyor.

Tarihe sevdalıyım, meraklıyım. Beni tanıyanlar bilirler. Tarihle ilgili her şeyi öğrenme rahatsızlığım vardır benim. Tarih geçmiştir. Tarih geçmişte yaşamış olan insan topluluklarının yaşayışlarını bilmektir.

Birbirleriyle ilişkileri nasıldı, kültürleri, medeniyetleri nasıldı?

Bunları bilmek benim için çok önemli.

Üstelik tarih bütün bunları tarihleriyle, yerleriyle ve isimleriyle bildiriyorsa nasıl tarihe sevdalanmam.

Hep merak etmişimdir.

Tarih nasıl başlamıştır. Cevabını da şöyle bulmuşumdur.

Yazıyı bulmalarıyla başlamıştır.

Çeşitli şekillerde yazmışlardır. Bazıları taşlara, bazıları kitabelere, kimi ceylan derisine, bir kısmı papirüslere, dahası duvarlara… Her çeşitte, her şekilde anlatmışlar. Anlatma isteği duymuşlar. Kendileri nasıl yaşıyorlardı. Sosyal, iktisadi, siyasi, kültürel ve dahası dini faaliyetleri nasıldı?

Kimlere nasıl inanıyorlardı?

Kimlerle savaşıyorlardı?

Kimler neleri icat etmişlerdi.

Tarih dönem dönem elbette. Tek tek yazmakta yarar var. Tarihin dönemlerini yazmak gerekir, yaşanmış olayları da ve bu olayların zararlarını ya da verdiği zenginlikleri.

Dünü bilmeyenin yarını kısıtlı olurmuş. Ne kadar doğru. Birde şöyle bir söz vardır. Ben severim. Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Asırlar önce keşfedilmiş zaten.

Okursak, incelersek, bilgiler elimizde olursa bize yolları gösterirler. Zamanında kim neler yapmış, nasıl bilmiş ya da yanılmış. Nasıl başarılı olmuş veya hüsrana uğramış. İnsanlar uygarlığa geçişe kadar nasıl yaşamışlar.

Hayat şartları nasılmış?

Ve bunun gibi bilinmeyenler.

Okursak biliriz.

Araştırırsak öğreniriz.

Birileri yazmışsa o araştırmıştır, bizler hazıra konarız.

Haydi okuyalım.

Nazan Şara Şatana Araştırmaları…