Taşfırın Haluk, Light Selami, eşcinsellik ve leylekler…

Bilimsel araştırmayı duyar duymaz aklıma şehir hayatında farklılaşan kadın erkek ilşkileri geldi… Metroseksüellik ve kadın – erkek eşitliği güzel hoş da, ya bu zehirli maddelerin de değişen alışkanlıklarımızda etkisi varsa diye düşünmeden edemedim…

A.B.D.’ nin Florida Üniversitesi’nden bilim insanlarının leylekler üzerinde yaptığı ilginç araştırma düşündürttü bana bunları… Bu araştırmaya göre, civanın en zehirli hali olan metilcıvaya maruz kalan erkek leyleklerin dişileri yerine hemcinsleriyle yuva yaptıkları ve daha az çiftleştikleri ortaya çıktı…

Araştırmada 20 şerli dişi ve erkek leyleğin yer aldığı 4 grup oluşturulmuş… İlk 3 gruba zehirli metilcıva verilirken, son gruba verilmemiş… Görülmüş ki, madde verilen ilk 3 grup 4. cü gruba göre erkeklerle daha fazla yuva yapmak istiyor ve daha az çiftleşiyor…

Araştırmacılar bu sonuca göre civaya daha fazla maruz kalan erkeklerin, eşcinselliğe eğilimli oldukları anlamının çıkarılmaması gerektiğini vurgulasa da, insanın içine kurt düşmüyor değil… Çünkü bir çok alışkanlığımız şehirleşmeyele birlikte değişti… Hızla değişmeye de devam ediyor…

Kentleşmenin bu kadar yoğun olmadığı modern öncesi zamanlarda insanların egzosdan çıkan gazlara, fabrika atıklarına ve sanayi işletmelerinin yakıt artığı dumanlarına maruz kalmadan, kırsal kesimde ataerkil alışkanlıklar ile, hanımlarını ite kaka, bal gibi geçinip gittiklerini biliyoruz…

Ne zaman sanayi devrimi gerçekleşip, koca koca fabrikalar civa, bakır, kömür, radyasyon, v.b. zehirli maddeleri hayatımıza taşımaya başladı, kadın – erkek ilişkilerindeki devrimin de tohumları atılmaya o zaman başlamış oldu…

Feminist çevrelerin ataerkil yapıyı hedef alan cesur atakları ve elit toplum tabakalarının insan hakları kriterlerini toplumlarının varoluş sebepleri arasında saymaları sayesinde, kadın o itilmiş kakılmış pozisyonundan yavaş yavaş yükselerek bugünkü yarı bağımsız yapısına kavuşmayı başarabildi…

Hikaye bugüne kadar ki bilinen seyriyle aşağı yukarı böyle… Ama dediğim gibi bugüne kadar ki seyriyle… Kimbilir, yapılan araştırmalar sonrası, erkekliğin ve kadınlığın tarihini yeniden yazmak, bir de üstüne eşcinselliğin tarihini sıfırdan başlatmak gerekebilir…

Kafam karmaşık düşüncelerle dolu bir halde sağa sola savrulup dururken, biraz soluklanıp konumu arkadaş ortamına taşıdım… Neler neler söylediler konum hakkında… Homoseksüellik hastalıktır, delikanlılığın ayaklar altına alınmasıdır, asla tasvip etmiyorum diyen mi istersiniz…Yoksa bu bir hastalıktır, kökü toplumdan kazınmalıdır, homolara ölüm diyenini mi…

Ya o eşcinsellikleri yüzünden işinden yada memuriyetinden atılanlara ne demeli… Eşcinsel futbolcu takımından aforoz edilir… Eşcinsel imam sapkınlıkla, utanmazlıkla suçlanır, işinden uzaklaştırılır… Eşcinsel öğretmen iffetsizlik ve namussuzluk maddesinden öğretmenlikten uzaklaştırılır…

Örnekler saymakla bitmiyor… Kendince sebeplerle yargılayıp asanlar sıraya girmeli yargısız infazlarla katliamlara başlamak için… O kadar kontenjan dolu sizin anlayacağınız… Bebecikler sorar hep ezberden söyleriz ya… Beni nasıl dünyaya geldim baba dediklerinde, yavrum seni leylekler getirdi deriz…

İşte o masallardaki masum leylekler, bilimsel araştırmalarla gerçeğe göz kırpan yepyeni şeyler söylüyorlar bize, bin yıllık yıkılmaz, hiç yıkılmayacak tabularımız hakkında… Uygarlığın zehirli atıkları taş fırın hamurumuzu lightlaştırmış olabilir, herşeye hazırlıklı olalım…

Bu haberlerin doğrulanması sonrasında, kırsal kesimdeki orman manzaralı arazilerin değerleri milyon dolarlarla başını alıp gidebilir… El değmemiş ve zehir solumamış yeni nesil yavrular için köylere tersine bir göç dalgası ile karşılaşabiliriz bir sonraki yüzyılda… Benden söylemesi…

www.hayatveinsan.com/tasfirin-haluk-light-selami-escinsellik-ve-leylekler/