- Kategori
- Beslenme / Diyet
Taurin nedir, Sentezi, Yüklemesi, Performans ve Kardiovasküler etkileri

Taurin, bisiklet ergometresinde egzersiz yorgunluk zamanını, maksimal oksijen tüketimini ve maksimal iş olarak ölçülen egzersiz performansını arttırmıştır.
Taurin, 2 aminoetansülfonik asit, memeli hücrelerinde en çok bulunan aminoasittir. Çoğu kaynakta bir amino asit olarak bahsedilse de, taurin molekülü, diğer amino asitlerde bulunan karboksilik asit grubu yerine sulfonik asit grubu içermektedir. Karboksilat grubu ile karşılaştırıldığında, sülfonat grubu daha güçlü bir asittir. Yüksek asidite taurini zwitteriyonik yapar. Asitlerin varlığında bir zwitter iyon, hidrojen iyonlarını kabul edebilir, böylece buffer olarak görev yapabilir.
Bazların varlığında, zwitter iyonlar solüsyona hidrojen iyonlarını vererek tekrar pH’yı dengelerler. Ayrıca suda çözünür. Bu, taurinin vücutta asit baz homeostazını koruma fonksiyonu olduğunu gösterir. Aminoasitlerden farklı olarak, taurin proteinlere katılmaz. Kalp ve iskelet kası, beyin gibi birçok dokuda en fazla bulunan aminoasitlerden bir tanesidir.
Taurin ilk olarak 1827 yılında sığır safrasından izole edilmiştir, kemirgenlerde elzem değildir, kediler için elzem ve insanlar için şartlara bağlı olarak elzem olabilir. Embriyoda, taurin eksikliği kardiyomyopati, retinal dejenerasyon, gelişme geriliği gibi çeşitli lezyonlarla ilişkili olabilir.
Yenidoğanlarda enzimatik immatüreden dolayı sentez sınırlıdır ve immatür böbreklerden dolayı taurin korunamaz. Yenidoğanlarda eksikliği beyin ve retina gelişiminde problemlere neden olabilir.
Taurin, moleküler yapısından dolayı kalsiyum akışını regüle edici, membran stabilasyonunu sağlayıcı, osmoregülatör, detoksifiye edici ve antioksidan özellikleri ile hücre koruyucu özelliklere sahiptir. Taurin, oksidatif hasara karşı koruyucu olabilir ve hücre nekrozis ve apoptozisini azaltabilir.
Mekanizması çok az bilinmesine rağmen, önemli kardiyovasküler etkilere sahiptir, platelet agregasyonunu, merkezi sinir sistemi nöromodülasyonunu, retinal fotoreseptör aktiviteyi, endokrin fonksiyonları, hücre farklılaşmasını etkiler.
Klinik olarak taurin, kardiyovasküler hastalıklar, epilepsi ve benzeri hastalıklar, maküler dejenerasyon, Alzheimer, hepatik hastalıklar ve kistik fibrozis gibi hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır.
Taurinin analoğu acamprosate, alkolizmin tedavisi olarak kullanılmaktadır.
Taurin Sentezi
Sağlıklı bireylerde taurinin ana kaynağı diyetle alınan besinlerdir. Yetişkin bir bireyin ortalama alımı 58 mg’dır (17-1000 mg arasında değişen büyük bir aralık göstermektedir).
En fazla deniz ürünlerinde, sonrasında kanatlı hayvan etlerinde (özellikle hindi) bulunur. Yoğurt, peynir, süt, dondurma gibi süt ürünlerinde az miktarda bulunmaktadır.
İnek sütüne göre anne sütü yüksek miktarlarda taurin içerir.
Meyve ve sebzeler, tahıllar, kuru baklagiller, yağlı tohumlar ve kuruyemişlerde taurin bulunmaz.
Deniz yosunu gibi birkaç bitki az miktarlarda taurin içerebilir.
Soyaya dayalı diyetler çok az miktarda taurin içerir veya hiç içermez.
Taurin suda çözündüğü için, yiyeceklerin hazırlanma şekli diyetin taurin içeriğini etkileyecektir. Yapılan bir çalışmada, kızartma veya fırınlama gibi yöntemlere göre, yiyeceği suda kaynatmanın daha fazla taurin kaybına neden olduğu belirtilmiştir.
Besinlerin Taurin İçeriği (mg/100 g yaş ağırlık)
Et
Sığır eti / çiğ : 43 mg
Domuz eti / çiğ : 61 mg
Tavuk / çiğ / koyu kısım : 169 mg
Hindi / çiğ / koyu kısım : 306 mg
Kuzu / çiğ / koyu kısım : 47 mg
Jambon / fırınlanmış : 50 mg
Deniz Ürünleri
Tuna / Konserve : 42 mg
Beyaz Balık / çiğ : 151 mg
Midye / çiğ : 655 mg
İstiridye / taze : 70 mg
Morina balığı / dondurulmuş : 31 mg
Süt ve Süt Ürünleri
Pastörize süt : 6 mg
Çedar peyniri : saptanmamış
Yoğurt / az yağlı : 3,3 mg
Dondurma / vanilyalı : 1,9 mg
Meyveler, sebzeler, kuruyemişler, yağlı tohumlar, tahıllar, kurubaklagillerde taurine rastlanmamış.
Endojen taurin sentezi en çok karaciğerde olmaktadır. Böbrek ve beyinde de taurin sentezi gerçekleşebilir. Taurinin sentezlendiği ya da taşındığı yer, taurinin biyolojik özellikleri ile ilgilidir. Taurin biyolojik sistemde Metionin › sistein › sisteinsülfinikasit › hipotaurin › taurin şeklinde sentezlenir.
Taurinin vejetaryenlerde diyetle alımı yoktur, bu nedenle vejetaryenlerin plazma konsantrasyonları daha düşüktür.
Uzun süre TPN terapisi alan bebekler ve yetişkinlerde de plazma seviyeleri düşüktür. Taurinin düşük plazma seviyeleri vitamin B6 eksikliği ile de ilgili olabilir. Çünkü taurinin biyosentezi için kofaktör olarak vitamin B6’nın aktif koenzim formu pridoksal 5 fosfat gerekmektedir.
İnsanlarda maksimal sentezin ne kadar olduğu bilinmemektedir. Yetişkinlerde günlük sentez ortalama 0.4-1.0 mmol (50-125 mg) arasındadır, stres altında sentez kapasitesi olumsuz etkilenebilir. Bu yüzden bazı yazarlara göre taurin şartlara göre elzem, bazılarına göre ise elzem olmayan bir aminoasittir.
Sistein sülfinik asit dekarboksilaz enzimi yaş, cinsiyet gibi faktörlerden etkilenmektedir. Genellikle erkekler bayanlara göre daha yüksek enzim aktivitesine sahiptir.
Taurinin Vücutta Dağılımı
70 kg’lık bir insan, 5-50 mM oranında intraselüler konsantrasyonlu taurinin yaklaşık 560 mmol (70 g)’ünü içerir. Plazma konsantrasyonu yaklaşık 100 µM’dır. Retina, beyaz kan hücreleri, trombositler, beyin, merkezi sinir sistemi, kalp, iskelet kasları ve karaciğer gibi serbest radikal oluşturmaya eğilimli dokular daha yüksek konsantrasyona sahiptir.
Diyet kısıtlaması durumunda, taurin plazma konsantrasyonları, düşük renal tübüler reabsorpsiyon eşiğini kapsayan homeostatik kontrol ile korunmaktadır. Tam kan konsantrasyonundan farklı olarak, plazma konsantrasyonları alıma yanıtta çok hızlıdır. Taurinin dönüşümü (turnover) biri küçük (2.0 mmol veya 0.25 g) ve biri büyük (100 mmol veya 12.5 g) iki değişebilir havuz ile karakterize edilmiştir.
Küçük havuz, doku konsantrasyonunun iyi bir göstergesi değildir, büyük olasılıkla diyet alımını ve üriner atımı yansıtır, çok hızlı bir şekilde değişebilir, yarılanma ömrü 0.2 saattir, safra, merkezi sinir sistemi ve diğer dokuları içerir.
Büyük havuz, yavaş bir dönüşüm oranına sahiptir ve yarılanma ömrü 70 saattir. Diğer dokulara donör olarak uygun olup olmadığı henüz net değildir. Taurin, sodyum ve klor iyonlarının transportu ile birleşen, iki kalsiyuma duyarlı enzim; protein kinaz C-transport inhibitörü ve kalmodulin-transport stimilatörü’nün aktivasyonu ile regüle edilen bir taşıyıcı protein ile tüm dokulara aktif bir şekilde taşınır.
Taurin ve Kardiyovasküler Etkiler
Kalbin toplam aminoasit havuzunun % 50’sinden fazlası taurindir.
Pozitif antiaritmik, kronotropik ve inotropik etkilere sahip olduğu gösterilmiştir, kan basıncını azaltabilir.
Bu özellikler kalsiyum transportu sağlayan, sarkolemmada membrana bağlanan taurin ile ilgiliymiş gibi görünmektedir.
Taurin çeşitli mekanizmalarla kronik kalp yetmezliğini iyileştirebilir.
Bazı yayınlara göre kalp yetmezliğinde artan sitokin aktivitesi taurin ve sisteine olan ihtiyacı arttırabilir.
Miyokardiyal enfarktüs sonrası, taurin yüklemesi, platelet agregasyonunu azaltırken, kalsiyum iyon konsantrasyonunu düzenleyerek, elektriksel membran uyarılabilirliğini stabilize etmeye yardım eder.
Taurin Yüklemesi
Farmakolojik özellikli bir fizyolojik ajan olarak taurinin önemi iyi bir şekilde tanımlanmıştır fakat taurin yüklemesinin avantajları tam olarak açıklanamamıştır.
Taurin yüklemesinin zararlı etkisini gösteren bir çalışma yoktur. Yayınlanan insan çalışmalarına göre oral taurin dozajı günde 500 mg ile 10 g arasındadır.
Tüm çalışmalar çift kör, randomize kontrollü, hem sağlıklı yetişkinleri hem de bazı hastalık şartlarını içeren çalışmalardır. İnsan çalışmalarında kullanılan en yüksek oral taurin dozu 10 g/gün-6 aydır.
En fazla süre, kistik fibrozisli, 10-20 yaş arası hastalarda, 500-1500 mg/gün olarak verilen taurin ile 12 aydır.
Vücuttaki taurin seviyelerinin kısmen böbrekler tarafından regüle edildiği belirtilmiştir. Böylece, aşırı diyet taurini idrarla atılır. Çalışmalara göre taurin yüklemesi ile hem idrar hem de serum taurin seviyeleri artmaktadır.
Bir çalışmada rapor edilen gastrointestinal şişlik hariç, çift kör, randomize kontrollü, hem sağlıklı yetişkinleri hem de bazı hastalık şartlarını içeren çalışmaların hiçbirinde herhangi bir yan etki bildirilmemiş, yüksek farmakolojik dozlarda bile bir toksik etkiye rastlanmamıştır. 1980’lerden beri, taurin, birçok yeni doğan formulalarına ve TPN solüsyonlarına eklenmektedir.
Egzersiz ve Taurin Yüklemesi
Tip I lifler tip II liflere göre, daha fazla miktarda taurin içermektedirler.
Taurinin iskelet kaslarında proteine katılımı yoktur ve intramüsküler içeriği yüksektir.
Taurinin iskelet kaslarında ozmotik dengeyi, iyon kanal fonksiyonunu, kalsiyum seviyelerini ve kontraktiliteyi regüle ettiği bilinmektedir.
Tip II liflerde lipid peroksidasyonundaki artışı bloke ederek, egzersize bağlı kas hasarlarında hücre koruyucu rol gösterir.
Taurinin egzersiz performansını arttırma mekanizması tam olarak bilinmemektedir. Kalsiyum homeostazını düzenleyerek ve yorucu şartlar altında miyokardiyal ve iskelet kas kontraksiyonunu arttırarak egzersiz performansını arttırabildiği düşünülmektedir.
Egzersiz süresince taurinin kardiyak etkilerinin araştırıldığı çalışmalarda, taurin yüklemesi kalp atımındaki artış düzeyini engellemiştir. Sempatik sistem ile taurin arasında bir ilişkiden bahsedilmektedir.
Taurinin kalpte, siklik nükleotid içeriğinde strese bağlı artışı antagonize ettiği ve adenilat siklaz ve fosfodiesterazı uyararak cAMP nin dönüşümünü arttırdığı belirtilmiştir.
Aynı zamanda taurin kanda norepinefrin seviyelerini azaltmakta, kalp kas hücrelerinde katekolaminlerin bağlanmasını minimize etmektedir. Böylece katekolaminlerin yoğun salınımına karşı taurin kalbi korumaktadır.
Bu çalışmalarda taurinin, daha ekonomik kardiyak hareket, azalan kalp atımı mekanizmaları ile performansı arttırdığı belirtilmiştir.
Sıçanlarda içme suyuna konulan %3’lük taurinin egzersiz performansını arttırdığı bulunmuştur.
Zhang et al.’ın insanlar üzerinde yaptığı bir çalışmada 1 hafta, günde 6 g’lık dozlarda yüklenen taurin, bisiklet ergometresinde egzersiz yorgunluk zamanını, maksimal oksijen tüketimini ve maksimal iş olarak ölçülen egzersiz performansını arttırmıştır.
Sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu % 50’den az (New York Kalp Birliği sınıflamasına göre sınıf II veya III) olan kalp hastaları üzerinde yapılan bir çalışmada, 2 hafta, günde 3 kez 500 mg taurin alan bireylerin egzersiz kapasiteleri artmıştır. Egzersiz performansını arttırmak için gerekli olan optimal ve etkili taurin dozu bilinmemektedir.
Egzersiz ve taurin yüklemesi ile ilgili yapılan hayvan ve insan çalışmaları sınırlı sayıdadır. İnsanlarda yapılan çalışmalarda genelde 6 g/gün, 1 haftalık taurin yükleme dozu ve süresi kullanılmıştır.
Bir çalışmada hem akut (1.66 g/gün-tekdoz), hem de kronik (4.98 g/gün-1 hafta) taurin yüklemesi yapılmıştır.
1 saatlik hipertonik kuvvet antrenmanının, plazma aminoasit konsantrasyonu üzerine etkilerinin incelendiği bir çalışmada ise tek doz 50 mg / kg / gün şeklinde taurin kullanılmıştır.
Bir başka çalışmada, kreatin ve diğer aminoasitlerle birlikte 3 g / 3 gün taurin verilmiş ve bu süre ve dozun yetersiz olabileceği, etkili taurin dozu ile ilgili çalışmalara ihtiyaç olduğu belirtilmiştir.
Hem akut hem de kronik taurin yüklemesinin yapıldığı çalışmada, günde 15 g lık dozların insan çalışmalarında tolere edilebilmesine rağmen, 15-20 g / gün üzerindeki dozların gastrointestinal problemlere neden olabileceği belirtilmiştir.
Egzersiz ve Oksidatif Stres
Süperoksit, H2O2 ve hidroksil radikalleri metabolik ve fizyolojik süreçlerde üretilmekte ve zararlı reaksiyonlar oluşturabilmektedir. Fizyolojik şartlar altında oluşan bu serbest radikallerin büyük bir kısmı, vitaminler, protein ve protein olmayan thioller ve antioksidan enzimleri kapsayan antioksidan savunma sistemi ile uzaklaştırılır.
Çeşitli çalışmalara göre fiziksel egzersiz, artan oksijen tüketimi ve serbest radikal üretimi arasında ilişki vardır. Normal solunum ile her 25 oksijen molekülüne karşı bir serbest radikal üretilmektedir. Egzersizle birlikte tüm vücut oksijen tüketimi 10-15 kat artmakta ve aktif kaslarda oksijen akışı 100 katına çıkabilmektedir.
Son 30 yıllık süreçte yapılan çalışmalara göre, yeterli sıklık, şiddet ve sürede yapılan egzersizler serbest radikal üretimini arttırmakta ve egzersiz süresince üretilen serbest radikaller antioksidan savunma sisteminden fazla olursa, çeşitli biyolojik moleküllerin (lipidler, proteinler, nükleik asitler) oksidasyonuna neden olabilmektedir.
Serbest radikallerin kontraktil fonksiyonları değiştirmesi ve/veya kas hasarını/yorgunluğu hızlandırması nedeni ile serbest radikal üretimini azaltma metotları ile ilgili araştırmalar yapılmaya başlanmıştır.
(Oksidatif Stres)
Egzersiz şiddeti ve süresi arttıkça, antioksidan savunma sistemi yeterli gelmeyecek ve oksidatif hasar oluşabilecektir.
Hepinize sağlıklı günler diliyorum...
Harun Kelebekoğlu