Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Kasım '08

 
Kategori
Siyaset
 

Tehlikeli adımlar ve bir harita…

Tehlikeli adımlar ve bir harita…
 

Bu haritayı yapana "Çok teşekkür" ederim. Duygularımızı ve düşüncelerimizi iyi anlatmış.


Uzun zamandan beri PKK terör örgütü ve o örgütün TBMM içindeki uzantısı, klasik deme ile son çırpınışlar içinde tehlikeli adımlar atmaya başladılar.

Bir başka deme ile de “Son” kozlar oynanıyor…

Bundan tam seksen dokuz yıl önce, 19 Mayıs 1919 tarihinde, millet olarak ayağa kaktık. Bağımsızlığımızı korumak, kendimize “Vatan” saydığımız topraklarımızda özgürce ve huzur içinde yaşamak için.

Bunun adını da “Kurtuluş savaşı” koyduk.

O gün, o savaşı başlatırken hiçbir zaman “Etnik ayrılık” aklımızda değildi. Ülke ve özellikle de “Millet” olarak tek beden üstünde duruyorduk.

O günlerden bu günlere ne değişti?

Bana göre hiçbir şey değişmedi bizim içimizde.

Ama değişen bir şey elbette var… Çok hızlı bir şekilde “Dünya”, gerek ekonomik, gerekse siyasal açıdan çok değişmeye başladı. Dünyanın nüfusu arttıkça, teknoloji ve ilim geliştikçe, insanların gereksinimler de değişiyor ve bu değişim politikaları da değiştiriyor.

Bu değişim sonucu toplumlar ve özellikle “Güçlü” ülkeler kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmeye başlıyorlar.

İşte o hareketlerden biri de “Büyük Ortadoğu Projesi” denilen ve planın içinde de Türkiye coğrafyasının olduğu bir plan.

Şimdi bu plan uygulama aşamasına geldi. Bazı görevler, bazılarına “İhale” edildi. Türkiye içinde kargaşa çıkarmak görevi de PKK terör örgütü ve onun yandaşlarına verildi.

İşte o “Görev”i yerine getirmek için hem ülkeye terör yaşatılıyor hem de TBMM çatısı altında bu görevlerin “Siyasi” boyutu yerine getiriliyor.

Yapılan budur…

Şimdi hem “Eylem” var hem de “Söylem var. Zaten “Harita” da hazır…

Geriye ne kaldı?

“Eylem”lerle sindirmek, “Söylemler”le de kabul ettirmek.

Son söylem ve tehditlerden biri de aynen şu:

DTP Milletvekili Aysel TUĞLUK söylüyor: <ı>“Bu anlamlı eyleminizden dolayı sizi kutluyorum. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki bu coğrafya acılı bir coğrafyadır. Kadınlar olarak kör savaşın onurlu bir barışla sonuçlanması için buradayız. Ama İmralı'da yapılan uygulama, Sayın Öcalan'a yapılan uygulama, hiçbir şekilde hukuki, insanı ve vicdani değildir. Biz kadınlar buna karşı çıkıyoruz. Kürt halkı, Kürt kadını bu konuda hassastır. O nedenle, bir kez daha söylüyoruz, devleti, yetkilileri duyarlılığa çağırıyoruz. Barışın gerçekleşmesi için bu savaşın bitmesi için ve barışın gelmesi için çağrı yapıyoruz. Şuna inanıyorum, biz kadınlar eğer alanlara çıkmışsak, biz kadınlar irademize sahip çıkmışsak, hiçbir güç, hiçbir komuta ve hiçbir top kadınların bu mücadelesini durduramayacaktır.”

<ı>

Son cümleye dikkat çekiyorum. Diyor ki:<ı>”… Şuna inanıyorum, biz kadınlar eğer alanlara çıkmışsak, biz kadınlar irademize sahip çıkmışsak, hiçbir güç, hiçbir komuta ve hiçbir top kadınların bu mücadelesini durduramayacaktır.”

Oysa daha biz “Sabır” ile bekliyoruz. Daha “Alanlara” inmedik. Daha “Mücadeleye” başlamadık. Acaba bu söylemleri “Kukla” olarak söyleyenler, söyletenler, acaba ardından nelerin geleceğini, gelebileceğini akıllarına getirebiliyorlar mı?

Hiç sanmıyorum…

Eğer akılları “Neler” olabileceğini getirselerdi, “Tarih tekerrürden ibaret” olmazdı.

Millet olarak çok “Tarih” yazdık ve bir kez daha yazmak bize hiç de zor olmaz, ne de olsa deneyimliyiz.

Son olarak, yazıma bir harita ekledim. Bu haritada da ülkenin doğusu “Ayrı” olarak gösterilmiş, ama üzerinde bir “El” ve “Kol” hareketi var.

DTP ve terör örgütü, yandaşları ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni bölme gayreti içinde olanlara ithaf ederim.

<ı>01 KASIM 2008

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..