Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Mayıs '12

 
Kategori
Alışveriş - Moda
 

Tehlikenin Farkına Var(a)mamanın Bedeli Olur

Sonbaharın son yaprakları sarardıkça sararırdı. O sarardıkça sararan yapraklar, çoğu zaman kendiliğinden sessizce, bazan da sabahları  ve akşamları esen sonbahar yellerine dayanamayarak dallarından kopar, artlarında acımsı bir sonbahar kokusu bırakarak uçup giderlerdi. Sadece kimi dalların uçlarında yapayalnız, kimsiz kimsesiz kalmış, sarının da sarısı tek tük yapraklar, bu dünyaya el sallayan, yüzü ışıklı nineler ve dedeler gibi titreyip dururdu.
 
Sonraki günlerde rüzgarlar şiddetlendikçe şiddetlenir; o gitmeye hazır, bu dünyaya el sallayan yaprakları, çeri çöpü, gazelleri süpürür-kuytuluklara saklar ve soğuk yeller savururdu. Ağaçlar cansularını toprağın altlarına, ılık derinliklere çeker; havaların yeniden ısınmasını, ilkbaharın gelmesini beklemeye başlardı. Ağaç göğdeleri odunlaşır, dallar çalılaşır; esintilerde, rüzgarlarda sallanmayı bile beceremezlerdi.
 
Havalar soğur; kapılar pencereler kapanırdı. Günler kısalır, karanlık erken basardı.
İşte o günlerin birinde, bir sabah pencereyi açtığımızda güneşin cansız ışıkları ve dağın yamaçlarını örten, hatta yukarılardaki bostan evlerine kadar inen beyazın da beyazı bir karla karşılaşırdık. İçimizi belli belirsiz bir hüzün, bir kaygı kaplardı. Ama öğlene kalmaz o apak karlar erir; içimizdeki hüzün  ve kaygı da dağılırdı. Günlük yaşamın hay-huyu içine karışır, karı kışı unuturduk.
 
Bir hafta veya on gün sonra aynı görüntüyle yine uyanırdık. Bu kez kar, öğlene kadar bekler, sonra ardında bir duman bırakarak dağın doruklarına doğru çekilir ve yerleştiği köşkten, kasaba halkını gözetlemeye başlardı.
 
Benim gözümde bilge bir kadın olan büyükanam; “Kış ayağını uzatıp uzatıp, çekiyor; geldi gelecek!” diye kendi kendine söylenir gibi yapar; ama etrafındaki bizlere, konuya komşuya tehlikenin kapıyı çaldığını duyurmak isterdi.
 
Aradan çok gün geçmez, bir sabah uyandığımızda bağların bahçelerin, yolların, damların, kapı önlerinin diz boyu karla dolduğunu; soğuğun buz kestiğini görürdük.
 
Kapıyı çalan tehlikenin sesini duyar mıydık, gerekli önlemleri alır mıydık önceden?.. Bu ayrı bir konu...  Ama öyle görünüyor ki, farkına varılamayan veya farkına geç varılan daha büyük boyutlu tehlikeler var...
 
Bu günlerde, idareden azar yiyen tiyatrocular sokaklarda. Kendilerine kimsenin parmak sallamasını istemiyorlar. Özgürlük ve demokrasi istiyorlar.  
 
Biraz değil, epeyce geç kalmadılar mı? Oysa, yaklaşan tehlikeyi, herkesten önce sanatçının farketmesi gerekmez miydi?
 
Söz gelimi; Taliban’ın kara yobazı Hikmetyar’dan el, Beyaz Saray’ın kravatlı kovboyundan plan alan RTE’ın “şiiri” nasıldı?
 
 “Camiler kışlamız, kubbeler miğferimiz, minareler süngümüz, müminler askerimiz...”
 
Bu durumda sanatçının sorması gerekmez miydi: “İyi, güzel de; bu askerlerini kimin üstüne salacaksın, minare büyüklüğündeki süngülerini kimin bağrına saplayacaksın? Yoksa hedefte Cumhuriyet ve Atatürk mü var?”
 
Henüz tamamlanmamış, 19 ton ağırlığında ve 24,5 metre yüksekliğindeki bir insanlık heykeli,  “Tez elden yıkıla şu ucube!” buyruğuyla, dilim dilim doğrandığı zaman; sıranın tiyatroculara da geleceği belli değil miydi?
 
Piyano konseri basıldığında, piyanist derdest edildiğinde...
Başka ünlü bir piyanist ve bestecimiz, gördüğü açık baskılar karşısında başka bir ülkeye yerleşmeyi düşündüğünü dillendirdiğinde...
Resim sergileri basıldığında, resimler parçalandığında...
Ünlü bir ressam ve yazarımız göğsünden hançerlendiğinde...
Daha basılmamış bir kitabın yazarı hapislere tıklıldığında...
Sayısız gazeteci gazetelerinden kovulduğunda, mahpus damlarına atıldığında...
 
“Sıra bize geliyor; ne duruyoruz!” demeniz gerekmez miydi?..
Tehlikenin farkına var(a)mamanın mutlaka bedeli olur...
İnşallah büyük olmaz!
Zira uyandınız, geç de olsa!..
 
                                               Mehmet Karakuş, 6 Mayıs 2012 
 
Toplam blog
: 6
: 1437
Kayıt tarihi
: 15.05.12
 
 

1955 doğumluyum. Evliyim. Özgür adında bir kızım, Umut ve Ufuk adında iki (ikiz) oğlum va..