- Kategori
- Deneme
Tercümeden Tecrübeye
Kimsenin kimseye inanmadığı, inanıyor gibi yaptığı zamanlar çağında yaşıyoruz. Sözüm ona demokrasi, sözüm ona adalet, sözüm ona bir şeyler oluyor. Herkes kendince bir şeyler alıyor ve ortaklık bağlarımız hemen her gün daha da zayıflıyor. Gerek aile, gerekse toplum yavaş yavaş çözülüyor.
Hemen herkes bir şekilde grup psikolojisiyle hareket ederken, herkes yine bir şekilde kendi yatağında uyuyor. Her ne kadar görülen rüyalar farklı olsa da aslanla koyun aynı yatağa girmekten korkmuyor. Çünkü ikna olmuş durumda. Doğu ile batı arasındaki farklar hemen her gün daha da azalıyor.
Yaklaşık beş asırdır devam eden batı medeniyetinin üstünlüğü insanı bir şekle getirmiş durumda. Tüketen, daha fazla tüketen insan ile üreten daha fazla üreten insan ve güç dengelerinin korunması. Bir nevi insan yağmur damlası ise o damlanın nereye akması gerektiği daha önce inşa edilen yollarla aynı yerlere, göllere, denizlere, okyanuslara gitmek zorunda. Buna "tüketim birliği" denilirse, tüketecekleri şeyler belli olan insanın o şeylere ulaşmak için yaşadığı hayat bakımından doğu ile batı arasında fark yoktur.
Batı ile doğu arasındaki fark; “doğu” batı için yüzyıllardır sağmal inek misali sağdıkları bir medeniyettir. Sağmal ineğin süt verebilmesi için söz konusu ineğin hem öldürülmemesi hem de güdülmesi gerekir. Bu faaliyet için de doğu ve batı toplumları içinden belirledikleri çobanlara inekleri güttürmek, onları avutmak, onları oyalamak üzere birtakım görevler verdikleri görevlileri vasıtasıyla bu görev kusursuz bir şekilde yerine getirilmektedir.
Söz konusu görevliler arasında birçok farklı işlev sahibi görevli var. Lisanslı, belgeli güdücüler toplumlarını bir şekilde idare etme görevini mükemmel bir şekilde ifa ediyorlar.
Aynı durum batıda da cereyan etse de aralarında ufak nüans farkları olduğu açıktır. Durum; sıradan insanları için batıda da doğuda da çok az farklılık içeriyor. Sonuç olarak dünya bir yere doğru gidiyor. Doğu da gidiyor, batı da. Kimse geri kalmıyor giderken. Tren ise dünya. Birçoğumuz "sonu hayır olsun" diyor o kadar. Bu soruya kim tam doğru cevap verebilir ki? Daha önce de gitmiş olan dünya dönmesine devam edecek, durursa halimiz işte o zaman yaman! Doğu ile batı farklı vagonlarda olsa da herkesin kaderi aynı dünya üzerinde son bulacak, o kadar.
Batı bu üstünlüğünü kabul etmek gerekir ki bilimle, fenle başarmış; önce doğuyu ezerek yenmiş, daha sonra onu istediği forma sokmayı başarmıştır. 1825 yılında Amerika’dan dünyanın her bir yanına dağılan misyonerler toplumları dünyanın hemen her yanında istedikleri formlara sokmayı başarmışlar, ehlileştirmişlerdir. Amerika ile birlikte İngiltere, Fransa, İspanya gibi devletlerle birlikte hareket eden ehlîleştirme ordularının görevleri sona ermiş, günümüzde sosyal medya, internet aracılığıyla yapılan ehlileştirme hareketi yeni nesiller üzerinde de devam etmiştir.
Tercüme bilindiği gibi çeviri demektir. Bu durum dahi konu din olunca özellikle Kur’an ayetlerinin anlaşılabilir şekle dönüştürülmesi söz konusu olunca büyük muhalefet ve baskı ile karşılaşılması hayret verici bir çelişki olsa da insanlar bilmedikleri takdirde kendilerini daha mutlu hissetmelerini anlamak, anlaşılabilir olmasa da özellikle toplumumuzda onay bulan bir gerçektir. Yarın Ramazan Bayramı’nın arife günü olması münasebetiyle mezarlıkları dolduracak olan insanlarımız, asla anlamını bilmedikleri demek eksik olur, tam anlamıyla bilmedikleri duaları okuyacaklar, arkasından yine bildikleri ve anlamını net olarak bildikleri şeyleri Yaradan’dan talep edecekler. Buna destekledikleri siyasilerin kazanmasından tutun da, çocuğu için iş isteyenler, sınavda iyi bir başarı göstermesini ve diğerlerinin önüne geçerek birinci olmasını talep edecekler. Görüldüğü gibi amacı somut gerçekler olan şeyleri talep eden insanlarımız dualarının kabul olmasını bekleyecekler. Bunda ne var? Bunu hemen her toplum yapmaya devam ediyor. Batıyla, doğu aşağı yukarı aynı durumda. Buradaki asıl etkin olan şeyse doğulunun en mahrem yerine girebilen batı medeniyeti kılık kıyafeti ne olursa olsun, Jesica Alba ile yatıp, Brad Pitt ile uyanabiliyor. Ama batılı bir Yunus Emre, Mevlana ile yatıp uyanmıyor. Doğulu da aynı şekilde bir hırka bir külah yaşamak istemiyor. Jiplere binmek, zenginliklere sahip olmak istiyor.
Batı tercümeden tecrübe deneye geçmişken, doğu bilimsel anlamda geriliğini batının üretimlerine sahip olarak medeniyete uyum sağlamaya, iyi bir eğitim almayı batıdaki çobanların gözetimine girmek olarak algılayan doğulu tercüme aşamasını bu derece reddederken tecrübe-deney-doğrulama ve sonuç çıkarma aşamasına asla geçemiyor. Uranyum, kaynakları sizde olsa da uranyumu görünce tanıyacak insan sayısının bir elin parmaklarını geçmeyen bir doğu toplumunda onu işleyip yakıt üretecek, dahası başka şeyler bulup da batıyı geçecek ne irade var, ne de öyle bir toplumsal bir dinamik var. Doğu toplumlarındaki etken güç merkezlerinin görevi, suyu batının istediği kanallara akıtmak görevi aldığı ise toplumca pek de düşünülmüyor.
Tecrübe toplumsal hafıza ise demode, eski diye dışlanırken batıya taşınan tüm değerler bugün Londra, Paris, Almanya, Rusya ve ABD gibi ülkelerin müzelerinde sergileniyor. Doğu ve de bizler ne zaman ve ne şekilde bir şekilde etken olacağız, tecrübeleri üst üste eklemeyi ne zaman doğru şekilde yapacağız doğrusu tünelin ucunda pek fazla ışık görünmüyor. Doğu toplumlarının anlaması gereken şeylerden en önemlisi kendilerine sunulan zıtların dahi kökeninde aynı kaynaktan geldiğini anlamaktan uzak birbirlerini kısa süreliğine yenseler de toplamda yenilenler kendileri olacaklarının genellikle farkında bile değiller.