Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Temmuz '10

 
Kategori
Güncel
 

Terör belası için uzlaşma nasıl sağlanacak?

Terör belası için uzlaşma nasıl sağlanacak?
 

Terör örgütü propagandası kimi yerlerde halkı sokaklara, caddelere dökmektedir.(Sanal ortamdan)


TERÖR BELASI İÇİN UZLAŞMA NASIL SAĞLANACAK?

Başbakan ERDOĞAN'ın yaptığı her önemi açıklama ilgimi çeker. Hazır cevaptır, taşı gediğine koyar. Halk ağzı ile konuşur bazan. Yeri geldiğinde; atasözlerimizi ve deyimlerimizi kullanmaktan çekinmez. O da biliyor ki kamuoyundaki tartışmalarda kendisinin kimi sözleri, tek başına birer açıklama olsun ya da birer muamma olarak tartışmalarda açıklanmaya çalışılsın. Böylece muhaliflerini sürekli olarak kendilerini savunmak çabası içine sürükler Sayın ERDOĞAN.

Ben beni bildim bileli böyle yürüyor siyaset. Kamuoyu bu tür konuşmaları seviyor. Bana göre onlar işin şamatasında. Gelişmelere karşı hiçbir etkilerinin olmayacağını bildiklerinden; kendi aralarında tatlı tatlı atışır dururlar. Bu durumun gerçekte siyasiler arasında olduğunu da bilirler: Bugün sert tartışmalar yaşansa bile ileride bir gün, birbirlerini kucaklayacaklarını bilirler. Çünkü onlara göre siyaset zıtlaşmak değil, yeri ve zamanı geldiğinde uzlaşmayı da gerekli kılar. Bunu bilen yazarlar da haklı olarak yapılan konuşmalar ile yetinmek ve kendilerince bazı açıklama ve yorumlama denemelerine girişmek zorundadırlar. Bu yaklaşımlarında çoğunu ölçüyü kaçırdığını, zorlama bazı kavramlar ile ortamı germekte olduklarını da belirtmek zorundayım. İnanıyorum ki her bir sözünün arkasında duracaktır. Kaldı ki her bir sözünün satır aralarında da nice hikmetler gizlidir.

Siyasi tarihimizde pek çok ilklere de imza atmış olduğunu sanırım ileride tarihler yazacaktır. Bu arada bir ilk olduğunu düşündüğüm davranışlarından biri de DTP Genel Başkanı Ahmet TÜRK ile T.C. Başbakanı olarak değil de AK Parti Genel Başkanı olarak görüşmek durumunda kalmasını hiç mi hiç unutamayacağım. Sonuçta nelerin ne kadar değişmiş olduğunu yine siyasi tarihimiz yazacaktır. İşte bu çerçevede Sayın Başbakan'ın aşağıdaki açıklamalarını da çok önemsiyorum. Bu açıklamalardan, anlıyorum ki Türkiye'de sağlıklı bir siyaset işlemiyor ve sağlıklı bir demokrasiye doğru da yol alamıyoruz. Satır aralarından benim anlayabildiğim bu. İster iktidar ister muhalefet olsun, söz birliği yapılmışçasına çoğu önemli gerçeklerimiz bir yana bırakılarak; uzlaşmaktan, kardeşlikten ve milli birlikten uzaklaşmak pahasına da olsa bazı açıklamalar yapmaktadırlar.

Sayın Başbakan'ın özellikle vurguladığı gibi BDP nasıl olur da ''bir terör örgütünün avukatlığını'' yapar? Demokrasi tarihimiz içindeki utanç verici durumlardan biri olarak DEMOKRASİ kavramından esinlenilerek, kurulan kimi partilerin adında var olan bazı sıfatlara rağmen ''TERÖRE LÂNET OLSUN'' diyebilen bir tek yetkilisinin çıkmadığını hepimiz biliyoruz. İşte bu bağlamda daha önce de DTP ile DBP için bir kaç kez söylenmiş olduğu için Sayın Başbakan'ın bugün bu konudaki yeni değerlendirmelerini; kimilerine(!) on binlerce şehitten sonra inşallah bir ders de bu olur, diyerek buraya almakta yarar vardır:

''PKK’nın nasıl Kürt vatandaşlarımı temsil ettiğini düşünmüyorsam, BDP’yi de ben Kürt kökenli vatandaşlarımın temsilcisi olarak görmedim görmüyorum. Bizim ayrımcılığımız yok, biz doğusundan batısına kuzeyinden güneyinden, Türkiye’nin tüm etnik unsurlarından oluşmuş bir siyasi partiyiz.''

''Teröre karşı ortak mücadeleye yanaşmayan, kendisini demokrasinin tarafında terörün karşısında görmeyen bir anlayışla görüşmek nasıl bir katkı sağlayabilir?'' ''MHP ve BDP “terörle ortak mücadeleye varız. Ortak harekete varız. Terörün son bulmasına varız” diyorlarsa, bu konularda somut bir önerileri varsa görüşülür, elini yumruk yapanla tokalaşılmaz.'' ''AB üyesi ülkelerin, dünya ülkelerinin büyük bir kısmının, BM’nin, terör örgütü olarak ilan ettiği PKK’nın avukatlığını yapmak sana mı kaldı DBP?'' ''AK Parti'nin Doğu ve Güneydoğu'daki bazı teşkilatları tehdit altında.'' ''Benim Hakkâri Şemdinli ilçe teşkilatımın malzemeleri 3 kez dışarı çıkarılıp yakıldı. İlçe başkanımın evine bomba attılar. Bingöl’de bomba attılar. Bingöl il teşkilatıma roketatar attılar.''

''Bizim BDP ile bu noktada görüşecek hiçbir şeyimiz yok.''
''Adres olarak İmralı'yı gösteren bir partiyle neyi görüşeceğim?'' ''Görüşmeyeceğim her iki siyasi parti de terörden nemalanıyor'', diyerek DBP ile MHP'yi aynı safta gördüğünü söyleyen Sayın Başbakan:

''MHP açılım ve terörle mücadele konusunda yıkıcı bir muhalefet yaptı.''
''MHP'nin söylemi, terör mağdurlarının hissiyatının istismarıdır.''
''Biz MHP'nin söylem tarzına rağmen kendileriyle görüşmek istedik, ama ret cevabı verdiler.''
''Vuvuzelayla basın toplantısı yapacak kadar bu işi düşürdüler.''
''MHP tabanı, partinin sulu ve gayri ciddi anlayışını 12 Eylül'de tersleyecektir.'' diyerek her iki partiye de son gelişmeler bağlamında ''hodri meydan'' demiş oldu. Son aylarda artan Terör Olayları karşısında kendisine sık sık eleştiriler yöneltilen Başbakan ERDOĞAN bugünkü konuşmasında:

''Terörle mücadele sadece hükümetin gayretiyle neticeye ulaşmaz, ulaşamaz.'' ''Biz diyalogdan hiçbir zaman kaçmadık, ilgili konunun muhataplarıyla konuşmaktan kaçınmadık.''
''Biz herkesin kanaatini alırız ve her işte istişarenin gerekli olduğuna inanırız.''
''Biz hiçbir zaman kapıları kapatan bir siyasi parti olmadık.''
''Açılım toplantılarını eleştirenler oldu ama biz hiçbir zaman küsmedik, kin gütmedik'', diyerek; bir anlamda terörün çok yönlü siyasi bir uzlaşı ve karşılıklı konuşmalar ile çözülebileceğini de vurgulamış oluyor.(Yukarıdaki tırnak içindeki alıntılar adları bende saklı iki önemli gazeteden alınarak birleştirilmiştir.)

Yıllardan beri hiç bu kadar zorlanmadığını gördüğüm Sayın ERDOĞAN, son gelişmeler ve diğer sorunlar ile birlikte bunalmışa benziyor. Özellikle Küresel Kriz nedeni ile söylemiş olduğu ''teğet geçer bizi'' yaklaşımın pekiştirmesi anlamında Çin'den sonra ikinci derecede büyüyen ekonomi olmamız kendisine olan güvenini artırmış. Ancak içinde yüzmekte olduğumuz İşsizlik Sorunu ile Emek Sömürüsü bağlamındaki yasal boşluklar yanında adil olmayan vergi düzeni ile emeklilerin unutulmuşluğu hepimizin ortak sorunları olarak sıra dağlar gibi yükselmektedir.

Ne ki ülkemizin bazı odaklarca içine sürüklenmekte olduğu Terör Olayları yüzünden; her türlü ekonomik ve ticari işin ancak ''güvenlik ortamında'' daha verimli olabileceğini düşünerek Hükümet'in, öncelikle ''terör sorunu'' için çok yönlü tedbirleri almasının zamanı gelmiştir. Bu konudaki hazırlıkların yeterli olmadığını, tek başına askerî harekâtlar ile de bu sorunun üstesinden gelinemeyeceği çok açık.

Cevap olarak bakalım kim hangi demokratik tavır ve demokratik yaklaşım ile çıkacaktır milletin karşısına derken az önce DHA'dan Hasan YILDIRIM'ın İstanbul'dan bildirdiğine göre:

Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Eşbaşkanı Selahattin DEMİRTAŞ, partisinin İstanbul’da düzenlenen Marmara Bölgesi İl Başkanları toplantısı öncesi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarına cevap olarak: "Başbakan'ın, 8 yıllık başbakanlık hayatının en vahim, en sıkıntılı ve gerçekten tarihe mal olacak kadar feci bir açıklama yaptığını öğrenmiş bulunuyorum. Bir siyasetçi olarak değil ama insan olarak büyük üzüntü duyduğumuzu ifade ederek başlamak istiyorum. Bu ülkede 30 yıldır bir çatışma yaşanıyor. Bu çatışmadan kaynaklı çok sayıda acı var. Yaşanmış acılar var. Taze acılar var. Senin benim acım yok. Bir defa bizim acımız var. Senin benim cenazem yok. Bizim cenazelerimiz var. Eğer bir başbakan olarak benim cenazem senin cenazen ayrımına gidecek kadar bu ülkede ayrımcılık ruhuna sahipseniz ülkenin demek ki bir kısmının başbakanı değilsiniz demektir. Bunun itirafıdır. Çok vahim bir durumdur. Bu ülkede çatışmalarda yaşamını yitiren ister asker, polis olur, korucu olur, PKK'li olur. Bu ülkenin yurttaşlarıdır. Acısı ortak acıdır", demiş bulunuyor.(Alıntı yeri: milliyet.com.tr. 16 Temmuz 2010 - 17:38)

Anlaşılan Sayın DEMİRTAŞ Sayın Başbakan ERDOĞAN'ın ısrarla söylemiş olduğu PKK ile BDP'nin kimin temsilcileri olduğunu vurgulaması yanında BDP'nin ''PKK'nın avukatlığı yapmak'' nitelemesi karşısında, sessiz kalmış ve duygusal bazı yaklaşımların arkasına sığınarak ''bu ülkenin yurttaşları'' olmak bakımından Terör Kurbanları'nın acıları üzerinden cevap vermeye çalışmıştır.

Gelinen bu aşamada yıllardan beri milletimizi maddi ve manevi değerleri ile birlikte kemirmekte olan Terör Belası için Sayın ERDOĞAN, yıllardan beri kaynayan Ortadoğu'daki belirsizlik ortamında bakalım nasıl bir yol haritası çizecek. Bu durumda huzurlu bir TÜRKİYE ve ORTADOĞU için şunu sormak istiyorum: Bizi günden güne germekte olan Terör Belası için içte ve dışta artık elzem olan uzlaşma nasıl sağlanacak Sayın ERDOĞAN?

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..