Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ocak '11

 
Kategori
Kültür Turizmi
 

Tibet'e doğru

18.9.2010 

Sabah 6:00 gibi Katmandu’daki turizm acentasının önünden 2 ayrı otobüs ile yola cıktık. 32 kişilik grup içinde Israil, Hollanda, Çin, İsveç, Avustralya, Almanya, Birmingham, Macaristan, Yeni zelanda, İtalya, Polonya Belçika, İsviçre, Kamboçya ve İspanya’dan gelmiş insanlar vardı. Hepsi de uzun zamandır dünyayı gezen gezginlerdi. Örneğin; Hollandalı-Japon çift 6 aydır seyahat ediyorlardı şimdiye kadar Etopya, Hindistan ve Nepal’i gezmişlerdi. Tibet’ten sonra Bejing’e oradan da Tokyo’ya gideceklerdi. Holandalı Henry ise işinden ayrıldıktan sonra seyahat etmeye karar vermiş ve toplam 2 yıl sürecek seyahatinin Tibet bacağındaydı. Diğer Hollandalı Joost ise dünyayı dolaşıyordu. Avusturalyalı dostum Sonia 6 aydır tüm Asya’yı dolaşıyordu, evine dönmesine bir ayı kalmıştı. İtalyan çift ile İsveçli çift ise 6 ay sürecek Asya seyahatlerinin başındaydılar. Hollanda, Belçika ve Birmighamlı olan beyler ise geçmişte tur rehberliği yapmışlar ve şimdi sadece kendi zevkleri için geziyorlardı. Üçü’ de daha önce Tibet’te bulunmuşlardı. İçlerinden sadece Birmighamlı Loinel değişik bir amaçla Katmandu’ya gelmişti. Lionel ve ailesi Katmandu’da 54 öksüz çocuğun bakımını üstlenmişlerdi. Lionel, her sene Katmandu’ya gelip ailece kurdukları vakıf tarafından gönderilen paranın doğru amaçla kullanılıp kullanılmadığını kontrol ediyordu.

Otobüs ile Katmandu’dan Nepal/Tibet ( Çin) sınırına doğru yol aldıktan sonra sabah kahvaltımızı yoldaki bir restaurantta yaptık. Kahvaltı sırasında herkes birbirine nereli olduğunu sorarak, 9 gün sürecek Tibet yolculuğunda kimlerle birlikte olacağını keşfetmeye çalışıyordu. Kahvaltıdan sonra güzel bir yoldan yolumuza devam ettik. Etrafımızda yemyeşil dağlar, uçsuz bucaksız uzanan vadiler ve vadilerin içinde ise küçük köyler vardı. Bazı köyler ise dağların tepesindeydi. Çevrimizdeki güzellikleri seyredip fotograf çekerken birden otobüs yavaşladı ve durdu. Bundan sonrasını yürüyerek devam edecektik. Bir önceki gece yağan muson yağmuru toprak kaymasına sebep olmuştu. Otobüsün geçeceği yolun üzeri büyük kaya ve ağaçlarla kaplanmıştı. Bizim gibi bir sürü otobüs yolun açılmasını bekliyordu. Yolun açılmasını beeyecek zamanımız yoktu. Saat 15:30 dan önce Nepal sınırında olmamız gerekiyordu. Bavullarımızı da alıp yürüyrek yolumuza devam ettik. Bavulumu Katmandu’daki otele bırakıp yanıma sadece ufak bir çanta aldığım için kendimi tebrik ettim. Çünkü 2-3 km kadar yürümemiz gerekecekti. Gruptakilerin çoğunun sırt çantası vardı. İçlerinden ikisi benim gibi büyük bavulla gelmişti. Bavulla seyahat çıkan tek kişinin ben olmadığıma sevinmiştim.

Bir müddet sonra tur rehberimiz bundan sonraki yol için otobüs ayarladığını, gelecek otobüse binmemizi istedi. Bu çok sevindiriciydi, çileli yürüyüşümüz sona ermişti. Otobüs geldiğinde otobüsü görmenizi isterdim. Tıpkı garip görüntülerin gösterildiği videolardaki gibi otobüsün tavanında insanlar oturuyordu. Bizim grup otobüsün içine oturdu ve yolumuza devam ettik. Bir müddet sonra otobüs tekrar yavaşladı, yine yol çökmüştü ve bundan sonraki yolu yayan devam etmemiz gerekiyordu. Bu sefer biraz şanslıydık, yakın köyde yaşayanlar ücret karşılığında bize porterlık yapacaklardı. Ancak bu seferki yürüyüş yolu zorluydu. Dağlardan akan su, yürüdüğümüz yolu kapatmıştı. Diğer tarafa geçebilmek için suyun içinden geçmemiz gerekiyordu. Neyse geldik bir kere deyip suyun içinden karşı tarafa geçtik. Lastik pabuçlarım su içindeydi. Neyse ki kısa bir müddet sonra rehber bizi sınıra götürecek bir araç ayarladığını söyledi. Rehberin bu sefer ayarladığı araç arkasında konteynar olan bir kamyondu. Önce bavul ve çantaları konteynara yerleştirdik sonra da kendimizi. Tibet’e iltica eden bir grup insan gibiydik. Halimiz çok komikti. 45 dakika süren kamyon yolculuğundan sonra artık Nepal/Tibet sınırına gelmiştik. Rehberimiz, Nepal sınırından geçmeden önce, yanımızda getirdiğimiz Dalai Lama’ya ait resim ve/veya Tibet’ianlatan kitaplar var ise hepsini Tibet’ten döndüğümüzde bize teslim etmek üzere kendisine vermemizi istedi. Ayrıca sınırdan geçerken fotograf çekmememiz konusunda hepimizi uyardı. Çünkü Çinli askerler sürekli bizi gözlüyor olacaklardı.
Hayatımda ilk defa sınırdan yürüyerek geçiyordum. Bayağı heyecanlanmıştım. Nepal ile Tibet arasındaki sınır olarak kabul edilen köprüden yavaşca geçtik. Köprünün ortasına geldiğimizde Çinli bir asker pasaport ve vizemizi kontrol etti. Çin sınır kapısına geldiğimizde ise listeden tek tek isimlerimizi okuyarak bizleri çağırdılar. 3 ayrı kontrolden geçtikten sonra artık Çin’deydik. Nepal ve Tibet’in birbirine çok yakın olmasına rağmen hemen saatimizi 2 saat 15 dakika öne almamızı istediler. Nepale çok yakın olmasına rağmen Tibet’te Beejing saati uygulanıyordu ki bu Çin’in genel uygulamasıydı. Enlem boylam dengesinden çok her yerde Beejing saati uygulanıyordu .
İlk durağımız Zangumu şehriydi. Akşam yemeğimizi Zanguma şehrindeki resturantta yedik. Yemekten sonra o geceyi geçireceğimiz Nyalam şehrine geldik. Buradaki guest house’ta odaları 4-5 li gruplar halinde paylaşıyor olacaktık. Benim grubumda Çinli ve iki Japon kız bulunuyordu. Odamız çok soğuktu ve ısıtıcı yoktu. Allahtan yorgana ilave olarak bir de battaniye koymuşlardı. Çarşaflar tertemizdi. Otel çalışanı odamıza içerisinde sıcak su dolu termos bıraktı. Odanın içindeki dolapta ise 4 adet porselen fincan vardı. Keyifle sıcak suyumuzu içip yattık. O akşam güzel bir uyku çektim. Sabah kahvaltımızı yaptıktan sonra tekrar yola koyulduk. Yavaş yavaş yükseklere çıkmaya başlamıştık. 2500 m, 3000 m’lere geldik. Tabiat muhteşemdi. Beğendiğimiz bir yer gördüğümüzde otobüsü durduruyor, fotoğraf çekiyorduk. Yüksek dağlar, yeşillikler, küçük köyler, tabiat çok güzeldi. Köylerin çoğu az gelişmişti. Tüm evler birbirine benziyordu ve taştan yapılmıştı. Evlerin bahçesinde hayvanlar aşıyordu.

Öğlen yemeğimizi Tingerte köyünde yemek yedik. Rebaca, Henry ve ben yemeğimizi erkenden bitirip hep birlikte köyü dolaştık. Burada güzel br Tibetli şapkası satın alarak Tibet’teki ilk alış verişimi gerçekleştirdim. Öğleden sonra yolumuzun üzerinde yer yer göller, gölleri çevreleyen irili ufaklı dağlar vardı. Tuvalet ihtiyacımızı ise doğada karşılıyorduk. Yolun sağ tarafı, erkeklerin, sol tarafı ise bayanların oluyordu. Erkekler için herhangi bir sorun yoktu, sadece arkalarını dönmeleri yeterliydi, biz bayanların ise bir kaya veya ağaç arkasını bulması gerekiyordu. 


Gittikçe yükseklere çıkmaya başladık. 3500 m, 4000 m derken 4500 m’ye gelmiştik. 8001 m yükseklğindeki Chu o uı dağını gördük. Bu dağın sol yan tarafında Everest bulunuyordu ancak bulutlardan dolayı Everesti görmek nasip olmadı. Kocaman dağlar arasındaki bomboş yolda ilerliyorduk. Yolda bizim otobüs, bisikletliler ve köylülerin sürdüğü traktöre benzeyen küçücük araçlardan başka hiç bir şey geçmiyordu.

Yükseklere çıktıkça sağlık sorunları nüksetmeye başladı. Bazılarımızın başı ağrıyor, bazılarımızın ise midesi kötüleşmişti. Benim sadece başım ağrıyordu, herhangi bir sorun yoktu idare edebilirdim. Yükseğe çıktıkça soluduğumuz hava içindeki oksijen azaldığından kalper de hızla atmaya başlamıştı. Meditasyon seanslarımdaki gibi burnumdan derin ve uzun nefesler alarak kalbimi sakinleştirmeye çalıştım. Ispanya’da yaşayan Alman dostum geçmişte Peru’ya ve yüksek dağlarda treking yapmıştı. Diamax isimli ilacın çok iyi geleceğini söyledi ve ben de diamaxtan bir adet içtim. Şimdi daha iyiydim. Anladığım kadarıyla gruptakilerin çoğu yüksekliğin insan bedeninde yaratacağı etkiden haberdardılar. Hatta bazıları yola çıkmadan önce Diamax isimli ilacı içmişlerdi.

Yavaş yavaş önce 5000m ye sonra da 5500 m ye kadar geldik. Otobüs fotograf çekmemiz için durmuştu. Kafam biraz bulanık olduğu halde heyecanla fotograf çekmek için aşağıya indim. Praying bayraklarından kocaman bir giriş kapısı yapmışlardı. Bayrakların üstü donmuştu. Bir kaç fotograf çektim ve aman allahım bana bir şeyler oluyordu. Midem tuhaflaşmıştı. Başım dönüyordu. Betim benzim atmıştı. Daha önce böylesi bir durumla karşılaşmadığımdan ne yapacağımı bilemiyordum. Biraz korkmuştum. Birden tüm bedenimi bir sıcaklık bastığını hissettim, midemde hareket başlamıştı. Grubun en bilmiş üyelerinden Belçikalı Ben, yanıma geldi ve kusarsan daha rahat edersin dedi, içimden onu gırtlaklamak geliyordu, bana yardım etmek için yanıma geldiğini kendime hatırlatmak zorunda kaldım. Her tarafımdan terler boşanıyordu, başım çatlayacak gibiydi. Burada herkesin içinde kusmak istemiyordum. Birden tüm kontrolümü kaybettim ve kusmaya başladım. Benimle birlikte Hollandalı Joost’ta kusmaya başlamıştı. Joost’un kusma sesi beni daha çok çıkmaza sokuyordu. Ne var ne yok hepsini çıkardım. Her tarafım titriyor gözlerimden yaşlar akıyordu. Belçikalı Ben yanıma gelerek bana selpak verdi. Artık o ne diyor ise onu yapıyordum. Tibet ilacı olduğunu söylediği bir karışımı alnıma sürdü. Ben’in alnıma sürdüğü karışım keskin serinletici bir yağdı. Sonra beni otobüse götürüp otobüsün ön tarafından oturttu. Otobüsün ön camını açtılar. Serinlik iyi gelmişti. Su içmemi söylediler ama hiçbir şey içecek halim yoktu. Yavaş yavaş aşağıya indiğimizi ve artık herşeyin normale döneceğini söylediler. 4500 m ye gelmiştik, maalesef benim durumumda değişen bir şey yoktu. Herkes fotograf çekmek için aşağıya indi. Ben ise elimde torba ikinci bir krizin gelmesini bekliyordum ki geldi Belçikalı dostum Ben, tekrar alnıma serinletici Tibet ilacını sürdü. Ve daha da aşağılara ineceğimiz müjdesini verdi. Ben ise öleceğimi düşünüyordum artık her şeyi kendi haline bırakmıştım. Ölürsem, evdekilere nasıl haber verirler gibi senaryolar aklımdan geçiyordu. Sonra ne düşünürsen o olur bırak bu iç sıkıcı düşünceleri diyerek kendimi gerçeğe davet ettim.

Shigatse’ye geldiğimizde önce akşam yemeğini yiyeceğimiz restauranta gittik. Ben tabii ki hiç bir şey yiyemedim. Restauranttaki sedirde uzandım. Herkesin yemeği bitince doğruca otele geldik. Shigatse’deki otelde odamı İsrailli bir kızla paylaşacağımı öğrendim. O da benim gibi fenalaşanlar arasındaydı. Onun kötü halini görünce kendi halimi unuttum. Hatta ertesi gün içmeyi planladığım diamax hapını ona vermeyi teklif ettim. Ertesi gün nasılsa gruptaki bir kişiden alırım diye düşünmüştüm. O akşam deliksiz bir uyku çektim. Sabah kalktığımda kendimi daha iyi hissediyorum. Çok şükür allahım
Nepal-Tibet sınır yolculuğum ve Tibet’teki ilk 2 günüm böyle geçti. Sonraki günlerin benim için daha iç açıcı geçeceğini ümit ediyorum

Sevgiler

Tibet’e gitmek isteyenler için alternatif program : Nepal’den Tibet turu 2 şekilde yapılıyor.
1-Lhasa’ya gidiş ve gelişin uçak ile yapılıyor.
2-Nepal’den Lhasa’ya otobüs ile gidiş uçak ile dönüş. Lhasa’ya otobüs ile gittiğiniz durumda Lhasa’ya 3 günde varıyorsunuz. (Ben hangisini mi seçtim? Başıma geleceklerden habersiz tabii zorlu olan ikinci alternatifi.) 

 
Toplam blog
: 615
: 248
Kayıt tarihi
: 09.11.10
 
 

Geçmişte finans sektöründe ağırlıklı olarak iyileştirme ve geliştirme projelerinin hayata geçiril..