Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Nisan '17

 
Kategori
Okullar
 

Tokat mehmet Akif Ersoy İmam Hatip Ortaokulu öğrencilerin sorularına cevaplarımız

Tokat mehmet Akif Ersoy İmam Hatip Ortaokulu öğrencilerin sorularına cevaplarımız
 

Tokat


53.Kütphaneler Haftası dolayısı ile Tokat İl Halk Kütüphanesi  ile Tokat Mehmet  Akif Ersoy  İmam Hatip Ortaokulu işbirliği ile  öğrencilere İmam Hatip  Ortaokulu Konferans  Salonunda “Kitap  Okumanın Kişisel Gelişimdeki rolü” konulu bir konuşma yapmıştım. En güzel soru soranlara  kalemler ve   İl Halk Kütüphanesi  hediyesi olarak  10 tane  “Engelleri Aşanlar” kitabımızdan   hediye etmiştik. Öğrencilere güzel bir  kitap  kazandıran   bu  10 soruyu orada cevaplamıştım. Burada da   bir defa daha cevaplayarak  o   konferansımızda  olmayanların da  bu  soruların cevabından faydalanmasını  istedim. Tokat  İl Halk Kütüphanesi ve  Mehmet Akif Ersoy İmam Hatip Ortaokuluna   teşekkür ederim. Gönül isterdi ki bu tür  konferans  kitap hediye etme etkinlikleri sık sık tekrarlansın. Bizlerde   yazalım, gençlere  moral vererek  onları motive edelim.

SORU- Sizi Bu seviyeye hangi tür  kitaplar getirdi? (Ahmet Tarık Kırış)

CEVAP- Çocukken  ünite dergileri okuyarak başlamıştık. Daha sonra  gazetelerin  çocuk dergisi ekleri, sonrasında  ise Üniversite hazırlık dergileri derken  dergiler okuyarak   geliştik. Kitaplar okuyarak geliştik. Son  10 yılda  kişisel gelişim dergilerinde diksiyon üzerine yazılar   çıkmaya başladı. Onları okuyarak, düşünerek  ve   hayatımıza uygulayarak bu seviyeye   işitme engelli olduğumuz   halde geldik. Sizlerde   bu konu üzerinde düşünerek  “ o işitme engelli olduğu halde başarmış, biz engelli değiliz. Bizlerde   bu hediye edilen kitapları okuyarak , düşünerek  ve  uygulayarak  okulumuzun amacına uygun olarak  iyi hatipler olarak  hem dini konularda   hem de  hayati konularda insanlara   bilgi vererek  onları aydınlatabiliriz. Okuldan arta kalan zamanlarımızı okuyarak değerlendirelim” diye düşünürseniz hayat   gerçekten güzel olur ve benim geldiğim seviyeye  siz daha ortaokul ve lise sıralarında gelirsiniz. Tekrar  ediyorum ki iyi lider olmanın yolu  etkili hatip olmaktan geçer anlayana. Bugün burada sizlere armağan ettiğimiz  “Engelleri Aşanlar” kitabında engelli liderlerin başarısında   göreceksiniz  ki hitabet  en önemli etkendir.

Kişisel Gelişim kitaplarının yanında, romanlarda  kahramanların hitap ve etki tarzlarını da  analiz ettiğim zaman gördüm  ki, roman kahramanlarının başarısı  bile hitabette  etkili olmalarına  bağlı. Sizlere de   her tür   kitabı hayatınıza  artı değer katan   bir  kitap gözü ile bakarak   okumanızı tavsiye ederim.

SORU- Daha önce pes ettiniz  mi? Pes ettiyseniz neden  devam ettiniz?

CEVAP- Her  yerde mutlaka sorulan soru bu. Ben buna pes demeyeyim  de, çok zaman insanların dengesiz ve  saçma konuşmalarından sıkılarak  bir kenara çekilerek  uzun uzun  düşünerek   bolca okuduğum zamanlar  olmuştur. Bu durum bizlere yılmak  pes etmek yerine daha  çok hayata bilemiştir. Çok çalışan baltayı arada  dinlenerek   bileyerek  yeniden  keskin  hale getirmek gibi. “İnsanların  hayırlısı insanlara faydalı olandır”  hadisi  gereği, kitaplarımız   okundukça, gazete  yazılarımız  okundukça, konferanslara  davetler oldukça , pes etmemek   gerektiğini ve insanlara faydalı olmanın  bir ibadet olduğunu  düşünerek   gayretle yolumuza devam etmeye  her zaman karar verdik.

Azimli ve kararlı  engelliler  pes etmezler ama arada dinlenerek  okuyarak düşünerek  insanlara faydalı olmaya  devam ederler.

Genelde gençler engelli olmasa da  hemen her şeyden pes ettikleri için pes etmeyen insanları  anlamakta zorlanıyorlar. O yüzden de bizim gibi kolay pes etmeyen  insanlar ile uzun vadeli iletişim  kurmuyorlar. Bu da onların gelişimini engelleyerek   daha ileri gitmelerine engel oluyor. Gençlere tavsiyem  pes etmeyen azimli insanlar hocaları, akrabaları  , komşuları   olsun gördükleri zaman onlarla tanışarak onlardan faydalanmaya bakmaları. İlk başlarda  azimli gayretli insanlar  ile dostluk kurmak zor  olsa da  sonralarında  insanlar alışıyorlar ve  bu hayat kalitesi olarak kendilerine yansıyor. Bunu hayat tecrübelerimle görüyorum ve  gençlere azimli  ve kararlı  engellilerle tanışınca onlardan faydalanmalarını, onların hayatını anlatan kitapları okumalarını tavsiye ediyorum.

SORU- İktisat okuduğunuz  halde neden  kişisel gelişim alanında devam ettiniz? (Hayrunnisa Uyanık)

CEVAP- Çok sık sorulan sorulardan bir tanesi de bu.

Alanımızda çalışma imkanı bulamayınca, yani  “sen  engellisin kaymakam  olamazsın, müfettiş olamazsın,  hatta  üniversitede uzman olamazsın”  gibi resmi engeller ile karşılaşınca  bizlerde yazarak insanlara faydalı olmanın  çaresini bulduk. Edebiyat insanları  daha güzel olmaya, daha güzel yaşamaya, hayattan zevk  almaya yönelten bir dal. O yüzden   yazmak bizlere  ışık oldu. Yazarken hem biz aydınlanıyoruz hem siz aydınlanıyorsunuz. Mesela sizlerde imam hatip ortaokulunda  okumanıza rağmen  çoğunuz ya  mühendis ya  başka  mesleklerde olacaksınız  . Çok azınız  ya ilahiyat ya da  din kültürü alanına  yöneleceksiniz. Bu bir nasip işi yani. Bu ülkemizde  çok rastlanan bir durum ve ülkemiz için üzücü. Her insan  eğitim aldığı alanda çalışmalı  uzmanlaşma ve iş bölümü olmalı ama  hayata atılınca  bunu   uygulamak   çok zaman  mümkün olmuyor. Sizde hayatın  sürprizlerine kendinizi  hazırlamanız lazım.

SORU- Bu zorlukları  yenerken azimli ve hırslı olmanızın  size ne faydası oldu?( Rümeysa  Kulaksız)

CEVAP- Azimli  ve hırslı olmamız, bizi gerçekten seven insanları   mutlu ederken, bizi seviyor  görünüp de, sevmeyen  kullanmaya çalışan ama kullanamadığı zamanlarda   da   sinirlenen insanlara bizim de değerli  insanlar olduğumuzu gösteriyor. Toplumda   bazı kesimler sanıyor  ki, görme ve  işitme engellilerde  zihinsel engelli, onları kolayca kandırabilir ve   kullanabiliriz. Buna  mükabil bizler  çok okuyarak   hem ibadet ettiğimiz gibi hem de  çevremizdeki insanlara  engellilerin de   normal insan gibi  hatta onlardan  daha  çok   okuyarak gelişebileceğini gösterdiğimiz   için mutlu oluyorum. Gerçi çok insan anlamasa da   bizi bizden iyi bilen Allah ‘ın bizleri anladığına ve sevdiğine olan inancımız  bizim, bizi kabullenemeyen insanlara  karşı daha güçlü olmamızı  sağlıyor.

Gençlere,  engellilere azimli olmalarını, inanmadıkları hiçbir şeyi başkalarının hatırına kabul etmemelerini ve kendilerine değer vermeyen  insanlara da asla değer vermemelerini tavsiye ederim. Değer vermeyen  insanlara değer verdiğimiz  zaman  hem onların şımarmalarına sebep oluyoruz   hem de  kendimizi değersizleştirmiş oluyoruz. Kendimize  değer vermemiz asla bencillik değil. Bencillik  kendini üstün görerek  başkalarının mağduriyetinden faydalanmaya çalışmaktır. Halbuki karşısındakini seven   insan “ beraber  yükselelim”  derken hayatta  çoğunlukla   yükselemeyen insanlar , insanlık   olarak  “beraber  yükselelim “ diyen insanlara  inat  “gel beraber  alçalalım, sende  yükselme bende” diyorlar. Bunun  farkına bile varamıyorlar. Seviyesizlik dediğimiz   olgu burada ortaya  çıkıyor. O yüzden azimli  olmak bana hayat sevgisi aşıladı ve  boş insanlardan uzak kalmamı sağladı. Daha güzel  kitaplar okuyarak   gelişmemizi , çocuklarımızın  da gelişmesini sağladı. Gelişimi   maddi şeyler elde etmek ile  zannedenler ise tabii ki bunu anlamakta  zorlanıyorlar.

SORU- Bu ilim ve yetenek nereden  geliyor? İnsan  isteyince oluyor  mu?( Salih Arslan)

CEVAP- Sorunuzun cevabı  da   sorunuzda  saklı  Salih kardeşim. İnsan  isteyince hayal bile edemediklerini  elde edebiliyor  yani. Dediğim gibi ben sizin yaşınızda  iken bana deselerdi ki, sen  ilerde engelli olmana duymamana  rağmen gelişecek  ve  hitabette  ilerleyecek  ve ilinde  imam hatip ortaokullarında   konuşmalar yapacaksın? Dese adamın benle alay ettiğini düşünürdüm. Çünkü bizlere  öğrenilmiş çaresizlikle, engelli şiir okuyamaz, yazamaz, müsamerelere katılamaz önyargısı  bizzat  ailemiz ve  öğretmenlerimiz  tarafından  aşılanmıştı. Bunların yanlış olduğunu  fark ettiğim anda  isteyince ama  isteyerek harekete   geçince  hayal ettiklerimizin  bile hiç de zor olmadığını görüyoruz. Bunun için de   başkaları değil   bizler inanacağız. Biz inanalım  tüm dünya inanmasa da olur. İnanan harekete geçen ve  kendine inananı de gerçekten seven insanlar   her zaman  başarıyı yakalar. Başarı ev araba para değil, yokluklar karşısında  bile huzurlu olma  ve   önce mutlu olma sonra da “İnsanların hayırlısı  insanlara faydalı olandır” hadisine  uyanlarındır. Çok iyi maddi durumda olup da akşama kadar  onun bunu üzmek ve dalga geçmek başarı mıdır?

İnsan  inanmadan bir  şeyin peşinde koştuğu zaman  burada samimi olmadığını  davranışlarından anlarız  . Derler  ki “ imamın dediğini yap, yaptığını yapma” ama  insanın   samimiyeti davranışlarından  belli olur. Samimi   olmayan insan  samimi olan insanı anlayamaz  ve kendi doğrularını  inandırmak yerine  ikna etmek yerine  dayatmayı tercih eder. Karşısındaki insanı  ikna edemeyince de  “ ben niye ikna edemedim”  demez, “ sen beni dinlemiyorsun” der  ve  hatta küser de. Bunun için azimli insan  dayatmalara karşı çıkarak güçlü olduğunu   hissettirir. İnsanlar engellilerin hayatından  ibret almak, onları anlamak saygı duymak yerine , onlara dayatmada  bulunup ,isteklerini kabul ettiremeyince  kızmayı tercih edince hayatın  sıkıntılarını  da  kabul etmiş oluyorlar. Bunun  farkına varmak beni şaşırttı.

Bu  kararlı tavır insanın okuyarak  bilgi sahibi olması  ve bilgisini de hayata   uygulaması karar  ve  azminden meydana geliyor ki, çok okumayan  ve hayatı sadece dedikodulardan   öğrenmeye çalışan insan bunu anlayabilir mi? Okumak  ibadettir ve Kur’an ‘ın anlamı “okumak” tır   ilk ayet te  “oku” der. Bazı ayetler  “kaleme  and olsun” diye başlar.Anlayana..

SORU- İlk yazdığınız kitap nedir? (Mert )

CEVAP- internetin yaygınlaşması ile beraber, başka şehirlerde  yaşayan benim  gibi başarılı işitme engellilerle internette tanışarak onlarla röportajlar yapmış, bunu Tokat Gazetesinde ve bloglarımda yayınlamıştım: Daha sonra  bunlar kitap olunması isteyince   Türkiye İşitme Engelliler  milli  Federasyonu Başkanı  eski Başkanı  Yunus Bayraktar gayretleri ile  Diyanet Vakfınca  1000 tane “sessiz dünyadan esintiler” olarak yayınlandı. Bu kitabın  arkasında bir bilge ile Üniversite sınavına hazırlanan bir gencin gelişim sohbetlerini anlatan “Üniversite kapısında  beklerken”  adlı Tokat Gazetesinde de zamanında  bir iki defa yayınlanan romanım da vardı.2006 yılında yayınlanan bu kitabın mevcudu kalmadı ve  yeni baskısı da  yapılmadı. O günden bu yana 5 kitabımız yayınlandı  ve toplamda  5 kitabımız 14 bin baskı yaptı. Bu  sayı zamanla artıyor. Bir kitabımız elden ele  dolaşarak okunuyor. Zamanla yeni kitaplarımızla  okur sayısı artacaktır. 2014 te yayınladığımız “Engelleri Aşanlar” 3 yılda 8 bin baskı yapan bir kitap  olmuş ve  Üniversitelerde de  yardımcı ders kitabı olarak okutulmuştu. Kitaplarımız tanındıkça fuarlara  Üniversitelere  konuşmaya davet edildikçe  kitaplarımıza  olan talepte artacaktır muhakkak.

SORU- Okuduğunuz  kitaplar hayatınızı nasıl etkiledi?( Rümeysa )

CEVAP- Dediğim gibi daha  önce lise 1 de 2 sene üst üste kalmışken  kitap okumayı sevmem sayesinde  önce liseyi tamamladım. Sonra  genel kültürümün artması  sayesinde  Üniversite giriş sınavlarında  ilçe 3. sü olmuştum.  Daha sonra  okumayı sevmem sayesinde yerel basında okunan bir yazar  ve   kendini ifade edebilen bir engelli oldum. Sonunda  kitaplar yayınlayan  insan olduk. Bu çocuklarımıza da yansıdı ve  onlarda çok kitap  okuyan insan oldular. Okumak  gerçekten faydasına inanılarak  okunur ve okunan üzerine düşünülür ve uygulanırsa  insana artı değerler katıyor. Tabii ki  kitap okumayan  insanlar kitap okuyarak geliştiğimiz kolay kolay kabullenemeyerek kitap okumanın  boş işler olduğunu  iddia eden de çok hem de  ilk emri oku olan bir dine çok bağlı olduğunu  iddia edenler tarafından. Çünkü o insanlar  Kur’an ı  anlayarak okumadıklarından ve kulaktan dolma  bilgilerle öğrenmeye çalıştıklarından  doğru  öğrenemiyorlar dini  konuları.

SORU- Hiç duymuyorum diye  dünyadan  korkunuz oldu mu? (Nazenin)

CEVAP- İnsanı kötülüklerden Allah korur. Zaman zaman insanların  alaylarından   bıktığımız usandığımız olmuştur ama  hemen ardından  dostlarımız  kitaplarla  dostluğumuzu  artırınca  hayat daha güzel gelmeye başlıyor. Aslında  o alay eden insanlara  sorsan  bizi sevdiğini söylerler  onlara  göre sevgi alay etmekle karışık bir duygu.  Halbuki değer verdikleri  önemsedikleri  insanlara   daha saygılılar. Öyle  olmak zorunda hissediyorlar.  Halbuki gerçek manada yazarı seven  insan  kitaplarını bedava istemez. Satın alarak çevresine hediye eder. Ama günümüzde “biz seni seviyoruz ama sen bize kitaplarını hediye etmiyorsun  ki” diyen çok. Sanki kitaplar bedava basılıyor. Ama  esnaf olan   akrabalarından  bir şeyi bedava alamıyorsun . İnsanları   o esnaftan  alış verişe  teşvik ediyorsun sonra da  “ engelli  yazar akrabam   ve  arkadaşımla  esnafı eşit seviyorum” diyerek engelli ile alay ediyorlar. Bunun  tabii ki bir bedeli olacak ve alay  ettiklerimiz  zamanla bizimle alay edecek konuma  gelecekler. Bence hakiki dindarlık  namaz, oruç ,hac  ibadetini  yapıp da  okuyan yazanla alay eden değil, okuyan yazan ve  gerçek  manada ilmin yayılmasına  sebep olan  insanlardır. “Alimin  bir  anlık kitaba bakması abidin 70  yıllık ibadetinden  hayırlıdır” gibi büyüklerimizin sözleri okumayı yazmayı  sevmenin  öneminden bahseder. Biz bunu anlayınca   korkularımız  önce Rabbimize sonra da  dünyaya  olan  korkularımızı umuda dönüştürüyor. Dünyadan korkmak yerine  dünyanın  güzelliklerini görmeye  okuduğumuz  kitaplar sayesinde  alışıyor insan. Okumayı sevmeyen insanın bunu anlamazı da zor zaten.

SORU-İşitmediğiniz için sizinle dalga geçiyorlar  mıydı? (Merve Nur İkikat)

CEVAP- Daha önce de anlattığım gibi alay etmek   sadece engellilere karşı değil herkese  karşı yapılan   ama cahil insanın  “şaka yaptım  anlamadı” dediği  bir davranıştır. Alay etmeler  kıskançlıklar ile beraber  “ben yapamadım sen yaptın  neye yaptın? İkimiz eşitiz ben  yapamadın  yaptın sen alay edilmelisin “ tavrında  davranışla verilen bir mesajdır. Esasında da  “ben senin kadar başarılı olamadım , sen beni küçümsemeden ben seni küçümseyeyim belki cahilliğimi zavallılığımı  örter   bu davranışım”  mesajı verir ama  esasta  örtmeye  çalıştığı  cehaleti seviyesizliği ve basitliği ortaya  çıkar. Bunu  akıllı idraki açık her insan  rahatça anlar. Ne acınası ne   zavallı insanlardır onunla bununla alay edenler. Zaten  Kur’an böyle  davrananları   ayetlerde  anlatmış   ve tefsirlerde alimler bunları genişçe yorumlamışlardır. Alay eden  insanların tutumları bizi daha  güzel şeyler yazmaya    teşvik eden  davranışlar oluyor. Sizlerde dalga geçen insanlara inat daha  çok okuyun, daha  çok çalışın ve daha başarılı olarak   başarılarınızla  dalga geçenlere cevap verin.

SORU- Gençlerden  beklentiniz neler?

CEVAP- Gençlerden beklentimiz Okumayı sevmeleri, okuyan insanlarla daha  çok muhatap olmaları ve onların daha  çok insan tarafından tanınması  için  okullara  konuşmaya davet edilmesinin sağlanması. Bir yerde  insanlara  rehberlik eden   insan olduğunu duydukları zaman  onlarla tanışmaları  konuşmaları  bilmedikleri güzellikleri öğrenmeye bakmaları. Okullarına gelen yazarları sadece  dinlemekle kalmayıp sorular sormaları, konferanslar dışında da onlarla  muhatap   olmaya, onlardan faydalanmaya bakmaları.

Onların kitaplarını alarak okumaları, okuduktan sonra  da  kitapları anne  ve babalar  başta olmak üzere  çevre ile  paylaşarak onlarında   okumalarını  sağlamaları  ve  kitap  okumayı   bir hayat felsefesi  olarak görmeleri.  İnsan  yazarlardan faydalanamıyorsa bari onlara duydukları olumsuz  duygularını  hakarete kadar varan  davranışlara dökmeden  davranmaları ve sıkıştıkları zaman da sevmedikleri halde  “onu seviyorum” dememeleri. Sevgi kutsal bir duygudur ve yalanlara  asla alet olmamalı. Sevgi o kadar kutsal  duygudur ki hakikaten sevdiklerimize  vermeliyiz sadece. Yazarı gerçekten seven  O’nun  çilelerle zorluklarla yazarak, sonrasında  yayıncılarla  bir savaşçı gibi mücadele ederek  bastırdıkları   kitaplarını   değerini vererek   almaları ve  çevresindeki insanların da okuması  için hediye edebilmeleri. Ama ne yazık ki çok insan okumayacakları halde  yazarlardan  hediye  kitap beklemekte  ve  konferansa davet ettikleri yazarların dedikodusunu yaparak, onlardan faydalanmak isteyenlere  de  engel olmaya  çalışan  çok  sözde iletişimcilere de rastladık. Sadece  onlar adına üzüldük. Senin sevemediğin  faydalanamadığın  insanlardan bari başkalarının  faydalanmasına engel olarak  hem kendine hem yazara  hem de  onlardan faydalanmak isteyenlere  kötülük etme bari. O yüzden  insanlara   başkalarının  sözleri ile  değil insanları kendi gözlemleri ve bakışları ile değerlendirmesini  tavsiye ediyorum. Başkalarını n gözlemleri ve fikirleri ile  insanları  tanımaya bakmak büyük pişmanlıkları  getirir.

Okumaya ve  insanları gerçekten sevmeye bakmanın   insanı geliştireceğine inanan  bir insan olarak bunu geçlere tavsiye ederim. Tüm gençleri seviyor ve  gerçek manada  ülkesini seven insanın  çok okuyan ve insanları  seven ama hakiki manada seven insanlardan  çıkacağına  inanıyorum.

Herkese  çok kitap okuma dolu  günler dilerim. Güçlü ülke  kitap okuyanı çok  yazarlarını hakiki manada seven  insanların  çok olduğu  ülkelerden çıkar. 

 
Toplam blog
: 1096
: 1558
Kayıt tarihi
: 28.12.07
 
 

1967 Tokat'ın  Pazar ilçesi doğumluyum. İşitme engelliyim. İstanbul Üniversitesi iktisat Fakültes..