- Kategori
- Sosyoloji
Toplumsal ahlak

Toplumsal farklılıklar... Toplumsal kıstaslar... Ahlak ve namus anlayışındaki farklılıklar.. Türkiyede bu konular, bütünü ile konuşulmuyor.. Köklü bir çarenin bulunmayışının acısını çekiyoruz milletcek. Dayak ve aşağılanmaktan tutun da, kadına uygulanan şiddet, bir çok yöremizin, gündemdeki yerini koruyor.
Sırf belli yörelerde bu ahlaklılık ve namusluluk kavramı, değişkendir. Bunlar, zincirin birbirine benzemeyen halkalarıyle bağlanırlar. Ve de içler acısı duruma dönüşürler.. Üniversite talebesi de, vekili de hep aynı aymazlıklara gömülmüş vaziyettedirler. Ve de töreyi "Savunmakta" dırlar..
Kırsal kesim kültüründe namus kavramı, cinselliğin göreneklerine göre ayarlanır. Kadın dendi mi, "O"nun bir namusu vardır. O da erkeğine aittir. Bu hesaba göre, erkeğin namusu da kadına ait değil midirr? Öyledir. Kadın, namusunu, başka bir erkeğe sunamaz. Sunuldu mu, cezasını görür.. Kaba mantalite budur. Eeee, adamın namusu da vardır ona bakacak olursanız. Ama, "Namussuzluk" yaptığı zaman, ondan kimse sual sormaz, zihinlerde yargılanırlar ancak. "Kaşının üzerinde gözün var da" denmez. Namus kavramı, oysa değişik sınıflar arasında farklılıklar gösterir..
Son zamanlarda toplumsal ahlak ve namus kavramı, eskiye göre yumuşatılmış duruma indirgense bile "Töre" kanunu, ağırlığını sürdürmektedir. İçin için yanan, bir "Kok" kömürü gibidir.
Namus cinayetlerini, en çok aşiretler teşvik ederler. Aşiret ve ağa düzeni, kadına ezelden beri hak tanımamaktadır. Adamın beş çocuğu var. Bunlardan biri kızdır. "'Kaç çocuğun var?" sorusuna "Dört" diye cevap verir. Öbürünü saymaz. Çünkü, "Kız"dır o!.. Ört ki, ölem!...
Türk Ulusu'nun güçlü namus kavramı var. Din ve namus uğruna nice savaşlar verilmiştir. Namus uğruna nice cinayetler işlenmiştir.. Erkek çocukların yetişme tarzları, "Töre" cinayetleri için biçilmiş kaftan gibidir. Çare? Eğitimdir, eğitim!... Şimdiye kadar pek de fazla bir eğitim semineri açılamadı henüz. Konuşulmasına çok konuşuldu. Ama, hep havanda su dövüldü..
Çocuklar, ilkokul çağlarında evlendiriliyorlar. Yahut, baba öyle buyuruyor... Sonra?.. Sonrası iyilik sağlık.. Kadın, koca evinden kaçıyor. Olaylar böyle başlıyor zaten. Dayak ve aşağılama, en büyük etkenlerden.. Dayak, erkeklik kimliğinin bir göstergesi oluyor burada. Kadın yiyor dayağı, kimselerden "Ses" yok!.. Deniyor ki, bu bir kural.. Dayak, kuralla bağdaştırılıyor hemen. Öyle ya! Soran yok, eden hiç yok! Çök tavuğum çök.. Bekle sana sahip çıkılıncaya kadar. O zaman, "gelsin dayak, gitsin dayak.." Dayak, bu durumda otomatiğe bağlanıyor geleneksel hale dönüşüyor. Ardından da haklılaşıyor, doğallaşıyor.. Kadınların yüzde 3'ü eşinden dayak görmediğine göre, ölçüye bakın siz... Ne iştir bu!? Sanki kadınlar, bu dünyaya "Dayak" için geliyorlar...
Önce işimizdeki ahlak bunalımını ele almalıyız. Namus olgusunu sorguya almak gerek. Bunu yapabiliyor muyuz? Nerdeee!..
Çok eskiden cengaverler, ordularıyle harbe giderlerdi.. Aylarca dönemezlerdi geriye. Yola çıkmadan önce de karılarına "Bekaret" kemeri takarlardı. Anahtarı da "Tek"ti. Adam bunu cebine atar, öylesi yola çıkardı. Nasılsa "Anahtarı bendedir" diyerek içi rahat olurdu. İşte kadının ezikliği o devirlerde de vardı. Günümüze kadar devam etmiş, gelmiş. Daha da ne zamana kadar gider, Allah bilir. Adam, anahtarı kilitledikten sonra, kadınla aralarında neler geçti? Tarihçiler bunu bildirmiyor. Nasil bilsinler. Yanında değillerdi ki!.. Olsa olsa şöyle olmuştur tepki olarak: "Ah şekerim Hans, ver bana bir şans... Bedenim sana ait... için rahat olsun git... Canım ciğerim Hamlet... Şu kemeri birazcık da gevşet... " Kimbilir? O günlerde çilingirlik acadedilmemişti belki de. Kilide bir başkası, anahtar uyduramazdı nasıl olsa. Koca, harpte, içi rahat kılıç sallayabilirdi.. Olsa olsa o hengamede koca, anahtarı düşürmüş de olabilirdi. Dönüşte o zaman sorun yaşanırdı. Tek anahtar vardı, şimdi o da kayıp. O devirde matkaptır, kaynaktır, keski'dir aletler nerdee!! Nasıl açılır bu meret!.. Adam harpten döndü geldi işte.. Kemerin kilidine, tokasına çividir, demirdir, maniveladır sokulmaz ki.. Bu sıkışan arabanın kaportası değil ki "Gacırt" diye açasın kapağını... Neyse. Konumuız bu değil. Nasıl açarlarsa açsınlar, dert değil.
O devirlerde "düello" vardı "Töre" yoktu. Töreyi, biz icat ettik gibi.. Toplumun eğitilmesi şart! Eğitilmemiş kafalarda bilinmeyenler, aydınlığa çıkarılmalıdır. Hepsi bu!