Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Aralık '17

 
Kategori
Deneme
 

Toplumsal Yalnızlık

Toplumsal Yalnızlık
 

Kapitalizm, toplumsal yalnızlık üretiyor.


Yalnızlık, fiziksel olarak kimsesiz olmak tek başına yaşamak, psikolojik olarak yalnızlık duygusunu hissederek bireyin kendi ruhsal dünyasına gömülmesi değildir. Gerçek yalnızlık, fiziksel ve psikolojik yalnızlık diye ifade edilenlerin karmasından oluşan “toplumsal yalnızlık”tır.

Çevresinde yüzlerce insanın içerisindeki insanın yalnızlık duygusu ile kıvrandığı inanılır gibi değildir. İnsan binler arasında iken de kendini sadece yalnız, bir hissedebilir. Yalnızlık neden oluşur? sorusunun bir çok yanıtı vardır. En önemli neden ise; sanırım, duyguların, düşünce ve davranışların kitlesel yığınlarla uyum gösterememesidir. Binlerin dünyası, birleşim kümesi oluşturma yeteneğinden yoksun, ütopyalar farklılaştırmaktadır.

İnsanlar bir toplumda yaşamıyor olsaydı, acaba yalnızlık duygusunu tanımlayabilir miydi? Yanıt kesinlikle hayırdır. O halde Yalnızlığı birey değil toplum oluşturuyor dersek, konuya rasyonel yaklaşmış olmaz mıyız? İnsan doğası gereği toplumsal varlıktır, varlığını ancak toplum içerisinde geliştirir.

Dünyanın ilerleme kaydettiği söylenen emperyalist ülkeler, tüm yalnızlık kavramlarının merkezi durumundadır.  Post modern dünyada kapitalizmin gelişmesi bireyciliği aynı zamanda yalnızlığı tetikliyor. Modern çağdaş ülkelerde birkaç ay sonra postacı tarafından öğrenilen yalnızlık içindeki ölümler sıradan haberlerdir.

Toplumsal yalnızlığa itilmiş insan, kan bağlarını değil, sadece kendini ve çıkarını düşünüyor. Toplumsal ilişki insanlara bir yük gibi görünüyor, var olan ilişkilerde ise içtenlik yaratılamıyor. Gerektiği kadar yüzeysel ilişki ile geceleri yaşam hücrelerine (ev) kapanarak TV ya da internetle yetiniyor. Yaşamdan zevk almama, gelecek kaygısı mutsuzluk yaratıyor. İçinde yaşadığımız dünya tüm çelişkileri içinde barındırıyor. Toplumsal yalnızlığı yenmek adına toplumlar, ekonomik ve ideolojik aygıt olarak birlikte yaşama, aile ve kan bağına bir de inançlara sarılmasına rağmen mutluluk artmıyor, yalnızlık yenilmiyor.

Ekonomik, sosyal ve siyasi sorunlarla toplumsal çelişkiler, insanın topluma ve bireye yabancılaştırıyor. Kazanç hırsı, rekabet, toplumsal yalnızlığı körüklemekle kalmıyor aynı zamanda toplumsal yapıda uyumsuzlukta yapıyor.

İhtiyaç ile insan arasındaki ilişkiyi kuran, yaşama aracılık eden meta olarak para, insanı insandan koparmaktan başka bir işe yaramıyor. Karl Marks’ın “Para, insanlığın yabancılaşmış gücüdür” sözünü dikkat aldığımızda; İnsanlar arasındaki ilişkiyi para değil de insanın kurması gerekiyor.

Paranın peşinde koşturan insan, paraya ulaştıkça insanlığından uzaklaşıyor, toplumsal yalnızlığın tüm koşullarını özel mülkiyet taşları ile döşeyerek, birey kendine,  birey bireye ve birey doğaya karşı yabancılaşıyor. Bu yolla özgürleştiğini sanan insan gittikçe yalnızlığını çoğaltıyor.

Toplumsal yalnızlığımız yabancılaşmamıza, yabancılaşmamız bugünkü işlevi ile paraya, yani toplumu ticari bir işletmeye çeviren kapitalizme bağlıysa, yabancılık duygusunu yok etmek için insanoğlu ne yapmalıdır?

Toplumsal yalnızlığın ilacı özgürlüktür, insan, paraya ve metaya sahip olma hırsını yok ederek özgür olmalıdır. Toplumsal yalnızlıkla özgürlük ters orantılıdır.

İnsanlık, paranın egemenliğinden, kapitalizmden kurtuldukça, özgürleştikçe toplumsal yalnızlık daha da azalacaktır.

Kolektif çözüm, toplumsal yalnızlığa karşı olanların, özgürlükçü birliği oluşturmasındadır.

Nizamettin Biber

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..