Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ocak '08

 
Kategori
Kitap
 

Tuncay Terzihanesi

Tuncay Terzihanesi
 

Neden ilgimi çeken bir sanatçı olmuştur hep Sunay Akın?

Neden şiirlerini, denemelerini, televizyon programlarını aynı coşkuyla okur ve izlerim?

Neden kitaplığımda ayrıca bir Sunay Akın köşesi vardır?

Kendime sorduğum bu soruların yanıtı o kadar çok ki.

O çok seçenekli yanıtlar arasından kendim için en önemlisini bulamıyorum bile.

Yanıtların arasından seçim yapamıyorum.

….

Elimde “ Tuncay Terzihanesi” var. Sanatçının son kitabı.

Yine Çınar Yayınları’ndan ve ekim 2007 ‘de basılmış.

Geç kalmışım okumaya, olsun hiçbir şey için geç kalınmışlık yoktur. Okunmamış her kitap, ne kadar eski olsa da yenidir bana göre.

<ı> “Trabzon’un en ünlü terzilerindenmiş Tuncay Bey. O kadar ünlüymüş ki O’nun diktiği elbiseye sahip olmak isteyenler araya hatırı sayılı insanları sokarlarmış.

<ı>Bir gün 17 yaşında bir genç kız girmiş Tuncay Bey’in dükkanından içeri.Ceket diktirmek istemiş genç kız. Ölçüyü özenle almış Tuncay Bey, bordo renkli 3 düğmeli bir ceket dikivermiş genç kıza yine aynı özenle…

Bordo ceket kitabın da kapağını süslemiş ve şu an “ Oyuncak Müzesi”nde sergilenmekteymiş.

Bordo ceketin üzerindeki üç düğmenin çok özel bir sırrı varmış.Bu sırrı öğrendikten sonra sabırsızlıkla ilerlemeye devam ediyorum kitabın sayfalarında.

Kitabı çoktan baş ucu kitabım yapmışım bile.

Coşkuyla çeviriyorum her bir sayfayı .

Tuhaf; bu kitabı elime aldıkça çocuk sevinçlerim sıraya giriyorlar, kaplıyorlar yüreğimi birbirleriyle yarışarak

Bitmesin diye ağır ağır okuyorum, bu arada ilginç bir ikilem de yaşıyorum kendimce; bir sonraki satırda ne var diye merak ettiğim için, fırsat bulduğum her yerde bir iki cümle okuyayım diye çantamda taşımaktan da geri kalmıyorum kitabı ve devam ediyorum sayfalarında ilerlemeye.

<ı>“Anne karnında suda bekledik 9 ay on gün… Ve doğarak, bir batıktan kurtarılacak en güzel hazine olan insanı sunduk yaşama… “Topraktan geldik toprağa döneceğiz” deniliyor… Sudan geldik oysa… Bunun en güzel kanıtı da hâla sudan nedenlerle birbirimizi kırmamız, incitmemiz değil midir?”

<ı>

Nasıl iyi geliyor bu cümleler... Kırgınlıklarımı suların derinliklerine atmak ve unutmak istiyorum. Suyun derinliği çekici geliyor gözlerime. “Hayat da okyanus derinliğinde mi”? diye düşünmekten alamıyorum kendimi. Belki de sığ sular gibidir hayat. Yaşayıp giderken; birbirimizle olan ilişkilerimizde birbirimizi kırmak için bulduğumuz sudan sebeplerin sayısına bakacak olursak…

Zaman Makinesi’ne binmiş, zamanda yolculuk yapar gibiyim.

<ı>“ İkinci dünya Savaşı’nın sona ermesinin ardından, bayraklarla donatılan konsolosluk binalarının yanından geçen Rikkat Hanım, ellerinden tuttuğu iki oğluyla birlikte, Cihangir’deki evlerinden Taksim Parkı’na doğru yürümektedir. İki çocuğu da savaş yıllarında doğmuştur Rikkat Hanım’ın. Bu yüzden eşi İsmail Hakkı Bey’le ilkine Savaş, ikincisine Barış adını koyarlar. Büyük oğlu Savaş bayrakları göstererek sorar “ Bu gün bayram mı anne?” “ Hayır “ der Rikkat Hanım. “ Barış Günü”… Bu yanıt üzerine Savaş kardeşine döner: “ Sana oyuncaklarımı vereyim, adını bana ver”.

7’den 77 ‘ye hepimizin çok sevdiği zamansız aramızdan ayrılan ünlü sanatçımızın çocukluğundan küçük bir anı konuk olmuş <ı>Tuncay Terzihanesi’nin sayfalarına, çocuk gözlerde bile savaş ve barışın anlamını hatırlatıyor. Barışı hiç bilmeyen, doğrudan savaşın içine doğan Filistin’li çocukları hatta ülkemin topraklarının Güneydoğu’sunda doğup büyüyen, bomba sesleriyle oyunlar kuran, silahı oyuncak sanan çocukları düşünüyorum. “Hey barış niye bu kadar uzaksın?” Peki sen “Barış”, niye bu kadar erken gittin?

<ı>“ İbrahim Müteferrika 1720’lerde matbaayı kurduğunda Avrupa yaklaşık iki yüzyıldır kitap okuyordu… İlk matbaadan Cumhuriyet’in ilanına kadar geçen iki yüzyıllık zaman diliminde basılan kitap sayısının kırk bin civarında olduğu söyleniyor. İki yüz yılda kırk bin kitap!.. Günümüzde bir kitap neredeyse bu sayıda basılıyor. Yani, matbaanın ülkeye gelmesi kitap okuduğumuz anlamını taşımıyor. Biz, 1923 devrimiyle birlikte kitap okumaya başlayan bir milletiz.”

<ı>

<ı>“ Tutuklansa yurdumdaki

<ı>Böceklerin hepsi

<ı>diğerlerinden ayrı

<ı>bir hücreye konur

<ı>kitap güvesi ”

“Neden Sunay Akın ve O’nun eserleri, yaptıkları bu kadar önemli benim için?” diye sorduğum sorunun cevaplarından belki de en önemlisini yanıtlıyorum kitabı bitirdiğimde: “ Sunay Akın olmak kolay değil de ondan.

 
Toplam blog
: 157
: 1671
Kayıt tarihi
: 12.10.06
 
 

İstanbul doğumluyum ama 20 yıldır Antalya'da yaşıyorum. 3 yaşında bir oğlum var ve eğitimciyim. Kend..