Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ekim '17

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Turizm Nedir?

Turizm Nedir?
 

Turizm kitapları-THE JOKER_Nazan Şara Şatana


 

Yani özetle,

Görmek,

Öğrenmek,

Gezmek,

Dinlenmek en çokta ruhumuzu zenginleştirmek isteriz.

 

Gazetecilikten turizme geçmiş, 18 yıl gibi bir zaman diliminde acente ve turizm tesislerinde çalışmış, üst düzey yöneticisi iken kitaplarımla baş başa kalmak için Turizme veda etmiş biriyim.

Turizmde bütün departmanlarında çalıştım diyebilirim.

Yönetici olmak için yönettiğiniz çalışanlarınızın ne yaptıklarını bilmeniz gerekir.

Turizmci ve yazar kimliğimle Turizm seri kitapları yazdım.

 

OTEL 1 UZUN BİR GECE

ETİL 2 – KAPADOKYA BEYAZ ATLAR ÜLKESİ

 

Ve yayınlanmamış hazır olan seri kitaplarımdan bir kaçı daha.

Bu kitaplar turizm neferlerinin işine yaradı.

Bu beni mutlu eden bir olaydır.

Yazacaklarımı turizmi sonradan öğrense de iyi öğrenmiş uzun yıllar yöneticilik yapmış birinden okuyacaksınız.

Buyurunuz…

 

Turizm çok detaylıdır. İçeriğini sayamazsınız boşuna uğraşmayın. İyide nedir turizm?

“Turizmi birçok şekilde anlatabiliriz. Genel ve özet olarak yapabilirsek şöyle deriz.

 

Turizm biz tatil diyelim öyle başlayalım, ilk önce dinlenmek amaçlıdır. Dinlenirken eğlenmek te isteriz. Gittiğimiz yerleri görmek, kültürel yapılarını incelemek isteriz,

 

Yani özetle,

görmek,

öğrenmek,

gezmek,

dinlenmek en çokta ruhumuzu zenginleştirmek isteriz.

 

Turizm denilince aklımıza sadece insanların bir yerden bir yere gitmeleri gelmez. Kültürel, iktisadi ve toplumsal bilgileri de ediniriz.

 

Bu iki türlü alışveriştir. Bir turist gittiği yere para bırakır, onun karşılığında o ülkelerin güzelliklerini görür, o ülkeyle ilgili birçok konuda bilgi edinir.

 

Çifte kazançtır bu maddi ve manevi…

 

Şimdi birazda Turizm nasıl olmuştur ondan söz edelim.

İngilizler XIX Yüzyılda Avrupa’ya çeşitli nedenlerle giderlermiş.

İşte ilk kez o sıralarda turizm sözcüğünün kullanıldığı biliniyor. Sonra yayılmış tabi özellikle ikinci dünya savaşından sonra bu eylem dünya çapında olmaya başlamış.

 

Önce sadece zenginler hatta onlardan önce gezginler çıkmışlar bu turizm sözcüğünün içindeki olaylara, sonra konforlar geliştikçe parası olanlar dâhil olmaya başlamış.

 

Bundan sonra mecburi bir şekilde turizm adına gelişmeler olmaya başlamış.

 

Toplumsal gelişimler. Yani oteller, pansiyonlar, moteller, tatil köyleri ve turist ağırlanacak birçok yer!

 

Gelen turistlerin;

Barınmalarını sağlamak için iyi otellere,

Otellerde eğlenmeleri için iyi animasyonlara,

Onları ilk başta yönlendirecek iyi acentelere,

Onların dilinden ve derdinden anlayacak rehberlere,

Denize girebilecekleri mavi bayrak almış sahillere,

Aynı şekilde standart ölçülerde sağlık açısından gerekli tüm tedbirlerin alındığı açık ve kapalı havuzlara, saunalara, hamamlara, toplam olarak SPA hizmetleri verecek ünitelere, sağlık hizmetleri verecek doktor ve hemşirelere.

Deniz ve salon sporlarını yapacakları malzemelere…

 

Bunlarla kalmıyor tabi.

Buraların konforlu olmaları,

Personelin bilgili, eğitimli, dil bilen ve güler yüzlü olmaları,

Ulaşım kolaylıkları.

Bunun gibi birçok şeylere…

 

Biz turizmi nerelerden öğrendik.

Hancılıkla başladık, sonra Rumlardan pansiyonculuk hakkında bilgi edindik ve ardından da;

İlk yapılandırmalarımız şöyle başladı.

 

Bir alıntıyı aktaracağım burada:

 


İstanbul'un 19. yy'da Batı'nın ekonomik egemenliğine en fazla açıldığı dönemde, konforlu bir otele ve restoran salonlarına doğan ihtiyaca cevap olarak ortaya çıktı.


1883'te Uluslararası Yataklı Vagonlar Şirketi (La Compagnie Internationale des Vagons-Lits), konforlu vagonlarla yapılan Şark Ekspresiseferlerini ilk kez Romanya'ya kadar uzatmış, yolcularını da vapur aktarmalı olarak İstanbul'a ulaştırmıştı.


Ancak o dönemde İstanbul'da zengin müşterilerin taleplerini karşılayabilecek kapasitede bir otel yoktu.

Başlamış olan bu trafik Batı metropolleri standardında bir palace oteline ihtiyacı artırmıştı.


Mimari çizimlerini Alexandre Vallaury’nin yaptığı otelin 1892'de başlayan kuruluş çalışmaları 1895başlarında bitirildi.


Uluslararası Yataklı Vagonlar Şirketi de kendi işletme şirketini kurarak otelin yarı mülkiyetine sahip oldu.


Açılışından I. Dünya Savaşı'na kadar geçen yaklaşık 20 yıl, otelin en parlak dönemi olmuştur.

 

Devrinin bütün konforuna, ayrıca bir şark sarayının gizemli atmosferine sahip olan tesis, Osmanlı ricali ve İstanbul'da yaşayan yabancıların ilgisini çekmiştir.

 

Aslında biz adının turizm denilen bu ağırlama şeklini oldum olası biliriz. Bunun adı misafir değil midir? Tesislerde personelimiz müşteri dediğinde uyarmaz mıyız?

“Hayır. Müşteri değil, misafir.”

Misafir ağırlamayı biz çocukluğumuzda öğreniriz. Dinimiz de bu çok önemlidir.

 

Nitekim bir hadis-i şerifte, şu ifadelere yer verilmiştir:

“Misafir, rızkıyla gelir, ev sahiplerinin günahlarının affedilmesine vesile olarak çıkıp gider.”

(Aclûnî, 1/88,  2/36).

 

"Allah'a ve âhiret gününe iman eden kimse, misafirine ikram etsin!" (Buhârî, Edeb, 85; Müslim, Îmân, 74) buyuran Peygamberimiz (asv), ayrıca misafire ikramda bulunan bir ev halkına hayır ve bereketin çok hızlı bir şekilde ulaştığını bildirmiştir. (İbn-i Mâce, Eti'me, 55)

 

Bizlere buyurulanlara bakınız.

Bizler çocukluğumuzdan beri misafiri biliriz ve ona göre hareket ederiz.

Evlerimizi misafir geleceği zaman her zamankinden daha çok temizleriz, yemeklerimize daha çok özen gösteririz, güler yüzle karşılarız, selametle der uğurlarız.

 

Gelenlerin dilinden anlayacak şekilde konuşuruz. İkramlarımızı dikkatlice sunar ve çokça sunarız. Misafirlerimizi rahatsız edecek şeyler söylemeyiz ve yapmayız.

Biz bunları hep bilmişizdir. Ailelerimiz bize bunları çocukluğumuzda öğretmişlerdir.

Bizler hepimiz biliriz. Biliriz ki;

 

Misafir kısmeti ile gelir,

Misafirin başımızın üstünde yeri vardır.

Çağrılanyere erinme, çağrılmayan yere görünme.
Çağrılan yere gitmek sünnettir.

Gelmekiradet, gitmek icazet iledir.
Gelmek insanın kendi elindedir, ancak, ayrılırken izin istemek zorundadır.

Misafir on kısmetle gelir, birini yer, dokuzunu bırakır.
Misafir kısmeti ile gelir; onun yediği, içtiği ev sahibine yük olmaz.

 

Sizlerde bu satırları okuduğunuzda çocukluğunuzu düşünmediniz mi? Sizlere de öyle öğretmediler mi? Öğrettiler.

Biz misafiri severiz. Peki değişen bir şey var mı?

Hayır yok.

Bizler misafirlerimiz gelsin diye bekleriz. Gelenleri güler yüzle karşılar, mutlu oluruz, onları da mutlu etmeye çalışırız.

Biz misafirperver bir milletiz.

Yabancıların turizm dedikleri bir başka yerlere gitmeyi, biz tarih boyunca yaptık ve hiç karşılık beklemedik.

 

Turizm onun için yabancısı olduğumuz bir şey değildir.  

 

 

Nazan Şara Şatana

 

nazanss.blogspot.com

 

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....