Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

29 Nisan '07

 
Kategori
Sosyoloji
 

Türk kadını ve anlayış: Kadınname 4

Türk kadını ve anlayış: Kadınname 4
 

Günümüzde Türk kadını hukuksal haklara ve çağdaş etiğe zorunludur. Bundan insanca, eşit, yasalarca ve toplumca hakkının korunmasını ve bunların makro düzeyde kadın Tabanına yayımlanmasını kastediyorum. Burada yatan en büyük tehlike de dinin yanlış yorumlanış ve kadının "öteki kadına" duyduğu amansız savaştır.

Özellikle gençlerde görülen kültürel boşluk, kullandığımız her sözcükten karşılaştığımız her tavra kadar hayatımızın politik olarak dönüşlerini görmeden uzak durmaları, çıkar ilişkilerinin ve "geyik sohbetinin" tavan yapmasıyla yitirilen bir kadın ve toplum anlayışına dönmektedir.

Yaşadığımız gergin, kutuplaşan, alabildiğine politik yaşadığımız bu süreçte, artık hayal görmek bir lükstür.

Oysa gerekli uyanış kadının hassasiyeti ve duruşuyla daha da güçlenecektir. Burada Türk kadınına, laik, bilimsel, etik-estetik ve politik donanımlı, sosyal olarak aktif olarak büyük bir sorumluluk düşmektedir. Neyse ki bugünkü cumhuriyet mitinginde olsun, geçmiş de olsun Türk kadınının büyük çoğunluğunun duyarlılığı, desteği vardır, olacaktır da.

Bir kadının gözlerinizin önünde kendinden söz ederken, dünyanın en doğal şeyiymiş gibi, "katiyen düşünmem, çünkü bu beni yorar, ama eğer düşünmem gerekirse, hiçbir şey düşünmemeyi yeğlerim" demesi büyük bir yıkımdır.

Toplumun ve ailesinde odak noktası olmayı becermiş kadınlar, paylaşımı göremedikleri zaman gönüllü kuruluşlarda kendilerine yer bulamayıp, bedbaht oluyorlar.

Pek çok kadınımız iyi bir anne olmaya çalışsa da eğitimin bu konudaki boşluğu da ihmal edilmiş çocuklarının çarpık yetişmesine sebep oluyor. Oysa her çocuk geleceğe atılan bir adımdır. Güzel bir geleceğimiz olsun istiyorsak, hem anne hem de baba olarak kendine ve topluma faydalı, etik-estetik ve politik açıdan donanımlı, kültürel-sanatsal alanı dolduran bireyler yetiştirmektir. Çocuk yetiştirmek bir sanattır. Mücevher gibi işlenmesi gerekir.

Kadınlar bazen elma kadar sert bazen su kadar yumuşaktır. Bu nedenle kimisi çok yumuşak olup, kimisi de sertlikle her işlerini hallettiklerini sanırlar.

Üniversite mezunu eşe sahip olan pek çok Türk kadını halen dayak yemektedir. Buradan da gözüktüğü gibi üniversite bitirmek, bazı Türk erkeklerinin baskıcı anlayışını ve eşekliğini giderememiştir. Affedilmez, gurur kırıcı bu olayın, maço erkek beğenmekten aradığını bulamamaya kadar birçok nedeni var.

Birçok Türk kadının romantik erkek yerine maço (sert) erkek tipini tercih etmesi her zaman beni düşündürmüştür. Kadının erkekliği algılayışından kaynaklanan bir çarpıklığın, kadına şiddet olrak dönmesi de üzücüdür. Bu bumerang hepimizin elini keser.

Georges Courteline bir sözü var. Diyor ki: "Erkekler, kadınları bire iki oranında aldatırlar; kadınlar ise, erkekleri %97 gibi korkunç bir oranda aldatırlar!... Evet, evet!... %97!... Ve hiç de şaka değil bu; istatistikçilerce kanıtlanmış ve basit bir ileri görüşlülüğün doğruladığı bir gerçektir."

Ben oran verilen her paragrafın bir yanılgıya düştüğünü söyleyebilirim. Ancak Türk kadını eşref saate genellikle dikkat etmez. Bu nedenle kimi kadın kocasından, kimisi kaynanasından çekiyor, ama kendisi de aynı türden kaynana ve eş olabiliyor.

Yılmaz Erdoğan’ın çizdiği Sürahi Hanım’da Türk kaynana tipinin kara mizahıdır.

Kadın sosyal hayata düşkündür. Türk kadını hem modern muhit edinir, muhtelif sosyal çevreye ve aktiviteye katılır. Muhafazakarı da, yatır ziyaretleri, mevlit ve dua toplantılarına giderek kendini oyalar.

Ve bazen Türk kadını şikayet etmeyi marifet, kadın olmanın bir özelliği zannediyor. Oysa günümüzün kadını her meslekte başarılı olabilecek güçtedir.

"Bir kadın kocasını vezir de eder, rezil de" sözü doğrudur. Bir erkek esas ve ateşleyici gücünü kadınından alır.

Türk kadını hem çok mücadeleci hem rahatına düşkündür. Hem her şeyin en iyisini, en moda olanını isterler, hem de bunları temin etmek için çalışan erkeğini kendisini ihmal ediyor diye şikayet ederler.

Güzel kadınlar sevilmek ister; çirkin olanlar sayılmak ister; yaşlılar hem öğüt hem de saygı bekler; dişi enteller ünlü olmak ister ve kendilerine hayran olunmasını bekler; ama hiçbir kadın, iltifatlara duyarsız kalabilecek derecede çirkin değildir.

Hayatta, basamakları erkeğiyle beraber çıkamayan kadın geride kalır. Erkeğin de kadından hukuk ve toplum önünde eşitliği, desteğini, ilgisini eksik etmemesi gerekir. Yoksa bütün haklar zedelenir.

Türk kadınının kendi insan haklarını, feodal baskıları, erkek ve dinsel, kapitalizmin içi boşaltılmış güzellik egemen anlayışın dayattığı tehditleri engellemesi mümkündür. Türk kadını bunu geçmişte engellemiş, bugün de laik, cumhuriyetin temel ilkelerine bağlı, kendilerinin ve hepimizin demokratik bir ortamda yaşamasını istemesi, derin bir dip dalgadır. Ve "küresel efendilere, yerli işbirlikçilere", yaşamamızın, özgürlüğümün bağımsızlığımıza karşı bir tsunamidir.

Kadınlar, erkekler için hayat ortağı, ideal yardımcılardır ve çoğu kez bu işlev onları çok mutlu etmektedir. Çok zengin yetenekleri de olsa, her zaman, hiçbir şekilde fedakarlık yapmış olma duygusuna kapılmadan kendi uğraşılarından ve başarılarından vazgeçmeye razıdırlar... Çünkü edilgenlik kadınlığın belirgin özelliklerinden biridir..

Bugün kadınlar, ancak değerli dişilik niteliklerini yitirme pahasına bir takım entelektüel bilgiler elde edebilirler. Bazı gözlemciler, akıllı kadınların erkeksi olmaya başladıklarını söyleyebilir. Ancak gerçek tam tersi, bir kadın zekası ve gücü oranında erkekleri etkiler.

Birçok kadın, böyle zeki ve güçlü kadınlardan erkeklerin korktuğunu söyleyecektir ve haklıdırlar.

Birçok erkek ve hemcinsi, kadından asla düşman edinmemek gerektiğini, zira büyük skandallar ve yolsuzlukların onlar nedeniyle ortaya çıktığını bilir.

Sigmund Freud diyor ki: "Otuz yılımı kadın psikolojisini incelemeye ayırmama karşın hala şu büyük sorunun yanıtını bulamadım: "Peki ama şu kadınlar gerçekten ne istiyorlar?"

Kadınlar, yalnızca kendileri olmak, düşüncelerini ve hislerini özgürce ifade edebilmek, insanca yaşamak, toplumsal-dinsel baskı olmaksızın özgür olabilmek, güvenli bir yaşam, yasalarca haklarına kavuşmak, fırsat eşitliği ve erkeklerce dinlenmek istiyorlar.

Yalnızca bunu... Çünkü bunu erkekler kadar hak ediyorlar!

 
Toplam blog
: 353
: 3712
Kayıt tarihi
: 28.02.07
 
 

"29 Temmuz 1980’de İstanbul’da doğdu. Celal Bayar Üniversitesi, İşletme mezunu. Şiir, deneme, öykü, ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara