- Kategori
- Futbol
Türk Milli Takımının yüreğine sesleniş...

Milliyet
Milli takımın Portekiz karşısında ortaya koyduğu futbolun faturası Fatih Terim' çıktı da futbolcu dediğimiz ve her yıl ortalama 1,5 milyon dolar ortalama gelirle top oynayan arkadaşlarımızın hiç mi günahı yoktu?
Futbolda teknik adam, oyuncu seçimi ve oyun şablonunun ne kadar önemli olduğunu zaten biliyoruz. Modern futbolda bunlar var ve zaman zaman satranç tahtasındaki hamlelere de benziyor. Ama nihayetinde insan gücüdür, emeğidir.
O oynamış, bu oynamamış meselesi futbolda tartışılması en son gereken meselelerden bir tanesidir; eğer ortada mücadele dediğimiz şey yoksa.
Evet, Fatih Terim yanlış tercihler kullandı. Ancak Fatih Terim zaten on tercihte bir ya da ikisini tutturabilen bir teknik adam. Böyle olmasa hala iki hafta öncesine kadar oturmuş bir takımı olurdu. Biz Sabri'nin, Hamit'in nerede nasıl oynayacağını biz bilmiyoruz.
Söylemek istediğim, teknik direktör sahaya nasıl takım çıkarırsa çıkarsın, sahaya çıkan oyuncuların ortaya yüreklerini koymasıdır.
Şimdi kendimizi bu futbolcuların yerine koyalım.
Avrupa'nın en önemli ve dört yılda bir kere yapılan futbol organizasyonlarından bir tanesinde sahne alıyorsunuz. Öyle ya da böyle dünyada en az 500 milyon insan, fazlası var ben eksiltiyorum, sizi izlemek üzere televizyonlarının başına oturuyor. Asya'dan izleyenlerin hemen hepsi sizin kazanmanızı bekliyor, destekliyor.
Karşınızda oynayan Portekiz ise hem grubun favorisi hem de içinde Ronaldo, Deco gibi gözde futbolcuları barındırıyor. Herkes onlar nasıl top oynayacak diye merak ediyor. Acaba karşılarındaki savunmayı ezecek mi, dağıtacak mı sorusunu soruyor.
Özgüveni olan ve yukarıdaki fiili durumu düşünen bir futbolcunun motivasyona, taktiğe bile ihtiyacı olmaması gerekir diye düşünüyorum. Ama olmuyor. Takım oyununda çuvallıyoruz. O gücü sahaya yansıtamıyoruz. Bakıyoruz kim top oynuyor; devşirme Mehmet Aurelio. Kim oynuyor, Colin Kazım. Yani bundan beş yüz yıl önce devişrme yeniçeri ocağının gücü nereden geliyorsa bizim de futbolda beklentilerimize cevap verecek olan adamlar o tipte.
Haksızlık yaptığımı düşünenler olabilir. Sonuç olarak bu bir benzetmedir, abartma payını içine yediriyorum zaten. Ancak cumartesi akşamı Türk Milli takımını izlerken taktik maktik gördüğüm eksiklik buydu. elbette kenardan müdahale edilmeliydi. Tuncay belki de ilk onbirde sahaya çıkartılmamalıydı. Finlandiya maçında gol attı evet; ancak o hep dağınık Tuncay'dı. Bence sadece yedek olarak takımda durmayı hak ediyor.
Mevlüt? Kim o? Nereden gelmiş? Koca bir milli takım ona emanet edilir mi? Ben etmem. Fatih Terim ediyor. Hesap verecek mi? Hayır. Ben size öteki maçta gösteririm hesabında.
Ne yapıyor?
Çekmiştir bütün takımı.
"Bakın hepimiz tehlikedeyiz. Öünümzdeki maçı ne yapıp edip kazanacağız. aman bir yanlışlık olmasın."
Tarzında dolduruşa getiriyor. Hayal etmiyorum. Daha yirmi gün önce bize maç öncesi nasıl taktik verdiğini gösteren parçaları izlettirdiler, Var mısın Yok musun, yarışmasında.
Milli Takım yürekle oynanması gereken bir formadır. Ben adını listeye yazdırmış her futbolcudan önce onu bekliyorum. Sonra da taktiği.
Saygılar...
Uzay Gökerman
Futbolda teknik adam, oyuncu seçimi ve oyun şablonunun ne kadar önemli olduğunu zaten biliyoruz. Modern futbolda bunlar var ve zaman zaman satranç tahtasındaki hamlelere de benziyor. Ama nihayetinde insan gücüdür, emeğidir.
O oynamış, bu oynamamış meselesi futbolda tartışılması en son gereken meselelerden bir tanesidir; eğer ortada mücadele dediğimiz şey yoksa.
Evet, Fatih Terim yanlış tercihler kullandı. Ancak Fatih Terim zaten on tercihte bir ya da ikisini tutturabilen bir teknik adam. Böyle olmasa hala iki hafta öncesine kadar oturmuş bir takımı olurdu. Biz Sabri'nin, Hamit'in nerede nasıl oynayacağını biz bilmiyoruz.
Söylemek istediğim, teknik direktör sahaya nasıl takım çıkarırsa çıkarsın, sahaya çıkan oyuncuların ortaya yüreklerini koymasıdır.
Şimdi kendimizi bu futbolcuların yerine koyalım.
Avrupa'nın en önemli ve dört yılda bir kere yapılan futbol organizasyonlarından bir tanesinde sahne alıyorsunuz. Öyle ya da böyle dünyada en az 500 milyon insan, fazlası var ben eksiltiyorum, sizi izlemek üzere televizyonlarının başına oturuyor. Asya'dan izleyenlerin hemen hepsi sizin kazanmanızı bekliyor, destekliyor.
Karşınızda oynayan Portekiz ise hem grubun favorisi hem de içinde Ronaldo, Deco gibi gözde futbolcuları barındırıyor. Herkes onlar nasıl top oynayacak diye merak ediyor. Acaba karşılarındaki savunmayı ezecek mi, dağıtacak mı sorusunu soruyor.
Özgüveni olan ve yukarıdaki fiili durumu düşünen bir futbolcunun motivasyona, taktiğe bile ihtiyacı olmaması gerekir diye düşünüyorum. Ama olmuyor. Takım oyununda çuvallıyoruz. O gücü sahaya yansıtamıyoruz. Bakıyoruz kim top oynuyor; devşirme Mehmet Aurelio. Kim oynuyor, Colin Kazım. Yani bundan beş yüz yıl önce devişrme yeniçeri ocağının gücü nereden geliyorsa bizim de futbolda beklentilerimize cevap verecek olan adamlar o tipte.
Haksızlık yaptığımı düşünenler olabilir. Sonuç olarak bu bir benzetmedir, abartma payını içine yediriyorum zaten. Ancak cumartesi akşamı Türk Milli takımını izlerken taktik maktik gördüğüm eksiklik buydu. elbette kenardan müdahale edilmeliydi. Tuncay belki de ilk onbirde sahaya çıkartılmamalıydı. Finlandiya maçında gol attı evet; ancak o hep dağınık Tuncay'dı. Bence sadece yedek olarak takımda durmayı hak ediyor.
Mevlüt? Kim o? Nereden gelmiş? Koca bir milli takım ona emanet edilir mi? Ben etmem. Fatih Terim ediyor. Hesap verecek mi? Hayır. Ben size öteki maçta gösteririm hesabında.
Ne yapıyor?
Çekmiştir bütün takımı.
"Bakın hepimiz tehlikedeyiz. Öünümzdeki maçı ne yapıp edip kazanacağız. aman bir yanlışlık olmasın."
Tarzında dolduruşa getiriyor. Hayal etmiyorum. Daha yirmi gün önce bize maç öncesi nasıl taktik verdiğini gösteren parçaları izlettirdiler, Var mısın Yok musun, yarışmasında.
Milli Takım yürekle oynanması gereken bir formadır. Ben adını listeye yazdırmış her futbolcudan önce onu bekliyorum. Sonra da taktiği.
Saygılar...
Uzay Gökerman