Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Eylül '06

 
Kategori
Haber
 

Türkiye bu küstahlıklara daha ne kadar tahammül edecek?

Türkiye bu küstahlıklara daha ne kadar tahammül edecek?
 

Avrupa Parlamentosu Dış ilişkiler Komisyonu, Türkiye’nin sözde Ermeni soykırımını tanımasının Avrupa Birliği üyeliğinin ön şartı olmasını talep etmiş. Sahnede üç aktör var: Raporu hazırlayan Hollanda, 'Ön Şart' önerisini getiren Fransa ve "Ermeni, Pontus Rumları ve Süryanilere yönelik soykırım yapıldığı" ifadesini öneren Yunanistan.

Sevgili komşumuz (!)Yunanistan Birinci Dünya Savaşı’nda Anadolu’da Türklere yaptığı soykırımı ve mezalimi unutmuş görünüyor. (Bkz. Türkiye’de Yunan Vahşeti, Prof. Dr. Çetin Yetkin, Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Yayınları)

Rapor bu kadarla da bitmiyor; azınlıklar, türban, PKK terörü, Kürt Sorunu, TCK’da değişiklik talebi, Şemdinli Savcısı, seçim barajı, Danıştay’a saldırı, dini özgürlükler ve Aleviler!

Taslak raporda, PKK sert bir dille kınanıyor ve terör örgütü olarak nitelendiriliyor ancak, Kürt sorununa! demokratik çözüm aranması çağrısı yapılıyor. Bu çözüm de halen yüzde 10 olan seçim barajının düşürülmesi. Bu sayede malûm partinin ve İmralı’da keyif yapan malûm kişinin TBMM’ne yasal yollardan girmesinin planlandığı gün gibi aşikâr. Yıllardır iki, üç parti ile neredeyse sırayla ülkelerini yöneten Avrupalı dostlarımız (!) anlaşılan Türkiye’deki sayıları 50 civarında olan partileri azımsamış olacak ki hepsinin Meclis’e girmesini istiyor.

Ne hoş bir düşünce!

Raporda azınlıklar konusunda bir ilerleme sağlanamadığı için "esef duyulduğu" ifade edilerek dinî azınlıkların ruhbanlarını eğitemediklerini (!) mülk edinmede sorun yaşadıklarını (!) bu sorunların ortadan kaldırılması çağrısı yapıldığı ifade ediliyor.

Doğrusu bizde "esef" ediyoruz hatta "esefle kınıyoruz!"

Türkiye neredeyse kilise cenneti olma yolunda. Sokaklar bedava İncil dağıtan misyonerlerle dolu. Gayri Müslimlerin yaşamadığı yerlerde dahi kiliseler inşa ediliyor. (Örnek; Çankırı) Fener ve Balat’ ta mülk alımları hızla ilerliyor. İşte Emin Pazarcı’nın 11 Ocak 2005 tarihinde Tercüman’da yayınlanan bir yazısından alıntı:

"Bunların denetiminde tam 332 kilise var. 7 dergi, 7 gazete çıkarıyorlar, 7 radyodan yayın yapıyorlar. 3 yayınevi, 5 kitapevi ve bir kütüphaneye sahipler. Tam 49 adet vakıf kurdular. Sadece bu amaçla faaliyet gösteren 7 şirket bunlara ait. Misyonerler, Türkiye’de bir otel satın aldılar. Acenteleri, kafeleri, tercüme büroları, kırtasiyeleri, manastırları ve 44 adet dernekleri var. Şimdi sıkı durun… Türkiye’deki 1 kale, 4 harabe ve 2 müze bunların kontrolünde. Oluk gibi para akıtıyorlar. 1970’li yıllarda Türkiye’de sadece 4 Protestan varken, bugün bu sayı 6 bini geçti. Ankara Yenişehir Sağlık Sokak’ta Türkiye Protestan Kiliseler Birliği’ni kurdular. Yehova Şahitleri, Bahaîler, Protestanlar, Katolikler, Ortodokslar ve Süryaniler adına misyonerlik faaliyetinde bulunan binlerce insan, Türkiye’nin dört bir yanında cirit atıyor."

Ve aynı yazıdan bir rapordan alıntı:

"Alanya’da gerçekleştirdikleri '2004 Yılı Bölge Konferansı'nda şu tespitleri yaptılar:

* 67 milyon nüfuslu Türkiye’de Hıristiyanlık tohumları atılmıştır.
* Adım adım hedefe doğru yaklaşılmaktadır.
* Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerine yönelmek gerekmektedir."

İşte aynı yazıda yer alan bir başka rapordan alıntı;

"Protestanlar tarafından Kapadokya’da yapılan bir başka toplantıda ise, şu kararlar alındı:
* Türkiye’deki Protestan sayısı her yıl ikiye katlanmalıdır.
* Her ilde bir kilise açılmalıdır.
* Sloganımız, her evde bir İncil, her yerleşim biriminde bir önder ve topluluktur."

Sevgili Avrupalı dostlar (!) azınlıkların daha fazla hangi hakları elde etmelerini istersiniz? Emredin yapalım!

Rapor’da Alevî konusu da ele alınmış!

Laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin teminatlarından birisi olan Alevî vatandaşlarımızın tanınmasını! Ve korunmasını! Cem evlerinin de dinî merkezler olarak tescil edilmesini, sadece Sünnî inancın eğitiminin verilmemesi gibi talepler yer alıyor.

Raporda "tanımak" ve "korumak" kelimesinin yer almasının altında Alevî vatandaşlarımızın azınlık sınıfı haline getirilmesi yatmaktadır. Ne demek "tanımak" ve "korumak?"

Aleviler hiçbir zaman azınlık olmamışlardır. Tarihte pek çok sıkıntı yaşanmıştır. Madımak olayı sadece Alevilerin değil tüm Türkiye’nin belleğine kara bir leke olarak kazınmıştır. Ama bu onların azınlık olduğu anlamına gelmemektedir. Alevî vatandaşlarımızın yoğunlukta olduğu her mahallede bir cem evi bulunmaktadır ve her kesime de açıktır.

Avrupalı parlamenter Joost Lagendijk de "raporun dilini ağır bulduğunu" söylemiş! Bir de Kıbrıs konusunda müzakerelerin askıya alınabileceği mesajının verilmemesi gerektiğini ifade etmiş!

"Tavşana kaç tazıya tut!" misali.

Hanımlar, beyler! Lütfen kendimize gelelim. Bu küstahlıklara artık dur demenin zamanı gelmiş de geçmektedir.

Bunların bizimle oynamasına daha ne kadar izin vereceğiz?

Bu şartlar neticesinde "biz de Avrupa Birliği’ne üyeliğimizi askıya alıyoruz" diyebilecek bir babayiğit yok mudur?

Türkiye Cumhuriyeti devleti bu kadar aciz midir?

Lütfen, oynanan oyunu görelim ve daha fazla geç kalmadan kendimize gelelim!

 
Toplam blog
: 515
: 1082
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

1955 Ankara doğumluyum. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunuyum. İstanbul'da uzun yıllar..