Türkiye'de diktatörlük mü var? Diktatörler neler yapar?

Aşağıdaki sözlere bir bakmakta fayda var…

“3 çocuk yapılacak”, “Kürtaj suç sayılacak”, “İçki, sigara içilmeyecek”,“Kızlı erkekli evlerde kalınmayacak”, “Bu heykel olmamış, yıkılacak”, “Siz ne derseniz deyin, bu parkın yerine kışla yapılacak” 

Bu sözleri kim söyledi?

Türkiye Cumhuriyeti Başbakan’ı!

Ve Başbakan TOBB’nin 70 Mali Genel Kurulunda ne dedi?

Ama “Ben diktatör olsam, ortalık böyle mi olurdu, ben diktatör olsam sen rahat dolaşabilir misin?”

Bu sözleri kime söyledi?

Ana Muhalefet Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na!

Peki, tarih boyunca hiçbir diktatör “Ben diktatörüm” dedi mi? 

Hayır..!

Bazı mahcup diktatörler “Ben diktatör olsam, sen böyle konuşabilir misin” diyerek, diktatörlüklerini gizlemeye çalıştılar…

Ülkeyi dikta rejimi ile yönetenlerin seçimle gelmesi, diktatörün diktatörlüğüne mani değildir. 

Hatırlarsanız Kenan Evren ve arkadaşları ülke yönetimine el koyduklarında gerekçeleri neydi?

Terörü önlemek ve ülkeye demokrasiyi yeniden getirmek!..

Dünya diktatörler tarihine baktığımızda çoğu böyle gelmiştir!.. 

İşte iktidarın devamlı eleştirdiği Mısır’daki Sisi yönetimi…

Sahi, Sisi aleyhine atıp tutanlara ne oldu? Dillerini mi yuttular?

Gelelim asıl meselemize:

Diktatörü diktatör yapan nedir?

Bence nasıl geldiği değil, nasıl yönettiğidir.

Kuvvetler ayrılığına sırt çevirip, yargıyı ayak bağı olarak görmesidir mesela...

Bütün gücü, iktidarı, karar yetkisini kendi elinde toplayıp, maden ruhsatlarına varıncaya kadar kendisinin vermesidir mesela… 

Polisin sokakta rastgele ateş açarak vatandaşları vurarak öldürmesidir mesela…

Yine polisin yandaşlarla işbirliği yaparak, sokaktan geçenleri sopalarla döverek öldürmesidir mesela…

Protestocu vatandaşın yumruklanması ve tekmelenmesidir mesela…

Beğenmediği gazetecileri işten attırmasıdır mesela...

Kendisine meydan okuyan, tüm pisliklerini ortaya döken eski işbirlikçilerinin inine girerdi mesela...

Muhaliflerini hukuk dışı yollarla ortadan kaldırması, uydurma belgelerle içeri tıkılan vatandaşları suçlu gibi gösterip, tarihi davaların savcılığına soyunmasıdır mesela…

Adı üstünde; kimin ne yapması, ne yapmaması gerektiğini bizzat “dikte” etmesidir.

Nereye kadar mı?

Çok güçlü muhalefetin ortaya çıkmasına kadar…

Küçük olsun benim olsun mantığı ile hareket eden muhalefet liderleriyle olacak iş değil.

Hele birde cumhurbaşkanlığı seçimi için “Çatı” adayı diye yola çıkanların,  iktidar partisinin cumhurbaşkanı ile görüşmesi, işin tuzu biberi…

Kaybedilen seçimden sonra mağlubiyetin üzerini örtmek için sözde cumhurbaşkanlığı adayı çalışması gibi gösterip, iktidar yandaşları ile görüşülmesi gibi…

Sözün özü biz demokratik bir ülkeyiz!..

Bizim ülkemizi diktatörlükle yönetiliyor gibi gösteren paralellerin inlerine gireceğiz pek yakında…