- Kategori
- Dünya
Türkiye'deki Kürtler Zeytin Dalı Harekatına Nasıl Bakıyor?

Türkiye Zeytin Dalı harekatıyla emperyalizmin böl-yut kuşatmasına karşı var olma savaşını başlattı. Bu savaşta başarıya ulaşmasından başka şansı yok. Ya emperyalizmin kuşatma-yıkma projelerine son verilecek, ya da son verilecek.
PKK, ABD emperyalizmine vekaleten 40 yıldır Türkiye’yi bölme faaliyeti yürütüyor. ABD himayesinde kesintisiz sürdürülen, on binlerce cana, sınırsız ekonomik kayıplara yol açan saldırı, yurdumuzun tüm güney karasal sınırları boyunca bir kuşatmaya dönüştü. Kuşatma gücünü oluşturan PKK orta büyüklükte bir devlet ordusu düzeyinde silahlandırıldı, devletleştirilmeye çalışılıyor. Projeye dair haritalarda, hedefte Türkiye’nin doğusunun da bulunduğu, örgütçe ve hamilerince açık ve net olarak ortaya konuyor.
Proje sadece ayrıştırma, emperyalizm uydusu etnik ve mezhepsel devletçikler oluşturma amacını gütmüyor, aynı zamanda bu oluşumları birbirine kırdırtarak zayıflatma ve hatta yok etme hedefi de güdüyor. Suriye’de, Irak’ta, PKK terörü yoluyla Türkiye’de yaşananlar ortada… Kardeş kardeşe kırdırtılıyor. Bunun için gerekli her türlü silah ihtiyacı hiç aksatılmadan karşılanıyor.
Hamle, komşu 4 ülke, Suriye, Irak, İran ve Türkiye’yi kapsıyor.
Yüzyıllık projelere göre bu 4 ülkeden koparılacak parçalardan oluşturulacak bir Kürt devleti kurulacak.
Projenin Suriye ve Irak ayaklarında mesafe katedildi. Bu iki ülkede uzun yıllar süren kaos ve iç savaşlar sonunda birer büyük parça koparıldı gibi.
PKK aracılığıyla Türkiye üzerine yürütülen hesaplarda şu ana kadar milim ilerleme sağlanamadı ancak Irak ve Suriye’de gelinen aşama ve İran’da düğmesine basılan kaosla birlikte varılmak istenen nihai hedef, önlem alınmazsa varılacak en son aşamayı da ortaya koyuyor.
Projenin adım adım hayata geçirilmesi aşamalarına dair tespitlerimiz bu platformda konuya dair daha önceki pek çok makalemizde tüm açıklığıyla ortaya konmuştu.
Bu gerçekler ışığında, Zeytin Dalı Harekatına iişkin olarak Türkiye Kürtlerinin, daha doğru ifadeyle Türk Ulusu’nun Kürt kökenli fertlerinin ne düşündüğünü ortaya koymaya çalışacağız.
Kurtuluş Savaşı dönemi ve Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kadar emperyalistler tarafından köpürtülmeye çalışılan Türk-Kürt ayrıştırılması tarihinin Kürtler ayağında da bir ayrışma ve çatışma yaşanmıştır. Ve bu ayrılık devam etmektedir.
Kurtuluş Savaşı esnasında çıkarılan Koçgiri ayaklanmasında Kürtler arasındaki bu çatışma ve tartışma gün yüzüne çıkmıştır.
Kurtuluş Savaşının en zorlu günlerinde TBMM Hükümetine karşı geliştirilen Koçgiri ayaklanmasının elebaşıları Haydar-Alişan ve Alişer’in, Sevr planı kapsamındaki tezlerinin karşısında Mustafa Kemal’in en yakınındaki bir başka Kürdü, Diyab Ağa’yı görürüz.
Diyab Ağa, Mustafa Kemal’in bu vatanın sahipleri olan Türklerden ve Kürtlerden oluşan Türk Ulusu ve Cumhuriyeti tezinin arkasında kaya gibi dik durmuştur. “Yunan geliyor, Kayseri’ye çekilelim” diyen milletvekillerine karşı, bu davanın en ön saflarında olma zorunluluğunu, “biz buraya kaçmaya değil, ölmeye geldik” diyerek tarihe kazımıştır.
Cumhuriyetin ilk yıllarında Ülkenin güneyini ve doğusunu tehdit eden Şeyh Sait ve Seyit Rıza tezlerinin karşısında Varto’lu bir Kürt olan Mehmet Şerif Fırat’ı görürüz.
Fırat da Türklerin ve Kürtlerin ayrıştırılamayacak bir bütün olduklarını dosta düşmana ilan etmiştir.
ABD himayesinde ve desteğinde PKK’nın yürüttüğü bölücü terör faaliyetlerinin elebaşısı rolü oynattırılan Öcalan’ın tezleri karşısında Tunceli’nin yiğit Kürt çocuğu Kamer Genç efsanesini buluruz.
Bölücü örgütlerin bir türlü başarıya ulaşamamalarında, şehitliklerde koyun koyuna yatan Türk ve Kürt çocuklarının sıkılı tek yumruk gibi birlikteliklerinin ve kararlılıklarının anıtsal ifadesi unutulabilir mi?
PKK ihanetinin elebaşılarının yürüttükleri propagandalarda dillerine pelesenk yaptıkları Koçgiri ve Dersim ayaklanmalarına dair anlatımların koca bir yalan olduğu, bu ayaklanmaların kotarıldığı coğrafyada, Zara’da, İmranlı’da, Tunceli’nin her yanında Atatürk’ün partisi CHP’nin o gün bugündür yapılan her seçimde tek bir fire verilmeksizin tek siyasi tercih olması, Kürtlerin, bölücü örgütlere rağmen Türklerin ve Kürtlerin oluşturduğu Türk Ulusunun biricik devleti Atatürk Cumhuriyeti’ne olan sadakatlerini ve bağlılıklarını ortaya koyan açık ve net kanıttır.
Bugün Ortadoğu coğrafyasında, emperyalistler tarafından, daha açık ifadeyle ABD ve NATO tarafından Suriye’de, Irak’ta, İran’da ve Türkiye’de, yaşadıkları ülkelere ve Uluslarının birlikte yaşadıkları diğer parçalarına karşı karşı silahlandırılıp ayaklandırılmış olan bazı Kürtler, Kürtlerin diğer ezici çoğunluğunca emperyalist işbirlikçisi ve hain olarak nitelendirilmektedir.
Kürtler bu coğrafyada diğer kardeşleri Türk, Arap ve Acem kardeşleriyle birlikte huzur içinde bir arada yaşarlar. İç içe geçmişlerdir. Kız almış kız vermişlerdir. Etle tırnak gibi iç içe geçmişlerdir. Akrabadırlar. Komşudurlar. İyi günlerinde, kötü günlerinde beraber güler beraber ağlarlar. Düğünlerini birlikte yapar, cenazelerini birlikte kaldırır, çocuklarını birlikte askere gönderir, okullarında, iş yerlerinde, caddelerinde, sokaklarında, çarşılarında, pazarlarında birlikte yaşarlar. Açlarını birlikte doyurur, muhtaçlarını birlikte giydirirler. Kimsenin kimseye kem gözle baktığı yoktur. İstanbul’larına, Antalya’larına, Diyarbakır’larına birlikte sahiptirler. Her yerde çoğunluk ve her yerde azınlıktırlar. Kimse kimseyi hiçbir coğrafi sınıra hapsedemez, öyle bir sınır çizemez, çünkü öyle bir sınır yoktur. Kendi aralarında ve birlikte çözemeyecekleri hiç bir sorunları da yoktur.
Bu birliğe, bu dirliğe onun bunun sözüyle, para ve silah desteğiyle her kim fitne oluyorsa o haindir. Suriye’de de, Irak’ta da, İran’da da, Türkiye’de de…
Bu fitne, bu emperyalist projeler, bölge petrollerinde, doğalgazında gözü olan emperyalistlere vekaleten nerede ve kim tarafından yürütülürse yürütülsün, bölge insanlarının köken ayrımı gözetmeksizin buna karşı durması vatan borcudur.
ABD emperyalizminin eseri BOP haritalarının ve projelerinin tarihin çöp sepetine atılması için tarihteki en büyük karşı çıkış olduğu anlaşılan Zeytin Dalı hareketi Türklerin ve Kürtlerin Ulus Devleti Türkiye Cumhuriyetinin bekası için bir kalım-yaşam savaşıdır.
Bu mücadele Kürtlere karşı değil, kökeni ne olursa olsun, emperyalist işbirlikçisi yıkıcı-bölücü teröre karşı yürütülen bir mücadeledir. Bu mücadelede başarıya ulaşılması için Türkler ne hissediyorsa, Kürtler de onu hissediyor. Bu vatan hepimizin ve gidecek başka bir vatanımız da yok. Emperyalistlerin çıkarları için burada birbirimizi kırmayacağız, emperyalizmi kırıma uğratacağız.
Kürtler böyle düşünmektedir.
Nereden mi biliyorum?
Ben de bu büyük ulusun, Atatürk Cumhuriyeti’nin, Türkiye Cumhuriyeti’nin sahibi Türk Ulusu’nun Kürt kökenli bir ferdiyim de oradan biliyorum…
Kenan IŞIK