Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Temmuz '21

 
Kategori
Kültürler
 

Türkülerimiz

Türkülerimiz

Halkın ruh halini, neşesini, üzüntüsünü, dünya görüşünü, inancını ve isyanını yansıtan ve ezgili olarak söylenen anonim yapıta “türküdenilmektedir. Türküleri dile getiren kişiler belli değildir ancak bu türküleri yazıya geçiren kişiler bellidir

Türküsözcüğün kökeninde, “Türk” sözcüğü vardır “Türkü”Türk” sözcüğüne,”-ü “yapım eki getirilerek türetilmiştir. Türk’le özdeşleşmiş bir sözcüktür. Başka bir deyişle, Türk’le bütünleşmiştir. Türk toplumunda, türkü çağırmak (veya çığırmak),türkü söylemek, türkü tutturmak, türkü yakmak deyimleri yaygındır.

Ah bu türküler,

Türkülerimiz,

Ana sütü gibi candan,

Ana sütü gibi temiz.

Türkülerde tüter dağ dağ, yayla yayla

Köyümüz, köylümüz, memleketimiz.

Ah bu türküler, köy türküleri,

Dilimizin tuzu biberi,

Memleket ahvalini onlardan sor,

Kitaplarda değil, türkülerde ara Yemen'i,

Öleni, kalanı, gidip gelmeyeni..

Ben türkülerden aldım haberi.

Ah bu türküler, köy türküleri,

Mis gibi insan kokar mis gibi toprak,

Hilesiz hurdasız, çırılçıplak,

Dişisi dişi, erkeği erkek,

Kaşı kaş gözü göz yarası yara,

Bıçağı bıçak.

Ah bu türküler, köy türküleri,

Karanlık kuyularda açılmış çiçekler gibi,

Kiminin reyhasından geçilmez,

Kimi zehir kimi zemberek gibi.(Bedri Rahmi Eyuboğlu)

Şair, Bedri Rahmi Eyuboğlu, dizelerinde türkülerin özelliklerini, etkilerini, yaşantımızdaki yerini sıralıyor: Ana sütüne eş değerdedir türküler. Ana sütü denli temiz ve içtenliklidir. Dilimiz, türkülerle canlılık, akıcılık kazanır. Ülkenin durumu; Yemen, Yemen’e gidip gelmeyen, mis gibi toprak kokusu yansıtılır türkülerde… Özellikle köy türküleri açık, anlaşılırdır. Ezgilerinde; sevgi, aşk, ayrılık, özlem, acı, dostluk, gurbet, sıkıntı, ölüm… vardır.

Anadolu insanı, düğününde türkülerle oynar, neşelenir, coşar; ölüsünü, türkülerle toprakla buluşturur. Başka bir deyişle ölenin, yaptıkları, başarıları söylenerek ağlanır. Yazınımızdaki anonim ağıtlar böyle oluşmuştur. Gönülden gönle akar; ses olur türküler.

Müzisyen Güler Duman da “Türkülerle Gömün Beni” diyor. Söyle devam ediyor:

Bir gün mutlak öleceğim.

Türkülerle gömün, beni.

Size, veda edeceğim.

Türkülerle gömün, beni.

 

Sazımı, asın duvara.

Yalnız kalsın, bahtı kara.

Vasiyetim, tüm dostlara.

Türkülerle gömün, beni.

 

Muradımı, almamışım.

Hep ağlayıp gülmemişim.

Ağlamasın, dostum eşim.

Türkülerle gömün, beni.

 

Derdi yoklardiye diye.

Niye doğdum, bilmem niye.

Götürün doğduğum, köye.

Türkülerle gömün, beni.

Türkülerle Gömün Beni ”ezgisi, Türk halk müziğinin klasik yapıtları arasına girmiştir. Güler Duman'ın müzik kariyerinde zirveye ulaşmasını sağlayan birisidir. "Türkülerle Gömün Beni" parçasının bulunduğu Güler Duman '94 albümü yılın en çok satan albümlerinden birisi olmuştur. Parçanın klipinde Yunus Emre, Âşık Veysel, Pir Sultan Abdal ve Ruhi Su gibi ozanların görselleri yer almıştır. Ayrıca görüntüleme 2 Temmuz 1993 tarihinde Pir Sultan Abdal Şenlikleri için gittiği Sivas'ta Madımak Oteli'nin yakılması sonucunda hayatını kaybeden Güler Duman'ın yakın arkadaşı ve genç ozan Hasret Gültekin'in görseline de yer verilmiştir.

Ninnilerle gözlerimizi açarız. Her insanın yaşantısına uygun, sevdiği bir iki türkü yok mudur? Her Türk’ün belleğinin bir iki türkü kırıntısı vardır. Yürürken, gezerken, iş yaparken türkü mırıldanırız. Türküler, yalnızlığımızı giderir. Türkülerle güler, türkülerle ağlarız. Türküler, sevincimize, sevinç katar; dertlerimize, derman olur. Acılarımızı dindirir, kimileyin de acılara bular.

Türkü sevmeyen var mıdır? Çobanın kavalından, aşığın sazından, kemanın telinden, defin sesinden türkü ezgileri dökülür.

Anadolu coğrafyasında türküler; her zaman gizemli olanı, söylenmemiş olanı imler. Şiirsel söylem, bu toprakların uçan kuşu, esen yeli ve yağan yağmurlarıyla beslenerek düş gücünün planına siner. Türk ruhu, beyaz ve bir kuğu zarafetiyle sonsuz zaman sularında yüzerken kendini en çok türkülerde izler; orada yıkanır, arınır, yankılanır ve sonsuzluğa akar. Bütün zaman ve ortam farklılıklarına karşın sözün dünyasına, hep aynı insansal özü yansır. Ölümlü insan, ancak söze tutunarak teselli bulur ve yaşar

Türküler; eriştirici, dönüştürücü olduğu kadar; insanı, kendine, sevdiklerine, geçmişine ve geleceğine taşıyan, aktaran yüksek bir değer olarak karşımıza çıkar.

İlk defa 15.yy’da Doğu Türkistan’da aruz ölçüsüyle yazılmış ve özel ezgiyle söylenmiştir. Hece ölçüsüyle yazılan ilk türkü ise 16.yy’da Anadolu’da oluşturulmuştur.

Türküsözcüğü, çeşitli Türk boylarında farklı şekillerde kullanılmaktadır. Örneğin; Azeri Türkler ’inde “mahnı”, Kırgızlarda “eldik ır”, Kazaklarda “türki, türik, halık ani” şeklinde söylenmektedir.

Türkülerin Evrimi

Türkülerin ilk türleri, eski çağlarda sözlü kültür içinde manzum eserler olarak musikiyle iç içe bulunmaktaydı (Güzel 2003, 146).Sözlü kültürün en önemli öğelerinden birisini oluşturan  ilk Türk şiirleri, aynı zamanda ilk halk türküleriydi. Sözlü kültürde uzun süreli yaşama şansına sahip olması için bir yapıtın söz, yaratıcı, musiki ve dinleyici çevrenin birlikteliğine gereksinmesi vardır. Türk sözlü geleneğinde manzum yapıtlar tarihin en eski devirlerinden bugüne kadar hep benzer tema, form ve türleri tekrar yineleye gelmiştir. Bu yinelemeler sırasında, karşılaştıkları yeni biçimlerden, temalardan ve melodilerden de faydalanmış ve günümüze kadar gelebilmiştir (Yıldırım 1986, 442).

Musiki, sözlü gelenekteki yapıtların belleklerde daha uzun süre kalıcılığını sağlaması bakımından çok önemlidir. Mutlaka ezgi ile birlikte bulunduğu içindir ki, manzum eserler çok daha eskiye dair öğeler taşırlar ve daha fazla örneklerle kuşaktan kuşağa aktarılırlar. Türk halk türkülerinin türlerinden söz etmek, aslında en eski Türk şiirinden söz etmek demektir. Çünkü ilk manzum yapıtlar mutlaka bir ezgi eşliğinde terennüm edilmekteydi (Köprülü 2003,93).Dolayısıyla ilk Türk halk şiirleri, aynı zamanda ilk Türk halk türküleriydi. Bu nedenle, en eski manzum yapıtların hepsini, bugünkü türkülerin ilk türleri olarak değerlendirilmektedir. Özellikle türkü (türkî) adıyla bugünkü anlamdaki türkülerden söz eden yapıtlar, elimizdeki belgelere göre Ali Şîr Nevaî’nin “Mizanü’l Evzan” adlı yapıtından sonra yazılmıştır. Çünkü türkü (türkî) sözcüğü, ilk kez XV. yüzyılda yazılan bu yapıtta söz edilmiştir.(Köprülü 1989, 212). Fakat türküler başka adlarla (yır, cır, ır, vb.) Türk topluluklarının sosyal yaşamlarında binlerce yıldan beri yaşamaktaydı (Uçan 2000, 18-9).

Burada hangi adla (yır, ır, cır, tuyug, türkî vb.) olursa olsun, kısmen ya da geniş çaplı olarak  Türk halk türkülerin, önemlerinden söz edilmeye çalışılmıştır.

. Son söz

Türküler; şiirlerde, şarkılarda, sevinçte, aşkta, ayrılıkta, toprakta, tarlada, bağda, bahçede, evimizde, gülde, sümbülde… özetle yaşantımızda.  Türküler, köyümüz, kentimiz, Anadolu’muz,  Türkiye’mizdir.

 

 
Toplam blog
: 391
: 2555
Kayıt tarihi
: 04.12.12
 
 

Hüseyin BAŞDOĞAN, 1942'de Malatya- Arapgir'de doğdu.Arapgir Ortaokulunu, Diyarbakır Öğretmen Okul..