Tüyler ürperten bir şehir hikayesi

Geçenlerde katıldığım bir davette, davetin ev sahibesi olan kişinin hayat hikayesinden bir kesit dinledim ve tüylerim diken diken oldu. İstanbul resmen Amerika'ya dönmüş haberimiz yok. Tam bir komplo teorisi örneği bir hikaye dinledim. İsimler tamamen hayal ürünüdür.

Bildiğiniz gibi PR sektöründe olduğum için elim kolum uzun. Dolayısıyla yaşanmış şehir efsaneleri de benden sorulur:) Anlatacağım bu hikaye de gerçek bir hikaye.

Bundan birkaç sene önce Nişantaşı Abdi İpekçi Caddesi'nde dünyaca tanınmış bir markanın sükseli bir mağazasını açan Ayşe Hanım'ın mağazasına bir gün Ahmet adlı bir erkek girer. Alışveriş yapan Ahmet Bey, fatura bilgileri için ismini vererken tesadüfen Ayşe hanım ile aynı soyadı taşıdığını görür. Soyadından açılan muhabbet iki bekarın flört etmesine kadar gider. Çıkmaya başlayan Ayşe ve Ahmet çok kısa sürede birbirlerine aşık olurlar ve evlenirler. Zamanla tüm işinin muhasebesel kısmını Ahmet'e devreden Ayşe'nin arkadaşları bu kadar kısa sürede bu adama güvenmemesi gerektiğini arkadaşları tarafından uyarı olarak alır. Ancak Ayşe o kadar aşıktır ki.

Aradan süre geçtikçe Ayşe tüm parasını yöneten Ahmet'in açıklarını yakalamaya başlar. Gün gelir Ahmet'in ofisinde çalışan kızlar Ayşe'nin kapısını çalar ve Ahmet'in her biriyle birlikte olduğunu ve bütün kızları elden geçirdiği ortaya çıkınca soluğu Ayşe'de aldıklarını söylerler. Ayşe şoktadır ve adamın tüm parasını da ele geçirdiğini, banka hesaplarını boşalttığını ve milyon dolarları harcadığını görür.

Evet şu anda mahkemelikler ve boşanıyorlar. Ancak buradaki tüyler ürpertici detayı Ayşe bir şekilde daha sonra başka birisinden öğrenmiştir: Aslında Ahmet, Nişantaşı'ndaki mağazadaki tanışma ritüelini önceden planlamıştır. Soyadı benzerliğinden girip muhabbet yaratıp flörtleşmesi tamamen bir kurgu imiş.

Para derttir diye buna denir. Bazen zengin olmadığımıza şükretmek gerekiyor sanırım.