Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Şubat '16

 
Kategori
Dünya
 

Üçüncü Dünya Savaşı "korkutması", İkinci Dünya Savaşı galiplerinin sindirme taktiği mi?

Üçüncü Dünya Savaşı "korkutması", İkinci Dünya Savaşı galiplerinin sindirme taktiği mi?
 

internetten alınmıştır


Fransa Cumhurbaşkanı Holand'dan sonra Alman Welt a Sonntag gazetesi de Suriye krıizinden Üçüncü Dünya Savaşı çıkma ihtimalindan söz ediyor.

Güvenlik Konseyi Beşli'sinin Suriye üzerine çullanmasından ve oradaki yerel örgütler üzerinden bölgesel dizayna girişmelerden sonra Üçüncü Dünya Savaşı ihtimali dillendirilir oldu.

Son aylardaki gelişmeler gerçekten de bir Dünya Savaşı riski taşıyor mu; yoksa bu, kurulu dünya düzeninin kurucularının korkutma ve sindirme propagandası mı?

Savaş stratejistlerinin bir tezi vardır: İkinci Dünya savaşı küresel emperyalizmin egemenliğini sağladı; ancak Üçüncü Dünya Savaşı bu egemenliği yok eder.

Bu yüzden, bugünki kurulu düzenin "efendileri" üçüncü dünya savaşı istemezler... Buna İsrail de dahildir. Güvenlik Konseyi Beşli Çetesi ve İsrail'in bugün nesi eksik ki yeni bir dünya savaşı çıkarsın?

Suriye krizinin üçüncü dünya savaşına yol açması ihtimalini ortadan kaldıracak olanlar yine günümüzün emperyalistleridir. Kısmı savaşlar isterler; Türkiye gibi bugünki düzene isyan edenleri sıkıştırmak isterler, ama topyekün bir dünya savaşı istemezler.

Suriye, bölgesel bir savaş nedeni olabilir... Zaten Batı'nın hesapları İslam Dünyası üzerinedir; bütün dünya üzerine değil... Şu halde, İsrail başta olmak üzere dünyadaki sömürü çarkının çarkçıları bu düzeni paramparça edecek üçünçü dünya savaşı isteyebilirler mi?

Eğer, savaş bu çeteleşmiş devletlerin iradesi dışında çıkarsa, işte o zamanda yukarda sözünü ettiğim tez gerçekleşir ve İkinci Dünya savaşından sonra kurulan "dünya düzeni" allak bullak olur.

Üçüncü Dünya Savaşının oluşturacağı "yeni dünya düzeni"nde ise, Türkiye'nin başını çektiği İslam Dünyası söz sahibi olur... Bu, Batılı'ların gündüz gözü gördükleri kabus olan Osmanlı'nın yeniden dirilişi demektir.

Elbette burda bizi asıl ilgilendiren, hesabın bizim üzerimizden yapılıyor olmasıdır. Nasreddin Hoca'nın Kıyamet ne zaman kopar sorusuna; "hanım ölünce küçük kıyamet, ben ölünce büyük kıyamet kopar", dediği gibi, bizim için Dünya Savaşı  içinde bulunduğumuz savaş olacaktır.

Kurulu dünya düzeninin sahipleri olan Güvenlik Konseyi Beşli Çetesi, organize bir şekilde İslam Dünyasını bitirmek istiyor. Aslında, İslam Dünyasının ayakta kalmış tek ülkesi olan Türkiye üzerine hesaplar kuruyorlar.

Elbette, onların hesaplarının üzerinde "hesap sahibi" vardır. Türkiye, bu "hayasız akın" karşısında kendi Dünya Savaşını vermek zorunda kalabilir. Kurt için, kuzunun suyu bulandırması bahaneden ibarettir. Eğer, bu sırtlanlar böyle bir karar almışsa, Allah'a sığınıp gereği yapılacaktır.

Buradan bizdeki, kim saf, kimi samimi, kimi de içten pazarlıklı "savaş ağıtçı"larına geçersek:

Keşke hiç savaş olmasa, keşke hiç bir asker ölmese ancak dünyada savaşlar olur ve insanlar ölür... Toplumlar, milletler sırf bu yüzden ordular besler, milyarlarca lirasını silahlara harcar.

Askeri birliklerin ve silahların sadece bayramlardaki geçit töreninde kullanılmak için yapıldığı bir dünya yoktur... Keşke öyle olsaydı ama öyle olmaz... Milletler, vatanlarını, namuslarını, istiklallerini korumak için evlatlarını cepheye sürerler.

Bunu yapmayıp da salya sümük ağlayan toplumlar sonunda güçlü toplumların ayakları altında ezilir; tarih sahnesinden silinır.

İspanyol Haçlılarının saldırısına askerlerinin başında bir komutan olarak karşı koyamadığı için güzelim Gırnata'yı ağlayarak teslim eden Endülüs Meliki Ebu Abdullah'a,  annesinin söylediği şu söz kularlara küpe olmalıdır:

"Erkek gibi savaşamadın şimdi karılar gibi ağla!"

Evet, zamanı gelince erkek gibi savaşamayan milletler, sonunda karılar gibi ağlamak zorunda kalır. Ölüm, insan için kaçınılmaz bir sondur... Şehit olmak ise ayrıcalıktır.

Özünde siyaset yatan salya sümük yazı ve söylemlerin hiç bir değeri yoktur. Şehit babalarının, şehit annelerinin bütün acılarına rağmen "oğlumuzun şehadeti ile gurur duyuyoruz" demesine karşılık, yaşananlardan siyaset çıkarmak isteyenlerin buralarda ağlamaklı yazılar yazması insanı iğrendiriyor.

Tekrar ediyorum, keşke hiç bir gencimizin burnu kanamasa, keşke bu civanlarımız gök ekin gibi biçilmese...

Ne var ki, Çanakkale'de İki yüz elli bin, İstiklal Harbinde on bin, Kıbrıs'ta bin cıvarında; PKK teröründe otuz bin can gitmedi mi?... Daha öncesi saymıyorum bile...

Bütün bunlar siyasi hatalardan mı olmuştu?

Teröre destek verip, teröristle "arkadaş" olanların, şehitlerimiz için hesap sormaya kalkışmasından daha yüzsüzce ne olabilir?...Siz önce devletinizin arkasında durmayı öğrenin...

Bunu yapamıyorsanız hiç değilse Türkiyenin düşmanlarıyla birlik olmayın!

 
Toplam blog
: 1645
: 822
Kayıt tarihi
: 19.01.08
 
 

Edebiyat, kamu yönetimi ve gazetecilik tahsili... 27 yıllık eğitimcilik hayatından sonra emeklili..