Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Eylül '09

 
Kategori
Kitap
 

Uçurtma Avcısı

Uçurtma Avcısı
 

The Kite Runner (Kayt rannır diye okunuyor :))


Dün gece saat 22:00. Dinlenme saatim ve günün kendime ayırabildiğim tek saati. Bitmesine yaklaşık 120 sayfa falan kalmış kitabı elime alıyorum. Odamda kitap okuma ışığımı açıp başlıyorum kaldığım yerden okumaya. Genelde çok geç yatmam. Hafta sonları da çok geç kalkmam. Ama bu hafta ne olduysa, uyku arkadaş bir türlü ziyaretime gelmiyor. Okudum, okudum, okudum... Okudum... Sağ elimdeki sayfalar azalıp, sol elimdeki sayfalar çogaldı. Saat 23-24-01... ve kitap bitti. Gözlerimden yaşlar geliyordu kitabı bitirdiğimde. Ağladığımdan mı yoksa o kadar süre kitap okuduğum için mi sulandılar bilmiyorum. Geç kaldım biliyorum. Kitap severlerin bir çoğu okumuş olmalı. Özellikle Sayın Ali Gülcü'den bir yorum bekliyorum ama ben kitabı internetteki standart cümleleri ile anlatmayacağım.
Anlatacağım şey, bende bıraktıkları...

Kültür.... Saygı... Sevgi.... Şeriat... Kin.... Şevkat... Hayal kırıklığı... Coşku....

Bir hizmetlinin oğlu Hasan ile zengin bir adamın oğlu Emir'in hikayesi. Zengin adamın oğlu hayat karşısında ne kadar güçsüz ise, hizmetlinin oğlu o kadar ayaklarının üstünde durabilen bir çocuk. Saygısından bir dirhem birşey eksilmeden. Emir Hasan gibi olabilmeyi istiyor. Hasan her ikisine de yetebilecek şekilde ama hep bir adım geride yaşıyor. Haddini aşmadan.

Hikaye Afganistan'da geçiyor. Monarşinin son yıllarında, Sovyetlerin Afganistanı işgali... sonra Taliban rejimi. Şeriat kanunları. İnsanların nasıl ehlileştirildiği anlatılıyor bir talibanın ağzından. Gözlerinin önünde insanların öldürülmediği durumda insanları ehlileştiremeyeceğini açık bir dille ifade ediliyor. Cezası kesilmiş aslında suçunun ne olduğunu bilmeyen insanların öldürülmüş bedenleri köpeklere atılıyor. Ve insanlar ehlileşiyor. Artık ses çıkaramaz oluyorlar. Artık kendilerini ifade edemez oluyorlar. Kimlikleri yok oluyor. Kadınlar burka içinde. Hasan, Talibanın Emirlerin evini eline geçirmek istemesine karşı geldiği için caddede başının arkasından bir kurşunla vurularak öldürülüyor. Karısı da ölümüne şahit olur ve bağırarak yanına geliyor ve onuda oracıkta öldürüyorlar aynı şekilde. Emir'in kücükken okuduğu "Rüstem ve Sohrab" hikayesini çok beğenen Hasan oğlunun adını Sohrab koymuştur. Anne ve babasının ölümü ile Sohrab yetim kalır ve Emir çocuklulktan kalma borcunu ödemek için ne gerekiyorsa yapar....

Detaylarıyla anlattım. Kitabı okumaya gerek kalmadı demeyin. Öyle ayrıntılar var ki, hiçbirşey bu. Bu kadar ayrıntılı yazdım çünkü... şeriat kanunlarının geçerli olduğu ülkelerdeki yaşamı sadece duyuyoruz bilmiyoruz. Bu kitap gözümüze sokuyor. Her Türk'ün özellikle bu dönemlerde okuması gerektiğine inanıyorum.
Detaylarıyla yazdım çünkü... Şimdilerde unuttuğumuz , çocuklarımıza aktaramayacağımız kadar unuttuğumuz karşılıksız sevginin ve büyük saygının ne demek olduğunu hiç dolandırmadan, tertemiz safça bir çocuk yüzüyle anlatıyor. Okurken.Sorguluyorsun. Senin bunu hissettiğin kaç kişi var hayatta?

Sonuç: Bir solukta, susamış bir adamın suyu kana kana içmesi gibi bir solukta okudum kitabı. Üstüne filmini izledim hemen. Daha Afganistandan gelememişti ruhum oysa. Filminde, kitaptaki bir çok detay atlamış.Kitabın kısacık bir özetini gösterir gibi. Hep derim, kitap senin hayal gücünü ne kadar geliştirirse, filminde yönetmenin kendi kurgusu içinde kısılıp kalırsın.

Şidiye kadar hep bilinen bir cümleyi "Müzik ruhun gıdasıdır."ı bozarak kendi anladığım haliyle bitirmek istiyorum."Kitap ruhun gıdasıdır.

 
Toplam blog
: 91
: 1012
Kayıt tarihi
: 24.02.09
 
 

Yazmak bir tutku benim için. Yıllardır yazmayı seven biri olarak, bilgisayarın icadı ve gelişen t..