Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ocak '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Ulaşmayı istiyordum ama ulaşmamayı da seviyordum...

Ulaşmayı istiyordum ama ulaşmamayı da seviyordum...
 

Kız kulesi cocukluğumdan beri en sevdiğim yer olmustur, altı yedi yaşlarımdayken ailece gidip karşısında çay içerdik. O zamanlar benim için o kadar büyük, o kadar ulaşılmaz, o kadar esrarengizdi ki... Ben büyüdükçe çocukluğumun kız kulesi benim için büyük ve anlaşılmaz bir yer olmaktan çıkıp romantik bir hayale dönüştü... Senelerce onunla ilgili hikayeler duymamdan dolayı mıdır yoksa o zamanlar Kayahan'ın 'karsımızda kız kulesi kollarımda sen..' sarkısının meşhur olmasından mıdır bilemiyeceğim ama kız kulesi bende ayrı bir yere sahip oldu... Zamanla sadece benim için değil aynı zamanda başkaları içinde böyle olduğunu düşünmeye başladım. Bir çok şairin üstüne şiirler yazması, şarkılar bestelemesi benim yalnız olmadığımın göstergesiydi sanki... Mesela en çok beğendiklerimden biri de Sunay Akın'ın Galata kulesiyle Kız kulesini iki aşığa benzetmesidir. Onlarında birbirlerine ulaşmaları imkansız tabi konum itibariyle. Nasıl eskiden bizim Kız Kulesine ulaşmamız imkansız ise...

Bu imkansızlık durumunda herzaman insanlara çekici gelen bir şey olmustur... Herkesin bir yerinde çok istediği ama ulaşamadığı bir şeyler yok mudur zaten... Hatta bazen bunları düşünüp dertlenmek bile ayrı bir zevk verir insana. İşte bende bir gün ulaşabilmek isterdim kız kulesine... Hepiniz biliyoruz ki ulasabiliyoruz artık ona... Aslında sonradan farkettim ki benim sorunum şuymuş; ulaşmayı istiyormuşum ama ulaşamamayı da seviyormuşum... Bir yandan da korku var tabi beklediğini bulamama korkusu. Hayattaki hiçbir şey insanın hayal ettiği gibi olmuyor çünkü... Bir şeyleri haftalar öncesinden planlarken en ince ayrıntısına kadar düşünürken, bazen en küçük ayrıntının bile düşündüğümüzden farklı olması bizim herşey mahfolmuş hissine kapılmamıza yol açıyor. Aslında herşey içimizde, düşünce tarzımızda, bakış açımızda ama bunu ne yazık ki fark edemiyoruz. Dışarıdan gelen hiçbir şeyin bizi mutlu ya da mutsuz edemiyeceğini herşeyin bizim içimizde bittiğini ve ister mutluluk süresi, ister yas süresi olsun bunun sadece bize bağlı olduğunu kavrayamıyoruz bazen... Ve hayat böyle akıp gidiyor...

Yine de seviniyorum en azından hayal kurma fırsatına yetişenlerdenim bende, şimdikiler ise hayal kurma fırsatını bile yakalayamadan kız kulesinin içinde buluyorlar kendilerini... Eski, masum, ulaşılamaz kule onları bekleyen süslü püslü kendinden emin ve ellerinin altındaki kuleye dönüştü çünkü...

Merak ettiğim bir şey daha var; kuleye sorsak acaba hangi halini tercih eder... Eski ulaşılmaz, sadece seyredilebilen halini mi, yoksa insanlarla dolup taşan renkli halini mi?

Ben artık hayattta hiçbirşeyi ulaşılmaz olarak görmüyorum ; eğer bir gün Kız Kulesiyle Galata Kulesini de yanyana görürsek şaşırmayalım:)

 
Toplam blog
: 20
: 1230
Kayıt tarihi
: 11.10.06
 
 

Yunan dili ve edebiyatı mezunuyum.. İçimdeki yazma isteğine mani olamayınca, madem yazıyorum yazdıkl..