Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

41 quapot 41 milliyet blogun anarşisti!

http://blog.milliyet.com.tr/alierdikarabalik

22 Haziran '08

 
Kategori
Güncel
 

Ülkemizin son tasnifi

Ülkemizin son tasnifi
 

HALK


Hepimizin bildiği gibi ülkemizde kutuplaşmalar hızlı bir seviyeyle artmakta. Bunu çözebilmek için günümüz yetersiz kalıyor. Çünkü; gerginlikler aslında şu anda değil, 16. yüzyıldan beri sürmekte. Bizdeki en belirgin gerginlik Osmanlı Sarayındaki ‘Muhteşem’ Süleyman’ın zevcesi Hürrem Sultanla başlamış (Osmanlı İmparatorluğunda ilk defa nikahıyla evlenendir Hürrem Sultan), daha da büyük ölçülü saray entrikalarıyla devam edip, Rusların başta Sırp ve Slavlar olmak üzere devlet üzerindeki karışıklıklarıyla, Osmanlıdaki milliyetçilik anlayışı ve yıkılmasıyla devam etmiştir ki; Mustafa Kemal Atatürk’ün anlayışıyla son bulmuş ve az bir zaman dilimi de olsa kesintiye uğramıştır. (Ülkemizde o zaman ki en büyük sorun olan karışıkların en büyük nedeni sayılan mason localarının ve yabancı okullarının kapatılması bu fitnenin önüne geçmiştir.)

Çok klasik bir deyiş olacak, hemen hemen bunu bütün siyaset bilimcileri, hukukçular, ekonomistler, tarihçiler Atatürk’ün ölümünü tabir-i caizse bir dönüm noktası ilan ederler, aslında bazı tarihçiler Atatürk’ün ölümünün 4 sene öncesinde karışıklıkların yavaş yavaş başladığını ilan ederler. Atatürk yönetimdeki etkinliğini kaybetmiştir. İnkılaplar durmuştur ve de Atatürk’ün gerçekleştiremediği belki de tek şey ‘çok yönlü demokrasi’ yerini bulmamıştır. Bir kaç kez denemeler olmuş, fakat başarısız olmuştur. En çok umut bağladığı Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasını da bir nevi o kurdurmuştur, gençlik arkadaşı Fethi Okyar’ı yanına çağırmış ‘sana emrediyorum, muhalefet olacaksın bana ve parti kur’ demiş, sonucunda bu parti ortaya çıkmıştır. Fakat, Şeyh Sait isyanı sonucunda kapatılmış ve Atatürk bundan büyük bir üzüntü duymuştur, hatta belki Cumhuriyet Döneminde yaşadığı en büyük talihsizliğimiz de budur. Bu bir örnektir ve de bu günümüze yansımıştır, Atatürk’ün yanında ondan kabiliyetli, onun kadar ince siyaset yapıp, sonucunu alabilen biri olmadığı için demokrasi ertelenmiş ve günümüze kadar gelmiştir. Mesela, İsmet İnönü döneminde Demokrat Partiye karşı sergilenen düşmanca tutum, ya da eki dereceli seçim sisteminin İnönü zamanında benimsetilmeye yönelik siyaset. Kaldı ki, bu seçim sistemi bir nevi anti-demokrasidir, toplumun kapalı kalmasında bir numaralı etkendir, o zamanın büyük devletlerinin baskısı sonucunda tek dereceli seçim sistemine geçilmiştir. (Tam 30 seneden sonra iç işlerimize karışılıyor, kimin sayesinde acaba?)

Kendimize soralım, bu gerginlik devam etmiyor mu, bir yandan kendini katı Kemalist olarak görüp, tek yol savaşmak bu emperyalistlerle demek, İlahiyatçıların dahi bir görüşe varamadıkları konularda bu kesin böyledir yargısını veren, çarşaflı kadınlara kim besleyen, dünyada Türklüğü temsil edenleri bir nevi öldürmek, onları parçalamak isteyen, umudunu emekli savcılara bağlayan, kendini ulusalcı olarak görüp Kürtleri Türkiyeli yapmak değil de onları Türk yapmak isteyen Kürtçe size yok, konuşursanız sizi asarım, keserim diyen bir zihniyet, aynı şekilde darbe isteyen bir fikir. Karşılarına aldıkları ise, aslında belli bir parti zihniyeti değil, Türkiye’nin büyük bir çoğunluğu bunlar arasında solcu da var, sağcı da, mesela, Doç. Dr. Ufuk Uras düşünce olarak tam bir neo-liberal, bir ekonomist olarak Marksist, ekonomist olarak ise ne olduğunu anlamaymadık (15 sene önce Karl Popper tarzında bir neo-liberal iken şimdi katı bir şekilde devletçiliği savunuyor). İkisi de solcu, ama biri demokrat iken diğerinin ne olduğu malum. Hatta, İstanbul Üniversitesinde başörtülü öğrencilere baskı yapan Nur Serter ve onun gibilere en çok karşı gelenlerden biri de Ufuk Urastı.

Bu kadar militan ve saçma sapan bir şekilde Cumhuriyeti savunanlara karşı bir İkinci Cumhuriyet furyasının dönmesi doğaldır. Geçenlerde son derece konusu çok dönen ve de büyük çoğunluğun bu ne saçma sapan bir fikir dediği dağdaki çoban oyuyla benim oyum eşit olamaz sözü, tam bir demokrasi düşmanlığının örneği, hatta mutlakıyetle aynı bir söylem. Şunları söylemek gerekiyor: Biz boşuna mı savaştık? Halen daha da demokrasiyi getirmek için boşuna mı uğraşıyoruz?Dünyada istikrarlı her devlet bu işleri aşmışken biz neden halen daha bu tür söylemlerle, halkımızı, insanımızı küçük düşürmekle uğraşıyoruz. Eğitime göre mi, yoksa zekaya göre mi döner bu işler? Zekayla diyemezdi herhalde o, zekaya göre deyip de milyonlarca köylümüze hakaret edecek değil ya! O zaman benzeri manken zekasına sahip 0.2 oy, normal vatandaş zekası 1 oy, ileri zeka 5 oy, üstün zeka 10 oy, dahi 20 oy mu olsun? Kaldı ki, Atatürk’ün kendisinin olmayan politkalarının artık bir işe yaramadığı aşikar (Atatürk bir Kemalist değildir!). O zaman katı Kemalist ve ulusalcılar bir yere gelebilir mi?

Öyleyse şöyle bir kampanya başlatılsın; itinayla IQ düşürülür, takıl bize düşür zekanı.

Kimsenin kimseyle derdi yok. Ülkemizde belli bir zümrenin sebebi bu gerginlik. Eski zamanlarda var olan, alevi-sünni, komünist-ülkücü, İslamcı, ateist gibi tartışmalar bitti, hatta insanlarımızı karşıt görüşlerinden dolayı birbirlerini takdir etmeyi dahi öğrendiler. Önemli olan zaten bu, görüşümden olmayanı lanetliyorum anlayışı değil.

 
Toplam blog
: 14
: 1647
Kayıt tarihi
: 17.08.07
 
 

Öğrenciyim, matematiği ve edebiyatı severim. Neo-liberalim. Yaratıcı hayatı daha çok severim. Düzeyl..