Ülkeyi geriyorsunuz..

Biri çıkıyor, "Cenaze törenine gelmeyin, gelirseniz gençleri durduramam kötü şeyler olabilir" diyor. Bir diğeri Meclis kürsüsünden avazı çıkana kadar bağırarak, "Özür dileyeceksin" diyor. Bir başkası, "Tunceli'den öteye gidemezsiniz diyordunuz, bakın Uludere'ye bile geldik" diyor..

Ne oluyoruz Allah aşkına?

Uludere'deki olaya, tıpkı Van depreminde olduğu gibi hepimiz üzüldük.

Bir istihbarat yanılgısı mı?, yoksa yabancı istihbaratın (yani, ABD'nin), ülkeye oynadığı saptırma istihbarat senaryosunun sonucu mudur? henüz ortaya çıkmış değilken, siyasetin bu denli gergin bir atmosfere girmesi iyi sonuç doğurmayacağı kanısındayım..

Eğer bu gerginlik böyle devam ederse, BDP'nin kapanmasına, hatta bir daha değişik isim altında da olsa açılamamasına kadar gidebilir diye düşünüyorum.

Kıbrıs Barış Harekatında, yanılgı sonucu kendi savaş gemimizi bombaladığımızı da unutulmamalıyız.

35 gencin ölümüne üzülmemek insanlık dışı bir olaydır. Devlet, ölen yurttaşlarına sahip çıkarak tazminat ödemeyi üstlenmiş, bir bakıma özür dilemiştir. Etik olarak yapılması gereken de buydu.

Ülkenin gerilmesi hiç kimseye yarar sağlamayacağını bildiğimiz halde, siyasilerin daha yapıcı olmaları beklenirken bu ne şiddet, bu ne celal?

Aslında sorgulanması gereken merkez Washington dur. Tıpkı Orta Doğu'daki Şii-Sunni çatımalarını doğuran merkezin odağında ABD olduğu gibi, Türkiye'nin bölünme aşamasına getiren gücün de aynı adreste olduğunu unutmamamız gerekiyor.

Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti, tüm etnik kökenli yurtaşlarıyla birlikte sonsuza kadar yaşayacağına inanıyoruz.