Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ekim '10

 
Kategori
Blog yazarları tartışıyor!
 

Ulus Devlet düzleminde anadilde eğitim mi? Anadil eğitimi mi?

Ulus Devlet düzleminde anadilde eğitim mi? Anadil eğitimi mi?
 

Anadil, "annenizden öğrendiğiniz dil" olarak tanımlanıyor genelde. Oysa annenizin anadili, sizin anadiliniz olmayabilir. Örnek vermek gerekirse; Almanya'daki üçüncü kuşağımız için anadil, Almanca olabilir. Çünkü bu kuşak, tüm duygu ve düşüncelerini Almanca ifade etmektedir. Artık Türk mili takımında oynamak yerine Alman, İsviçre, Avusturya milli takımlarını tercih edebilmektedir. Bu çocuklar orada doğdular, oyunlarını Yunan, Yugoslav, Alman gibi yabancıların çocukları ile Almanca olarak oynadılar. Yabancı kızları, erkekleri sevip arkadaşlık ettiler, evlendiler. Mesleklerini Almanca öğrendiler. Filmleri Almanca seyrettiler. Şimdi bu çocukların anadilleri, Türkçe'dir diyebilir miyiz? Biraz daha karmaşık bakalım; Türk bir anne ile Alman bir babanın Almanya'da yaşayan çocuğu için "anadil" sorunu olabilir mi?

Alman ulusunun kurduğu bu devlette, toplumsal yaşamda bütünleşebilmenin yolu, bu dili iyi öğrenmek ve konuşmaktan geçer. Küresel bağlamda düşündüğümüzde, artık İngilizce bilmek, bütünleşebilmenin gereği olmuştur. Tarihin binlerce yıllık sürecinde ortak dil, genelde egemen güçlerin dilleri olmuştur. Sömürgeciliğin şimdiki gibi kapalı ve sinsi olmadığı dönemlerde doğal olarak sömürgecinin dili halklar tarafından öğrenildi. Fransızca, Felemenkçe, İspanyolca, İngilizce, Arapça vb. diller, yakın yüzyıllar için önemli örneklerimizdir. Güney Amerika'da, neredeyse İspanyolca anadil oldu.

Örneğimize dönersek; Alman devleti okullarında Türkçe, Yunanca, Arapça, Sırpça vb. dersleri vererek, toplumunu oluşturanların bu gereksinimi karşılayabilmektedir. Oradaki Türk toplumu isterse nüfusun yüzde yirmisi olsun farketmez. Anadil, aynı zamanda resmi dil olan Almancadır.

Ülkemizin gerçeğine indirgediğimizde, gerçekten köklü ve güzel bir çok anadil ile bezenmiş güzellikte bir koro buluruz.

Mübadelede gidenlerin geride bıraktıkları, Döndü'lerin, Döne'lerin anadilleri Rumca'ydı. Ama onların çocuklarının anadilleri Türkçe'dir. Yani bir anlamda anadilimiz, annemizin veya babamızın dili olmayabilir. Evrimsel bir süreçle dillerin yaşamlarını açıklamak doğru bir yaklaşımdır. Çünkü kullanılmayan organların körelmesi gibi diller de körelebilirler. Keşke körelmeseler ve hep yaşasalar ama bu insanın ve insanlığın doğasına pek uygun olmuyor. Anımsadığım kadarıyla Ubıhça dilini son bilen kişi beş, on yıl önce aramızdan ayrılmıştı. Dünyamızdan bir renk kayboldu. Üzülmemek elde değil.

Kurtuluş savaşımız, bastırılmış insani güdüleri ile varlığı yok sayılan, sadece kul ve sadece ümmet olan halkların, uluslaşma yönünde bir bütünleşmesi ve başkaldırısıdır. Direniş ve varolma mücadelesidir. Koskoca imparatorluğun Anadolu coğrafyası dışındaki halklarının katılmadığı veya katılamadığı bir yaşam savaşıdır. Ve bu kutsal savaşın şehitliklerinde kimsenin "anadil" kaygısı yoktur. Eli ayağı öpülesi okuma, yazma bilmez cahilleri ve çok dil bilir aydınları birlikte yan yana, kucak kucağa; sonsuzluk türküsü söylemektedirler.

Onurlu insanların, ulus düzleminde birleşerek kurdukları Cumhuriyet, tarihsel ve kültürel birikim ve miras nedeniyle Türkçeyi resmi dil olarak seçmiştir. Çünkü, sonsuzluk türküsünü söyleyenlerin uğruna yaşamlarından vazgeçtikleri ulusu birleştirecek en güçlü bağlar dil ve kültür bağlarıydı. Bireyler arasında, din ile bir bağ kurmayı tercih etmediler. Çünkü bu savaşın eşi bulunmaz aydınları, dinin kişisel bir tercih olduğunu ve kurulan ulus devletin laik olması gerektiğini görebilen kişilerdi. Ulus olmak için tarih ve kültür önemliydi. Yokluklar içeisinde Türk Dil Kurumu'nu ve Türk Tarih Kurumu'nu kurdular ve emanet bıraktılar. Yakın tarihe dikkat edildiğinde, bu kurumların nasıl hedef olup kısırlaştırıldıkları görülebilir.

Etnik kökeni ne olursa olsun, anasından kalan dili konuşmak ile kaderini paylaştığı ulusun dilini konuşmak ve benimsemek ancak birlikte olduklarında anlamlı olacaklardır.

Eğer her anadilde eğitim verilmeye kalkışılırsa, ulusu ulus yapan bağlar kopar. Aslında bugünkü çatışmanın altında da bu yatmaktadır. Ulusu oluşturan Çerkes, Arap, Boşnak, Laz vb. halkların anadilde eğitim kaygıları yoktur. Ancak tabii ki, anadil eğitimi almak ve anadillerini yaşatmak isterler. Bu dillerdeki yayınları izlemek; türkülerini, şiirlerini anadillerinde haykırmak isterler. Bu koroda her sese ve dile gereksinimiz ve sevgimiz var.

Anadili Türkçe olanların da başka anadillerden korkuları veya aşağılık kompleksleri yoktur. Özellikle de Kürtçeyi görmezden gelen yoktur. Kürtçe varolmalıdır. Gerek yazın dili, gerekse de bilim dili olarak yaşaması, gelişmesi zenginliktir. Bir ulus olarak birlikte ve bir olduğumuz her dili yaşatmak, bizim gururumuzdur, onurlu görevimizdir. Birbirimize "sen varsın ve güzelsin" demenin en güzel yoludur.

Ülkenin bir bölümünde, özellikle Kürtçeyi anadil kabul ederek ayrı okullar açmak ise artık birliktelikten vazgeçmek demektir. Zaten her geçen gün körüklenen ayrışmayı yangına çevirmek demektir. Ayrılığı istemek demektir. Bunu da istemek bir haktır. Ama diğer taraftan, sonsuzluk türküsünü birlikte söyleyenlere ihanet etmeden, dil ile, din ile, etnik köken ile ayrıştırılarak parçalanmadan yaşamayı istemek de bir haktır.

Sözün özü, anadillerin yaşatılması ve anadil eğitimi bir zenginlik ve görevdir ama ülkemiz özelinde, başka bir anadille eğitim ile başlatılmak istenen ayrışma affedilemez bir yanlış ve aşağılık kompleksidir.

 
Toplam blog
: 62
: 548
Kayıt tarihi
: 08.09.10
 
 

Ceyhan 1966 doğumluyum. Üniversite mezunuyum. Şiir ve öykü seviyorum. Atatürk ve Uğur Mumcu yol g..