Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Temmuz '15

 
Kategori
Gelenekler
 

Ünye'de ramazan

Ünye'de ramazan
 

RAMAZAN DAVULCUSU


Geleneksel Ramazan kavramımız içerisinde Davulcunun yeri çok önemli olmasaydı halen devam etmezdi sanırım. Ancak teknoloji çağında bir kamyonetin üzerinde, hızlı hızlı tokmağın davula vurularak adeta kuru gürültü ile gecenin sessizliğinin bozulması da pek güzel değil. Bunun yanı sıra Ramazan içerisinde 3 kere (başında, ortasında, sonunda) kapıya gelip bahşiş istemeleri ise başlıbaşına vahim bir olay.

Çocukken hatırlıyorum da mani söyleyerek yavaş yavaş davula vurarak geçerdi davulcu. Davulcu o mahallede oturanları  genelde tanırdı ki,  mani'nin içinde hangi evin önünden geçiyorsa o evin sahibi hakkında gülümseten bir iki cümle ederdi. Davulcuların bu kadirşinaslığı ile zaten bahşişi o an içten gelerek evin babaları fazlasıyla verirdi.

Ünye'de ramazanlar dolu dolu geçerdi. Sahurdan sonra sabah namazına gidilirdi. Sadece erkekler değil annem ve komşu teyzelerle koşarak camiye gittiğimi hatırlıyorum.  Öğleye doğru evde Mukabele okutulurdu. Konu komşu kadınlar  ellerinde kuranları ile gelirler 30 ramazan okunan Kuran-ı Kerim'i sürerlerdi. (Sürmek: hocanın sesli okuduğu kuranı gözleri ile takip etmek)  Gelen erkek hoca salonda onun için özel ayrılmış koltuğuna oturur, her gün bir cüz okurdu aynı saatte gelip. O koltuğun önüne bir perde çekilirdi, bu genelde beyaz bir çarşafın gerilmesiyle olurdu. Maksat; hocanın, çevresinde oturan kadınları görmemesi ve rahatça Kuranını okumasıydı sanırım. Ben çocuk aklımla çok merak ederdim, hocanın o perdenin arkasında ne yaptığını. Köşesinden arasından perdeyi aralayıp gizlice baktığım olmuştur. Arapça okunan Kuran-ı Kerimde ne anlatılmak istendiğini ise merakla bana hediye edilmiş olan türkçe meali de yanında yazılı olan Kuranımdan okurdum. Mukabele sürmek aslında Arapça yazıları gözle takip etmekti ama, benim çoğu zaman türkçe anlamına gözüm kayar bunu okumak da çok hoşuma giderdi. Olaylar anlatılırdı çünkü hikaye gibi bu cüzlerde. Büyüdükçe de merak etmişimdir, o komşu teyzelerin kaçı acaba her ramazan sürdükleri Kuran-ı Kerim'in ne anlattığını biliyorlar?

Akşam iftar vakti yaklaştığında ise balkonda beklerdi çocuklar Top'un atılıp orucun bozulmasını. Çakırtepe'den top atılırdı ezanla birlikte herkes top sesi ve ezanla orucunu açardı Ünye'de. Balkona çıkıp da denizi görmek çok doğaldı, güneş denizden çıkar=doğar denize batardı= düşerdi. Karadeniz sahilinde yaşamak böyle birşeydi. Bunun kıymetini yıllar sonra denizi olmayan Ankara'da yaşamaya başlayınca anladım.

Çat kapı iftara Tanrı Misafiri gitmenin sevabını duydunuz mu? böyle derlerdi bize çocukken Allah ne verdiyse yemek daha kıymetliymiş. O muhteşem davet sofraları kalabalıklar içinde yapılan iftarlar da ayrı keyifliydi tabi. Bereketli iftarlardan sonra Teravi hazırlığı olurdu. Bazen komşunun evinde hoca gelir odalarda kılınırdı teravi. Bazen de camiye koşulurdu. Teravi sonrası yaz gecelerinin vazgeçilmezi dondurma yemek için annelere naz yapılırdı. 

Çocukken sevdirilen benimsetilen bir Ramazan'dı benim Ramazanım. Doğal olarak uyum sağlanılan, oruç tutmak için can atılan, sahura kaldırılmamanın üzüntüsü içinde büyüyen, gözyaşları ile de dışarı vurulan, zorlama olmadan kendiliğinden sevdirilen bir inanç. 

HAYIRLI RAMAZANLAR

 
Toplam blog
: 306
: 1007
Kayıt tarihi
: 29.01.08
 
 

Çevre Mühendisiyim. Kitap okumayı, film izlemeyi, yazı yazmayı seviyorum. 2 erkek çocuk annesiyim..