- Kategori
- Blog
Upps! Pardon! Yine "boş bir iş" yaptım!

Boş mu dolu mu?
Blog yazmak "Boş İş"miş!
Blog okumak ne o zaman?
Haydi okuyun, siz de boş bir iş yapın!
Biz ne yapıyoruz burada?
Yazıyoruz! Okuyoruz!
Okumak, yazmak boş işmiş demek!
Yazarken düşünüyoruz!
Düşünmek boş işmiş!
Araştırıyoruz; kitapları, dergileri, ansiklopedileri karıştırıyor, “Google” kardeşle dünyayı dolaşıyor, yazmak istediğimiz konu hakkında bilgi topluyor, başkalarının yazdıklarını okuyor, bazen bulduğumuz ilginç şeyleri aktarabilmek için, başka makaleleri veya yazıları tercüme ediyoruz.
Bütün bunlar boş işmiş!
Öykü, şiir denemeleri yapıyor, düşündüklerimizi edebi biçimde yazmaya çalışıyor, iyi şair ve yazarları örnek almaya, Türkçe’yi iyi kullanmaya uğraşıyoruz.
Boş işmiş!
Türkiye’nin ve dünyanın gündemini satırlarımıza taşıyor, insanların sorunlarını tanımaya, anlamaya, tartışmaya çalışıyoruz. Toplumsal ve kişisel gerçekleri ve çeşitli toplumların değişik tarzlarını masaya yatırmaya, bunlardan faydalı birşeyler çıkarmaya çalışıyoruz. İçinde yaşadığımız çağı ve özelliklerini irdelemeye, zaman zaman tarihten ders almaya, geleceğin daha iyi olabilmesi için neler yapmak gerektiğini öğrenmeye çalışıyoruz.
Meğer hepsi boş işmiş!
Peki ama, acaba „bütün bu uğraşların „Dolu İş“ olması için ne gerekli?
Herhangi bir yazılı basın ürününde, beyaz sayfa üzerinde siyah puntolarla mı görünmesi yazdıklarımızın? (Ki aramızda ayni zamanda bu yolda da yürüyenler az değil.)
Ve de yazdıklarımıza mutlaka bir fiyat biçilmiş olması mı gerekli?
Böyle bir ifade karşısında ancak şu söylenebilir:
Tekerlek bulundu!
Buharlı makine icat edildi.
Amerika keşfedildi.
Wright kardeşler uçmayı becerdi!
Nasıl ki bütün bunların geri dönüşü olmadıysa, iletişimde başlamış olan yeni çağın da geri dönüşü yoktur!
İnsanlar gazeteleri Internet sitelerinden takibediyorlar, kitaplar elektronikleşmekte, siber alemde her geçen gün ileri gidilmekte ve bu alemde isteyen her kişinin kendini ifade edebilme olanağı var.
Ok yaydan çıktı ve ok atıldığı istikamette gider, geriye değil!
Nereye gideceğini tam olarak bilemesek de, ileriye gideceği ve yazmak isteyen her kişiye olanak tanıyan „blog“ olgusunun yaşamımıza girdiğidir gerçek. Ve bu gerçek bütün dünyada böyle!
Entellektüel ve bilge kişilerin, okuma ve yazmaya gönül vermiş olanların da, insanları okumaya ve yazmaya teşvik eden „Blogçuluk“ olgusunu desteklemesi gerekir aslında, kösteklemesi değil.
Aksi halde ilerleyen zamanlarda, daha da çok şaşıracak ve daha da çok şaşırtacaklardır ileri sürdükleri görüşlerle.