Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Eylül '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Üretmeden tüketmek....

Üretmeden tüketmek....
 

İnsanoğlu var olduğu ilk günden beri yaşamak, varlığını sürdürmek için birşeyler tüketmektedir.  İlk başlarda üretmek konusunda bir fikri olmadığından daha çok toplayıcı nitelikte doğanın verdikleriyle yetinen insanoğlu daha sonra avlanmaya başlamış ve tüketim yelpazesini geliştirmiştir.

Ancak yerleşik düzene geçmesiyle birlikte doğanın verdiklerini şekillendirerek üretim faaliyetlerini organize bir şekilde yerine getirmeye başlayan ve tarımsal faaliyetleri yürüten insanoğlu için üretmek ve tüketmek birbiriyle dengeli olması gereken faaliyetler halini almıştır.

Sanayileşmenin ardından ortaya çıkan şehirleşme ile üretim ve tüketim miktarları artan insanlığın hayatına yansıyan konfora bağlı olarak nüfusu da artmış, üretilen ve tüketilen miktarlar bugünkü ölçeğine ulaşmıştır.

Üretim ve tüketim arasında ortaya çıkan dengesizliklerin bedelini Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarıyla ödeyen insanlık bundan sonraki süreçlerde dünya savaşı olmasa da daha mikro savaşlara maruz kalmış, en iyi ihtimalle ekonomik krizlerle yüz yüze gelmiştir.

Çağlar boyunca ve günümüzde, bireyler, aileler, ülkeler ya da toplumlar için kilit nokta her zaman ürettiği ile tükettiği arasındaki dengenin kurulması ve bozulması olmuştur. İktisat terminolojisinde arz-talep dengesi şeklinde tarif edilip modellenen bu konu üzerine sayısız teoriler oturtulup, incelenmiş ve incelenmektedir.

Ama benim niyetim burada sizlere karmaşık modeller anlatmak değil tabii ki.  Çok basit bir gerçeğin altını çizmek istiyorum.

Eğer ürettiğinizden fazla tüketiyorsanız ya da tüketeceğiniz kadar üretemiyorsanız birey ya da toplum olarak bir süre sonra ciddi bir krizle karşı karşıya kalacaksınız demektir. Bu çok basit gerçeği unuttuğumuz müddetçe ne kişisel, ne aile ne de ülke ya da toplum olarak yaşam kalitemiz artmayacaktır.

Ürettiğinizden çok tüketiyor, ya da kazandığınızdan fazlasını harcıyorsanız. Birey olarak en iyi ihtimalle kredi kartınızdaki borç miktarı artıyor demektir. Toplum olarak da borç batağına sürükleniyorsunuz demektir. Elbette birey ya da toplum zaman zaman borçlanabilir. Ancak borçlanma üzerine kurulu bir tüketim alışkanlığına sokulmuşsanız ve bu size güzelmiş gibi sunulup, süslenip püslenip gösteriliyorsa bilin ki birilerinin de kölesi olmaya başlamışsınız demektir.

Eğer başkalarına bağımlı olarak yaşamak istemiyorsanız hayatınıza ve içinde yaşadığınız topluma bu gözle bakmanızı tavsiye ederim.

Son söz: Eğer tüketen değil üreten olmayı tercih ederseniz unutmayın: üretmek üzere almadığınız müddetçe her satın almanız tüketime girmektedir. Alışverişlerinizde bu teraziyi kullanın… Şayet tüketim bağımlısı olmuşsanız, üretmekten zevk alacak şekilde kendinizi motive edin. Aksi halde bu sarmaldan kurtulamaz ve bir gün sadece tüketimin değil, kredi kartınızın, borçlandığınız arkadaşınızın ya da bankanızın da bağımlısı haline gelirsiniz. İşte o zaman birileri sizin adınıza kararlar almaya başlar ve şikâyet etmeye hakkınız olmaz…

 
Toplam blog
: 64
: 810
Kayıt tarihi
: 07.07.10
 
 

www.ibrahimkayral.com ..