Uyku... uyku... ille de uyku

Ramazan bir koşturmaca ile geçmeye devam ederken, bu dünyada Allah’ ın bize vermiş olduğu en güzel nimetinde farkına varmış bulunuyorum . Evet… uyku …uyku…uyku…

Şundan onbeşgün önce kalbimdeki sarsılmaz tahtta kendilerine bir yer edinmiş şekerler ve jelibonlar ( kolalı ve özellikle portakallılarıda dahil) yerlerini uykuya kaptırmış durumdalar : )

Kafamı yastığa koyup güzel rüyalara dalmak her şeyden önemli şu an hayatımda. Rutin abur cuburlarımı yemek için uyanık kalmak bile zaman kaybı gibi gözüküyor.

Ve sanırım uykuya böyle sıkı sıkıya yapışmam da ev halkının bana olan güvenini sarsmış durumda : ) Çünkü iftardan önce yeni bir film var izleyelim, akşama biraz yürüyüşe çıkalım, şuraya gidelim gibi isteklere eyvallah derken iftardan sonra yan çizip odama kapağı atmaya çalışırken yakalanıyorum ekseri : ) Tepkilerin durumuna görede icabet farz oluyor bazende .

Geçen gece bizimkileri atlatıp yatağımın yumuşak kollarına kendimi bırakmak üzereyken komidimin başında duran haftasonu okumaya başladığım “ olasılıksız “ kitabına takıldı gözüm. Birden okuma aşkım depreşti ve ışığı yakıp okumaya başladım. Garip olaylar birbirini takip ettikçe kitabı elimden bırakmakta zorlaştı. Nihayet kitabı elimden bırakıp kafamı yastığa koydum. Ama siz siz olun eğer gece yatmadan önce ne okuyorsanız rüyasında onunla uğraşan bir tipseniz (tıp kı benim gibi )yatmadan önce garip olaylı ya da macera kitapları okumayın ; )

Sahura kadar rüyamda kitabın girmediğim koridoru, sokağı kalmadı. Bizimkilerin ahı tuttu vesselam: ) Öyle göklere çıkardığım uykuya da sitemlerimi iletmiyor değilim hani.

Olaya son noktayı ise kardeşim koydu şu sözleri ile “ İlle de yatmadan önce kitap okuyacaksan bari Polyanna falan oku “ : )