Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ekim '12

 
Kategori
Sinema
 

Uzun Hikâye (Anlatılması uzun, en iyisi filmi izlemek!..)

Uzun Hikâye (Anlatılması uzun, en iyisi filmi izlemek!..)
 

Bir romanı, öyküyü okumakla onu film olarak izlemek, kuşkusuz çok farklı.

Kişi okurken “etken”, izlerken “edilgen”dir. Çünkü yönetmen izleyeni kendince yönlendirir. O bakımdan, ne denli görselliğin büyüleyiciliği olsa da, okumanın rahatlığı, okunanı kendi “hayal dünyası”nda biçimlendirme  yoktur.

Okur özgür, izleyici bağımlıdır.

“Uzun Hikâye”lere de bu açılardan bakmak gerekir.

“Uzun Hikâye”, Mustafa Kutlu’nun aynı adı taşıyan öyküsünün filmdeki adı da...

“Uzun Hikâye” hem okunurken hem izlenirken insanı rahatlatacak, göç, tren anıları olanları, kasaba arkadaşlıklarını koşullar nedeniyle geride bırakanları, kasabalarda “devletin gücü”nü görevleri gereği elinde tutanların bunu “kendi güç”leri gördükleri, o doğrultuda kullandıkları acı gerçeğiyle karşılaşacaklar.

“Güç” açısından bugün değişen ne?

Koşulların değişikliği, çeşitliliği...

*****

“Uzun Hikâye”, Sosyalist Ali’nin serüveni, bilmem ilginizi çeker mi?

Çekerse, işte orası, anlatması “uzun hikâye”...

Ama “kısa”sına bakalım:

Küçük yaşta babası ölen, annesi Kırcaali’de kalan, dedesiyle Türkiye’ye kaçan/ göçen, dedesi Pehlivan Süleyman ölünce yapayalnız kalan, sinemayı yakıp Münire’yi kaçıran Bulgaristan göçmeni Ali’nin destanı...

Filmde “adalet duygusu” vurgusu, Ali’nin güçlü kuvvetli olmasına karşın bunu kendini savunmak için kullanmaması, “haksızlık”lara karşı durma, “adaletsizlik”in başladığı yerden bir başka diyara göçme... var.

“Göçmek”, sanki genlere işlemiş. Önce Bulgaristan Türkiye’ye göç, sonra Anadolu içinde kasabalar arasında göç...

Göçte tren, belirleyici araç.

Gidilen yerde, anne anımsanır; annenin fotoğrafı duvarda, onlara bakar. Bir de sevdiği çiçekler göze batar. Ne zaman anne akla düşse, “vagondan ev” anımsanır.

*****

“Uzun Hikâye”nin “kısa”sı...

Sosyalist Ali, dik kafalı oluşu, hak hukuk bilmesi, adalet duygusunun yüksek olması nedeniyle ödün vermez... Eli kalem tutar, yazma gücü vardır; olaylara toplumsal açısından bakar. Her çıkışı, ona göç yolunu açar...

Yaşamda tek varlığı oğlu da, sonunda babasının yolunu izler, sevdiği kızı, savcının kızını kaçırır. Kaçmada yine tren vardır; trenden indikleri yerde, karşılarında, babasının, annesi ve kendisini getirdiği o “vagondan ev” vardı.

Dedik ya, filmi anlatmak “uzun hikâye”...

Trenleri sevenler, o eski tren sesini özleyenler... Kasaba yaşamın içten arkadaşlıklarını, gizli sevdalarını, doğal güzellikleri şöyle bir gözlerinin önünden bir film şeridi gibi geçirmek isteyenler...

“Uzun Hikâye” tam size göre...

“Uzun Hikâye” anlatılacak bir film değil, “izlenecek film”...

İyi seyirler!...

Ekim ayının bayramı Cumhuriyet Bayramı ile bu aya denk gelen Kurban Bayramı kutlu olsun...

 

http://www.facebook.com/turgutcelik

https://twitter.com/#!/turgutcelik

turgutc@ttmail.com



 

 
Toplam blog
: 2458
: 2418
Kayıt tarihi
: 10.11.08
 
 

24 Kasım 1944'te İspir'de doğdum. Ankara Kurtuluş Lisesi'ni, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Tü..