Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Mayıs '12

 
Kategori
Güncel
 

Vatandaşla alay etmek

İç İşleri Bakanı Sayın İdris Naim ŞAHİN; 19 Nisan’da Erzurum'da 5 TEDAŞ işçisinin yaşamını yitirdiği gölette yaptığı incelemenin ardından Pasinler ilçesine geçti. Orada Bakanı karşılamaya gelen vatandaş Sayın Mustafa BOĞAÇAYIR ile aralarında geçen diyalog, AKP’nin vatandaşı nasıl gördüğünü anlatması açısından önemlidir.

Mustafa BOĞAÇAYIR: "Sayın bakanım sizi gördüğüme çok sevindim"

İdris Naim ŞAHİN: “Yok ya, sevindiğini nasıl anlayacağım. Hadi bir takla at da göreyim.”

Mustafa BOĞAÇAYIR: "Bakanım burası uygun değil.”

İdris Naim ŞAHİN: “Hadi bir oyna da görelim, o zaman.”

Tabii vatandaş da Bakanın emrine uyuyor ve bir güzel oynuyor...

Duruma bir bakar mısınız? Sayın Bakan vatandaş ile alay ediyor, dalga geçiyor, onu yok sayıyor, onuru ile oynuyor.

Mustafa Kemal ATATÜRK ne demişti: “Köylü Milletin efendisidir.” demiş ve onu onurlandırmak için “Biz Milletimizin rahat etmesi için onun emrindeyiz.” Diyerek ömrünü Türk Milletine adamıştı.

AKP ise milletin bütün birikimlerini har vurup harman savurarak, zamlarla onu yoksul bırakmaktadır.

Milletin birikimi olan bütün stratejik kurumlar satılarak yandaşlara kar sağlanırken, Türk Milleti yoksulluğa, işsizliğe, çaresizliğe, adaletsizliğe mahkum edilmektedir.

Örnek olarak; Yeni Rakı’nın başını çektiği TEKEL’in içki bölümü 2003 yılında, yerli 3 müteahhit şirketin (Limak-Nurol-Özaltın) sahibi olduğu Mey gruba, 17 fabrikayı depolarında 150 milyon dolarlık hammadde ve satışa hazır içki stoklarıyla 292 milyon dolara özelleştirilmişti.

Yeni Rakı’nın sahibi olan Mey İçki; 2006’da, yani üç yıl sonra, 810 milyon dolara Texas Pasific Group adlı bir Amerikan yatırım fonuna satış yaptı. Yani aldığı fiyatın yaklaşık 3 katına.

Bu yatırım şirketi de Tekel varlıklarını 2011 yılında 2 milyar 100 milyon dolara Diageo’ya, yani J and B, Johnnie Walker, Smirnoff, Gordon’s gibi ünlü markaların sahibi olan İngiliz şirketine sattı. Yani aldığı fiyatın yaklaşık 3 katına.

Böylece Türk milletinin sırtından bu aracılar 8 yılda 8 kat değer artışı ve haksız kazanç elde etmiş oldu.

Tabii bu dönemde Türk Milletinin sırtından kazandıkları gelirler ve işsiz bırakılan Tekel işçilerinin kıdem tazminatları, işsizlik ödenekleri ve emekli maaşlarının devlet tarafından ödenmesi de cabası.

Tekelin sigara fabrikalarının çoğu kapatılmış veya benzer şartlarda arazi fiyatına satılmış. Araziler de 45 yıllığına kullanım hakkı ile üçüncü şahıslara satılarak özelleştirme şirketleri kazanç sağlamışlar.

Türk Telekom ve diğer özelleştirmelerde de benzer olaylar yaşanmış.

Burada bir fıkra: STALİN'ın  TAVUĞU                          

Stalin çalışma odasına yakın dostlarını toplamış sohbet ediyordu. Votka şişelerinin biri gidip, diğeri geliyordu. Kafalar iyice dumanlanmıştı. Stalin kan çanağına dönmüş gözlerini etrafında dalkavukluk yarışına girmiş adamlarına çevirerek sordu:

- Saçını ihtilalde, halk içinde, devlet yönetiminde, bürokraside ağartmış dostlarım... Söyleyin bakalım halkın yönetime baş eğmesi, kayıtsız şartsız itaat etmesi için yöneticiler ne yapmalı, nasıl davranmalıdır?

Her dumanlı kafadan bir ses çıktı. Kimisi adaletten, haktan söz etti... Kimisi demokrasiden... Kimisi sürgünden, sehpadan, hapisten... Kitlesel cinayetlerin deha çapındaki katili Stalin, beğenmedi adamlarının izahatlarını... Bir kadeh daha votka çekerek şöyle dedi:

- Yönetimi eline geçiren hükümdar en yücedir! Halkın karşınızda baş eğip durması için ne yapmanız gerektiğini durun da şu beyinsiz kafalarınıza çivi gibi çakayım...

Hemen hizmetçileri çağırıp emretti.      

 - Çabuk bana bir tavuk getirin...

Aceleyle bir tavuk kapıp getirdi adamları... Stalin, kafaları iyice dumanlanmış adamlarının gözleri önünde başladı canlı canlı tüylerini yolmaya tavuğun. Bütün tüyleri yolunup cascavlak kalan tavuğu odanın ortasına salıverdi, lider...

 - Şimdi izleyin bakalım nereye gidecek bu şaşkın tavuk...

Zavallı tavuk bu azaptan kaçıp kurtulayım diye aralık kapıdan dışarı canını atayım diyor, soğuktan tir tir titriyor... Masaların altına giriyor, köşeli masa ayakları canını yakıyor...
Duvar diplerine koşuyor teleksiz, tüysüz kanatları yara bere içinde kalıyor... Şömineye yaklaşıyor tüysüz derisi kavruluyor... Çaresiz, tüylerini yolan Stalin'in bacakları arasına saklanıp, sığınıyor... O zaman Stalin, cebinden bir avuç yem çıkarıp önüne tane tane atıveriyor yolunmuş tavuğun... Yemlenen tavuk, Stalin nereye yönelse peşinden koşuveriyor..  Ağızları bir karış açık kalan dostlarına bakıp, pos bıyıklarının altından gülerek şöyle diyor Stalin:

- Gördünüz mü, Halk dediğiniz topluluk bu tavuk gibidir. Tüylerini yolup al ve serbest bırak... O zaman yönetmek kolay olur... Stalin'in sofra dostları hayretler içinde kalıp:

- Vay anasını birader, adamdaki akla bak, diye başlarını salladılar...

Bu gerçekten olmuş mu, yoksa uydurulmuş bir öykü mü bilmem. Ancak 'Stalin'in Tavuğu' diye bir tabir var...

“Bilim ve sanat, bir kuşun iki kanadı gibidir. Bu iki kanadı kullanan toplumlar uçar ve özgür olurlar, uçamayanlar ise tavuk olur. ‘Tavuk toplum’ önüne atılan bir avuç yemi gagalarken, arkadan yumurtalarının alındığının farkında bile olmaz.”            

Charles DARWİN 

 
Toplam blog
: 66
: 317
Kayıt tarihi
: 23.04.12
 
 

İTÜ Makina Fakültesi 1974 mezunuyum. Ankara İTİA İşletme Yönetiminde master yaptım. Mühendislik v..