Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Temmuz '09

 
Kategori
İstanbul
 

Ve Lucifer, "Bunların topu 1 kuruş etmez." dedi !

Ve Lucifer, "Bunların topu 1 kuruş etmez." dedi !
 

 

Koşturmakla geçen bir hafta sonundan sonra bazı işlerimi halletmek için Sirkeci’ye geçecektim bugün. Ama sabah kalkar kalkmaz ilk iş, telefonumun yeni üyesini kaydettim rehbere. İnşallah sık sık aramam gerekmezdi. Hatta hiç aramam gerekmezdi!

Dumansız Hava Sahası İrtibat Merkezi Telefonları (İstanbul)

Gündüz : 0212 4533935
Gece : 0212 4530881

Arabamı Kadıköy Deniz Otobüsü İskelesi yanındaki büyük İsPark’a park edip Turyol’un Eminönü motoruna bindim. Üst kat da püfür püfür olur, keyfine doyulmaz.

”Sıcaakk çaayy! Va mı çay isteyeenn?”

Oohh, mis gibi deniz havasında çay da içilmez mi.

”Versene bi tane.”

”Buyur abi. Çaayy sıcaakk, va mı başka isteyeen?”

”Hoop birader, bu çay buz gibi!”

”Abicim, dışarıda oturuyorsun, buraya gelinceye kadar soğuyo tabi.”

”Ee, sıcak diye satıyorsun!”

Soğuk çay diye bağırsam alır mısın abi?”

”E almam tabii.”

”Gördün mü bak, benden bi satış modeli öğrendin işte. Bugün de aysti niyetine iç be abicim.”

Yıllardır dünya devlerinde Satış & Pazarlama Üst Yöneticiliği yapıyorum, adamın bana verdiği satış dersine bakar mısınız! Gülümsedim. Keyfimi kaçıramazdım. Ice Tea niyetine içtim ben de.

Eminönü yine çok kalabalıktı. Zorlukla Mısır Çarşısı yanındaki Çiçek Pazarı'na ulaştım. Hiç oraya kadar gidip de hayvanları sevmeden olur mu! Elimden gelse hepsini kafeslerinden çıkarırdım. Ah o kedileri, köpekleri bir görseniz. Alasınız diye ne cilveler yapıyorlar. İnsanın hepsine sarılası geliyor.

Bu arada söylemeyi unuttum, meşhur Sirkeci hanlarından birine girdim. Tam da, halkımız sigara yasağını sahiplenmiş görünüyor diye sevinmeye başlamıştım ki karşıdan elinde sigara paketiyle söylene söylene gelen genç bir delikanlı gördüm.

”Anasını satayım, şimdi şu yasağı deleyim de yol olsun.”

”O sigarayı yaktığın anda seni şikayet ederim.”

”Haydaa! Sen de kimsin be abi, bela mısın?”

”Hayır, sıradan bir vatandaşım ve burada alışveriş yapacağım. O pis dumanı da solumak niyetinde değilim. Çıkıp dışarıda içebilirsin.”

”Şikayet et anasını satiim. Kimi arıycan ki?”

”Gel bak numaralara.” diyerek telefonumla yanına gittim. İyi ki sabah kaydetmişim. Şaşkınlık içinde rehberimde yazılanları okudu.

İsim: Sigaraya
Soyadı: Hayır

”Abi sen kafayı mı yedin? Telefonuna bunu mu kaydettin? Valla sen çok dayak yersin!”

”Bunca yıl biz size dayak mı attık ki şimdi ben dayak yiyeceğim?”

Önceki bloglarımda da dedim ya, işimiz zor. Devletimiz her köşeye yetişemez. Bilinçli ve vatanını seven yurttaşlar olarak hepimiz yasanın takipçisi olmalıyız. Dostlarımızı, çocuklarımızı ve havamızı bu pis zehirden bizler kurtaracağız. Yılmak yok.

Bunca yıl Avrupa’da en çok neye özenmişimdir biliyor musunuz? Bir markete girersiniz ve diyelim ki hesap Eur 13.28 tuttu ve siz de Eur 15.00 verdiniz. Eur 1.72’yi size kuruşuna kadar verir kasiyer. Ülkemizde de sıfırlar atılıp, kuruşlar tekrar ortaya çıkınca havalara uçmuştum. Ama bir yandan da bizim akıl küpleri bunu yuvarlar ve 5’in katları haline getirir diye de korkmadım desem yalan olur. Bugün öğle sularında, ünlü zincir marketlerden birine girdim. Su alacaktım. Küçük pet şişenin fiyatı 0.47 liraydı. Önümde iki kişi vardı; ama onların da sepetleri dolu değildi. Sıkıntıdan kasiyerle olan konuşmalara kulak misafiri oldum.

”10 lira 47 kuruş hanımefendi.”

Bayan 20 lira uzattı ve kasiyer de 9.50 iade etti!! 3 kuruş cukkaa!

”23 lira 72 kuruş beyefendi.”

Adam 50 lira uzattı ve kasiyer de 26.25 iade etti!! 3 kuruş cukkaa!

Kasa açıklarına mini katkı!! 1000 kişide 30 lira.

Sıra bana geldi.

”47 kuruş beyefendi.”

1 lira uzattım ve 50 kuruş iade etti!! 3 kuruş cukkaa değil !!

”Beyefendi tamam sizin.”

”Tamam değil. 3 kuruş daha vereceksiniz.”

Sessizlik! Kasiyerin, çattık belaya bakışı ve umursamazlığım!

”Beyefendi 3 kuruşum yok.”

”O zaman 45 kuruş alın.”

”Açık veririm o zaman.”

”Önümdeki iki kişiden 3’er kuruş fazla aldınız ya, ona sayın.”

”Beyefendi, isterseniz dışarıdan alın. Dışarıda 50 kuruş.”

”Hayır, ben buradan alacağım ve etiketteki 47 kuruşu ödemek istiyorum. Bu devlet onca masraf ederek 1 kuruş basmadı mı? Madem kullanmayacağız, o zaman o kuruşlar niye basıldı? Madem kasanızda 5 kuruşun katlarını kullanacaksınız, neden etiketlerinizdeki fiyatlar 5’in katları değil?”

Arkamdaki kuyruk uzadı, homurdanmalar arttı. Yetkili geldi ve ne olduğunu sordu.

”Etiketinizde suyun fiyatı 47 kuruş yazıyor ve ben de bu fiyata satın almak istiyorum. Sorun yok aslında. İsterseniz 1 liramı iade edin, kredi kartıyla ödeyeyim?”

”47 kuruşu mu?”

”Evet, 47 kuruşu.”

Ve ne oldu biliyor musunuz? İnanamazsınız!! Kasiyer çekmeceyi biraz daha çekti ve arka göz ağzına kadar 1 kuruş doluydu!! Kim bilir içinden ne sevgi dolu sözcükler sayarak bana 3 kuruşumu verdiler. Ülkem için, ne alışılmadık bir hareket sergiledim, değil mi? Oysa, modern dünyada her birey benim gibi davranır. Ne kasiyer ne de müşteri 1 kuruşunu bırakır. Burada ise durum facia! Üçü beşi bırakan hep müşteri oluyor!! Şimdi, hepimizin aynı duyarlılığı gösterdiğimizi düşünün. Yoksa, bireysel Don Kişot'luklar hiçbir problemi çözmeyecektir. Ben her gece bu ülkeye layık, duyarlı bir vatandaş olduğumu düşünerek huzurla uykuya dalıyorum. Rahmetli babam da böyleydi, oğlum da benim gibi.

 
Toplam blog
: 462
: 1159
Kayıt tarihi
: 07.03.09
 
 

Ne güzel bloglar yazdık, ne muhteşem dostluklar kurduk; onlar kaldı baki... ..