- Kategori
- Tarih
Wish me luck

İnsanın ruhunda derin izler bırakan olaylar vardır.Bir türlü unutulmaz bu olaylar. Hayatı boyunca bir gölge gibi takip eder durur. Zihnini yorar. Beynini bir kurt gibi kemirir. 1991 yılında Irak’ın Kuveyt’i işgali sonrasında TV kanallarında defalarca gösterilen bir filim karesi de benim ruhumda böylesine derin izler bırakmıştı.İşgalden sonra Kuveyt’e girerek, Irak’ı bu topraklardan çıkaran Amerika’nın bayrağını öpen bir Kuveyt’linin görüntüsüydü bu.Yıllar geçmesine rağmen o görüntü gözümün önünden gitmiyor.Zihnimi kirletiyor. Muhayyillemdeki cengaver bölge insanı siluetini bulandırıyor.Oysa bu manzarayı görene kadar, adına Ortadoğu denilen ve özgürlüğü temsil eden uçsuz bucaksız çöllerle kaplı bu bölgelerde insan unsuru olarak benim hayalimi, inancı için parçalanan ilk kadın şehit Hz Sümeyye’nin kahramanca mücadelesi süslerdi. Mus’ab bin Umeyir gelirdi gözümün önüne… Peygamberini korumak için vücüdunun her zerresi parçalanana kadar sancağı bırakmayarak, vücudunu mucidine feda eden o yiğit gelirdi. İkisi de zalimlerin pençeleri altında can vermiş, ama ruhları kurtulmuştu.Bugün Irak’ta, Afganistan’da Sudan’da yaşananları gördükçe yine o resim karesindeki namert geliyor aklıma... Yaptığı dalkavukluk ve şakşakçılık kendisini kurtaramamış, aksine kurtarıcı postuna bürünmüş olan o canavarın iştihasını daha da kabartmıştı.Bugün işgal güçlerinin emriyle kardeşlerini dişleyen, sömürüye, zulme çanak tutan zavallı işbirlikçiler için de durum bundan farklı değildir.Onurluca mücadele ederek; cesedi ezilse de ruhunu kurtarmak yerine, işgal güçlerinin ayaklarını öpmeği tercih eden bu haysiyetsizler, zamanı geldiğinde o ayaklar altında onursuzca can vereceklerdir. Nerden mi biliyorsun derseniz, akıl hocam olan yaşlı bir bilgeden öğreniyorum.Tarih adındaki bu yaşlı bilge bir yandan onuruyla can veren kahramanların destansı hikayelerini anlatırken, diğer yandan böylelerinin onursuzca yok oluşlarını naklediyor.Yaşlı bilge yalnızca onurunu korumasına rağmen mağlubiyetten kurtulamayan kahramanlardan bahsetmiyor elbette. İnsanlığın baş belası olan Moğollara, Haçlılara karşı kazandıkları zaferlerle ün salmış olan çölün bağrından çıkmış; Baybars gibi Selahaddin nice cihangirlerden de bahsediyor. Bunun yanında, 1920'deki Meyselun Savaşından sonra Şam’a giren ve Sultan Selâhaddin'in kabrini tekmeledikten sonra Ona, "Ey Selâhaddin! Haçlı Seferi şimdi bitti! İşte biz döndük!.." diyen Fransız Generali Garo gibilerinden de… Yaşlı bilge hep tarih anlatmıyor. Bazen de Endülüs’ü Ferdinand’a satıp Fas’a kaçarken, yollarda ağlayıp duran Abdullah’a annesi Emire Ayşe’nin söylediği şu ibretli sözlerle ders veriyor...“Vatanını erkek gibi koruyamayanlar, işte onlar kadın gibi ağlar!.. “.Ruhunuzun özgür kalması dileği ile, Bölgenin bağrından çıkmış; kalın…