Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Temmuz '12

 
Kategori
Dünya
 

Ya Arap Baharında CHP’nin politikasına uysaydık?

Ya Arap Baharında CHP’nin politikasına uysaydık?
 

Arap Baharı


Prag Baharına benzediği için Arap Baharı olarak adlandırılan kimine göre kış olarak nitelendirilen ayaklanmalar ile Orta Doğu’da taşlar yerinden oynadı. 18 Aralık 2010 tarihinde Tunus ile bu dönemki patırtıların aksine bir nebze sessiz sedasız başladı ve yine sessiz sedasız 26 gün sonra hükümet yıkıldı.

Arap Baharının aktörleri Tunus, Mısır, Libya, Suriye, Bahreyn, Cezayir, Ürdün ce Yemen olsa da bazı filmler dünya sinemasında izlenmeye değer bulunmadı ve sessiz sedasız ya gerçekleşti ya da gerçekleşiyor.

Dünya kamuoyunun yakından takip ettiği ayaklanmalar olan Mısır, Libya ve Suriye konusunda ülkeler diğer ayaklanmaların aksine daha fazla müdahil olup, politikalarını belirlediler. Türkiye’de bu çerçevede politikalarını belirleyen ülkeler arasındaydı. Doğal olarak bölgedeki konumu itibariyle koyacağı tavır en çok merak edilen ülke Türkiye olması hasebiyle olaylara CHP’nin istediği gibi tarafsızlık politikası gütmesi imkânsızdı.

Arap Baharının en önemli filmlerinden Libya ve başrol oyuncusu Muammer Kaddafi’ye yönelik ayaklanmalar 2011 yılının ocak ayında başlasa da 3 gün içinde kontrol altına alınarak susturuldu. Fakat diğer Arap ülkelerindeki ufak ve büyük çaptaki ayaklanmalar Libya’daki muhalifleri tekrar ayaklandırdı ve 15 Şubat 2011 tarihinde gösteriler yeniden alevlendi. Git gide büyüyen ayaklanmalarda demokrasi getirip petrol götürmek isteyen Avrupa müdahil olunca ağustosun sonlarına doğru muhalifler Libya’nın başkenti Trablus’a girdi. 20 Ekim 2011 tarihinde ise muhalifler tarafından öldürüldü.

Peki, bu süreçte CHP’nin politikası gereği Kaddafi desteklense ya da en azından sessiz kalınsa ne olacaktı?

Tabi ki kaybedenin tarafında olduğumuz için bizde kaybeden taraf olacaktır. Ayrıca sessiz kalınması gibi bir tavır Türkiye’nin konumu itibariyle imkânsızdı.

Bir diğer yankı uyandıran ayaklanma ise Mısır’da 25 Ocak 2011 tarihinde başladı. Kaddafi’nin aksine biraz daha kansız bir politika izleyen Hüsnü Mübarek öncelikle yetilerini yardımcısına devretti sonra baskılara dayanamayarak 11 Şubat 2011’de istifa etti. 3 Ağustos tarihinde ise Mübarek hakkında dava açıldı.

Peki, ya bu süreçte CHP’nin politikası gereği yine sessiz kalsak ne olacaktı?

Kaddafi olayında olduğu gibi kaybeden olacaktık.

Yeni şekillenmenin başlangıcında müdahil olmayan finalinde nasıl söz sahibi olsun ki?

Ve son fırtınalar koparan bahar Suriye’de yaşanıyor. 26 Ocak 2011 tarihinde bir kişinin kendini yakmasıyla başlayan ayaklanmalar hâlâ sürüyor. Suriye’nin topraklarında petrol olmadığı için demokrasi getiriciler olaya müdahil olmak istemiyor. Sadece Esed karşıtı mesaj vermekle yetiniyorlar, Türkiye’yi müdahale etmeye zorluyorlar. Türkiye ise bana göre fazla sabretti ama tahriklere uymuyor ve CHP’nin istediği gibide sessiz sedasız kalmıyor.

Bir gün Esed’de gidecek. Sessiz kalınması gerektiğini savunanlar yine kaybedecek.

Baştan beri ifade ettiğim gibi Türkiye’nin konumu itibariyle sessiz kalmak diye bir pozisyon mümkün değil. CHP muhalefetlik yapacaksa iktidarın ak dediğine kara deme politikasından artık vazgeçmeli. Türkiye kendi kabuğunda kaldığı sürece ancak kabuğun büyüklüğü kadar büyür. Dış politikada etkin olmak zorundayız.

Unutmayalım ki, taraf olmayan bertaraf olur.

MEHMET EMİN ÖZTÜRK

 
Toplam blog
: 352
: 3094
Kayıt tarihi
: 02.08.08
 
 

1989’da Aksaray’ın Eskil ilçesinde doğdu. İlköğretimini 2004 yılında Eskil Cumhuriyet İlköğretimi..