- Kategori
- Felsefe
Yağmurun hatırlattıkları

Yağmurun sesiyle paylaşıyorum anlamlı, anlamsız biriktirdiklerimi.
Yağmurun sesiyle dönüyorum hücreme.
Bütün varoluşlar yağmurun sesinde saklı.
Bütün ilahi yaradılışlar.
Toprak kokusunun bana emanet ettiği bir avuç çocukluğum...
Köylerin sessizliği gelir aklıma yağmurun sesinin yankısında.
Bir tutam karşılığı unutulmuş sevişler.
Bir tutam yağmur damlası penceremde.
İşte rahmetiyle yağmur damlaları, sokaklardaki mazgallara boşalıyor.
İstanbul yağmura teslim...
Öyle özlenmiş ki sıcak, yoğun gökyüzünde yağmur.
Öyle susuz kalmış ki çatlamış topraklar.
İşte geldim diyor yağmur.
Size yaşatmaya sonbaharı, işte akıyor damlalar yalnız yüzlü apartmanlara, işte akıyor olabildiğine hırçın...
İçime bir çocuk yüzü doluyor.
İçime bir çocuk mutluluğu.
Yağmuru dinliyorum, balkondan pencereye akışını...
Bütün sessizlikler yağmurla son buluyor. Ve bütün sesler.
Sadece yağmur anlatıyor bize, aslında hayatın onun gizemli akışında saklı olduğunu.
Hem hüzün hem de mutluluk aynı anda bir yağmur damlasında saklanabilir mi?
Saklanmış işte.
Görüyorum ama tutamıyorum...