Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Aralık '15

 
Kategori
İnançlar
 

Yahşem ve Yahser'in oğulları: İmranlar

Yahşem ve Yahser'in oğulları: İmranlar
 

Kur'an-ı Kerim'de "isim karıştırma var" iddiasına cevap!


Selamlar Murat Bey! Şu video “çok dolanmaya ve paylaşılmaya” başlandı… Özellikle 12.dk'dan itibaren “Kuran'ın çelişkileri olduğunu düşündükleri” Ayetler tek tek anlatılıyor: https://www.youtube.com/watch?v=sU87ZWEt_a4

En “göze çarpan” -ve benim de araştırmalarım sonucu cevabını bulamadığım- Ayet; Kur’an 66/12… Yani “Meryem'in Babası’nın ‘İmran’ olduğu”nun yazıldığı Ayet...

Mesela Meryem Suresi 28. Ayet'te “Musa ve Hârûn'un Kardeşi olan Meryem'le, İsa'nın Annesi olan Meryem'in Kur'an'da karıştırıldığı iddiası”na “mantıklı” bir cevap bulabiliyoruz... Çünkü “diğer Ayetler”i incelediğimizde, Kur'an'da 'kardeş' kavramı “sadece kan bağı”nı ifade etmiyor! Dolayısıyla orda Hârûn'un Soyu’ndan gelen şeklinde bir mana”yla karşılık verebiliyoruz ama Kur'an’ın Tahrim Suresi 12.Ayeti'nde “İsa'nın Annesi Meryem” için “İmran'ın Kızı” diyor!

Yani “Hârûn'un Kardeşi olmadığını, O'nun Soyu’ndan geldiğini” söylesek bile “bu Ayet’e geldiğimizde” ne yapacağız?... İmran; “Hârûn'la Musa'nın Babası” olduğuna göre, buna bir cevap bulamıyorum… “Nasıl” cevap verebiliriz bu iddialara? (Emre Baransel / 05.12.2015)

“BİZİM DİNCİLER”LE, “EHLİ KİTAP DİNCİLERİ” HEP “AYNI KAFADA!

Bir Cumartesi Akşamı, ayaklarımı uzatmış çekirdek çitliyor ve Youtube’de bir Komedi Dizi’si izleyip “haftanın yorgunluğu”nu atmaya çalışıyorken, Cep Telefonum’un “cip cip” diye ötmesi ile, gelen e-Postam’ı açtığımda gördüm bu soruyu…

Okudum ama “anlamadım”… Sonra “tekrar” okudum, “gene” anlamadım… Youtube Videosu’nu durdurdum, doğruldum… Sonra 3.kez “tekrar” okudum ve “biraz anlar” gibi oldum… İçimden “bu karmaşık soruları nerden bulup-soruyorlar” diye de şaşırdım…

Fakat bu “ilk defa” başıma gelmiyor… Çünkü gerek Bizim Dinciler, gerekse de Yahudi ve Hristiyanlar’ın Dinciler’i, Kur’an-ı Kerim Ayetleri ile ilgili bu tür “iddia ve soruları” sürekli soruyorlar… Sonrasında ise Bizimkiler “Uydurma Hadisler”e, Ötekiler ise “Aslını Yitirmiş / Uydurma Tevrat ve İncil”le işi hallediyorlar!!! Onlar “kendilerine göre” işi “halletmiş” oluyorlar ama Emre Bey gibi bir sürü insan ise “tatmin” olmuyor!

Emre Bey gibi “tanımadığım” Onlarca Kişi’den, böyle “kaç yüz tane soru” alıp-cevapladığımı hatırlamıyorum bile… “Ortak Sonuç” ise genellikle “şu” oluyor:

Kur’an diyor “Cumhuriyet Haftası”, bu Yerli ve Yabancı Dinciler anlıyor “Mangal Tahtası”… Yani “bu çok bilmişler” daha “konuyu bile anlamadan” kalkıyor, “ay şekerim Kur’an’da çelişki var” diyor!

Netice ise; Dinciler’in bu “bilgi kirliliği” yüzünden Dindarlar’da oluşan –gereksiz- “kafa karışıklığı” oluyor…

Aslında “kafa karışıklığı” iyi bir şeydir, benim hakkımda en çok yapılan suçlamalardan biri de “nerden okuduk bu adamı, ne güzel ‘gül gibi’ yaşayıp-gidiyorduk, Yatağanbaba kafamızı fena karıştırdı” suçlamasıdır!

“Karıştırırım”tabi…

Çünkü ben bir konuyu ele alıp yazarak veya konuşarak anlattığımda, “taş gibi kanıtlarım”ı da ortaya koyar “ve öyle” yazar-konuşurum… İşte o “kafa karışıklığı”na bu “kanıtlarımın sağlamlığı” sebep olur! O zaman da insanlar meraklanır ve araştırıp “doğru bildiği yanlış”tan döner. Kitaplarım’ın 10’ndan fazla Üniversite’de “Tez Kaynağı” olmasının “sebebi” de, bu “ortaya koyduğum beyyinelerin / kanıtların” sağlamlığıdır!

Yani “benim sağladığım” bu kafa karışıklığı “bir işe” yarar! Bir de işte böyle “daha konuyu bile anlamadan” ha bire “desteksiz” atıp-sıkılayan, yani “kanıtsız / beyyinesiz konuşup-yazanlar”ın oluşturduğu kafa karışıklığı vardır, işte o, -zaman kaybından başka- hiçbir işe yaramaz!

SORULAN SORUNUN CEVABINI BİLMİYORDUM!

Yeni çıkan “Barış Manço Felsefesi ve 4000 Yıllık Tarihi” Kitabım’ın Duyurusu ve Pazarlaması’yla ve de önümüzdeki hafta yayınlanacak 15.Kitabım “Kur’an’da Peygamberler’e ve Zenginler’e Ortak Suçlama” Kitabım’ın Son Kontrolleri’yle kafam meşgulken, bu “aşırı yoğunluğum”da gelen soruları cevaplamıyor, bekletiyordum… Fakat “bu sorulan soru”yu bekletmedim cevapladım, çünkü cevabını “ben de” bilmiyordum ve “merak” ettim! :) 

Şimdi bu yazdığımı okuyan bazıları “adam ‘bilmediğini’ açıkca yazmış, o halde ‘neden’ ha bire bu adama soru soruyorlar” diyebilirler! Öyle ya, maşallah Türkiye; “her haltı bilen” Çok Bilmişler’le dolu bir Ülke!!!  Gidip onlara sormak varken, insanlar neden kalkıp da hem de sürekli olarak “her şeyi bildiğini iddia etmeyen” Yatağanbaba’ya soruyorlar!… Evet öyle, ben her şeyi bilmem, bilmediğime de “bilmiyorum” derim ve bundan da asla gocunmam! Türkiye’de “her haltı biliyorum” diye geçinenlerin nasıl “maskara” olduklarıyla dolu Tarihimiz…

Ha, ben bunu “bilgi” olarak bilemeyebilirim, fakat bu “bana soru sorulması”na engel değildir… Çünkü ben sadece “Bilen” bir Yazar değilim ki, aynı zamanda “Araştırmacı” bir Yazar’ım!... Hem de -“Barış Manço ile 7’den 77’ye Programı”nın Yapımcısı Erkmen Sağlam’ın ifadesiyle- “konuların üstünü kazıya kazıya araştıran” bir Araştırmacı’yım… Üstelik bir kısmını “kendi param”la aldığım, bir kısmını ise Okuyucularım ve İzleyicilerim’in hediye ettiği ciltler dolusu “Genişce bir Arşivim ve Kütüphanem” var benim… Yani ben; “sadece yazan” biri değilim, aynı zamanda ve önce “okuyan biri”yim… Arşivim’e girdim, okudum-araştırdım ve cevabı da buldum:

Cevap şu: İsim “benzerliği”

Yani “Hârûn” adında “2 ayrı kişi” var, “İmran” adında da “2 ayrı kişi” var… Bunları karıştırıyor ve sonra da aslında “kendileri” karıştırdığı halde “Kur’an karıştırmış” diyorlar!

Soru’yu, Soru’da geçen 2 Ayet’i “sırasıyla” ele alarak cevaplayalım:

SORU-1: “HÂRÛN’UN KIZKARDEŞİ” NE DEMEKTİR?!

Soruda bahsi geçen Meryem Suresi 28.Ayeti’nin Meâli şöyle:

Ey Hârûn'un Kızkardeşi! Baban kötü bir adam değildi. Annen de bir kahpe değildi. (Prof.Dr.Yaşar Nuri Öztürk Tercümesi.)

Buradaki “Harun’un Kızkardeşi” ifadesi ile Emre Bey’in “Kızkardeşi olduğu değil, o Soy’dan geldiği kast ediliyor” demesini doğrulayan bir Tefsir’de şöyle yazıyor:

28.Ayet’te Kavmi, Meryem’e “Ey Hârûn’un Kızkardeşi” diye hitap etmektedirler. Hârûn, Hz.Musa’nın Kardeşidir. Hârûn ile Meryem arasında “çağlar” vardır. Burada “Hârûn’un Kızkardeşi” sözünden maksat, Meryem’in “o Aile’den gelmiş olduğu”nu vurgulamaktır. Bu ifade ile “Şerefli bir Soy’dan gelen” Meryem’i “Soyu’na asla yakışmaz bir iş yapmak”la suçlayıp “iyice mahcubetmek” istemişlerdir.

Nitekim Konuşmacı veya Kumandan, Dinleyicileri etkilemek için “Ey Fatih’un Torunları, Yavuz’un Çocukları” diye hitabeder. Dinleyiciler ne Fatih’in Torunu, ne de Yavuz’un Oğlu’durlar. Fakat bu söz, Dinleyenler’in Fatih, Yavuz Milleti’nin Nesli’nden geldiğini belirtir. (Prof.Dr.Süleyman Ateş / “Kur’an-ı Kerim Tefsiri” Kitabı / Sayfa: 1613 / “Milliyet” Yayınları – 1995)

Şu Tefsir de “bu görüşü” savunmaktadır:

Hz.Meryem’e “Hârûn’un Kızkardeşi” demeleri, “Hz.Hârûn’un Zamanı’nda yaşadığı” anlamına gelmemektedir. Hz.Meryem’in “Soy Ağacı’nın tepesinde Hz.Hârûn, yani Peygamber olan Hz.Musa’nın Kardeşi Hârûn bulunduğu için” kendisine böyle hitap etmişlerdir. Hz.Hârûn ile Hz.Meryem arasında “uzun bir zaman geçmesine” rağmen “iyi şahsiyet” olma açısından “Nesil’in başındaki kişi” ile sonrakini “manevi kız kardeşi” olarak görmüşlerdi. Böylece Hz.Meryem’in “Hz.Hârûn’un Soyu’ndan geldiğini” de anlamış oluyoruz.

Hz.Meryem’in Sosyal Çevresi, “Hz.Meryem’in Babası’nı ve Annesi’ni değerlendirerek”, kendisini tenkit ediyorlardı. (Prof.Dr.Bayraktar Bayraklı / “Yeni Bir Anlayış’ın Işığında Kur’an Tefsiri” Kitabı / Cilt: 12 – Sayfa: 114 / 2.Baskı / “Bayraklı” Yayınları – 2008)

Nitekim Prof.Dr.Hasan Elik, Çeviri’yi “kelime anlamı” olan “Kızkardeşi” olarak değil de, doğrudan “kast edilen anlamı” olan “Soy”u kullanmış ve şöyle çevirmiş:

Hârûn gibi Salih bir İnsan’ın Soyu’ndan gelen birinden böyle bir şey beklemezdik doğrusu!(“Tevhit Mesajı – Özlü Kur’an Tefsiri” Kitabı / “Fikir” Yayınları / Sayfa 654 / Temmuz 2013)

Profesör Doktorlar Ateş, Bayraklı ve Elik’ten “farklı düşünenler” de var… Yani Ayet’te geçen Harun’un “Hz.Hârûn” olmadığını!!! Dolayısıyla da “Abi-Kardeş” olmadıkları gibi “Soydaş” da olmadıkları!

Ayet ile ilgili şöyle “Farklı bir Tefsir” de var meselâ:

Ayet’te anılan Hârûn, “Hz. Musa’nın Kardeşi ve Peygamber Hârûn” değildir. Bu Hârûn’un “kimliği”yle ilgili görüşlerin “doğruya en yakın olanı”na göre o, “Hz.Meryem’in hakiki kardeşi”dir. Ana-babası gibi, o da iffetli ve salih bir kimse idi. Bu yüzden işin iç yüzünü bilmeyenler, “böyle birinin kızkardeşi olan Meryem’e, zina etmeyi asla yakıştıramadıklarını” belirtmek istemişlerdir. (Diyanet Vakfı Tefsiri.)

Yani Diyanet Vakfı’nın bu Tefsiri’ne göre, bu sadece bir “isim benzerliği”… “Hz.Meryem’in Kardeşi”nin Adı da, “Peygamber’in Adı”yla “aynı”, yani “Hârûn”


SORU-2: “İMRAN’IN KIZI MERYEM” NE DEMEKTİR?!

Soruda bahsi geçen Tahrîm Suresi 12.Ayeti’nin –ilgili bölümünün- Meâli şöyle:

Ve Allah, ırzını bir kale gibi koruyan İmran kızı Meryem'i de örnek verdi. (Prof.Dr.Yaşar Nuri Öztürk Tercümesi.)

Bu “isim benzerliği” sadece “Hârûn”da değil, “İmran”da da var… Bana Aralık 2015’de sorulan bu soru, Ağustos 2009’da da sorulmuş ve -Ebu’s Suud’un Tefsiri’ne atıf yapılarak- şöyle cevaplanmış:

“Hz. İsa’nın Annesi olan Meryem’in Babası” olan İmran; Masan veya Yahşem’in Oğlu’dur. “Hz. Musa ve Hz. Hârûn’un Ablaları olan Meryem’in Babası” olan İmran ise; Yasher’in Oğlu’dur. (Ebu’s- Suud / “Ali İmran 35.Ayet”in Tefsiri)

Bu açıklamadan da anlaşıldığı gibi, “Meryem’in Babası” olan İmran ile “Musa ve Hârûn’un Babası” olan İmran birbirinden tamamen farklı “ayrı kişiler”dir. “İsim benzerliği”nden başka,  “zaman ve mekân” bakımından bir yakınlıkları söz konusu değildir. (Sorularla İslâmiyet Sitesi / 03.08.2009)

Dolayısıyla İsmail Bey’in “Hz.Musa ile Hz.Hârûn’un Babası olan İmran; nasıl oluyor da Kur’an’a göre Hz.Meryem’in de Babası oluyor” sorusunun cevabı bu:

İlki Yasher Oğlu İmran, ikincisi ise Yahşem Oğlu İmran… Yani yaklaşık olarak 18 Asırlık Farklı Zamanlar’da yaşamış, biri Yahşem biri Yasher Oğlu “2 ayrı İmran” bunlar…

O halde sorunun cevabı şu oluyor:

“HÂRÛN’UN KIZKARDEŞİ”nden maksat; ya “Hârûn’un Soyu’ndan gelme” olduğu, ya da “Hz.Meryem’in Erkek Kardeşi’nin adının da Hârûn olduğu”dur.

“İMRAN KIZI MERYEM”den maksat ise; “Hz.Meryem’in Babası’nın da Hz.Musa ve Hz.Hârûn’un Babası’yla aynı adı taşıdığı”dır.

Özet’le; “Hârûn” adı da “İmran” adı da bir “isim benzerliği”dir. Yani Kur’an’da “Yahudi Yaftası”nda iddia edildiği gibi “isimleri karıştırma” falan yoktur!... Bu Araştırmamız’da “Kanıtlarımız’ı ortaya koyarak” öğrendik ve öğrettik ki, Ayetler “2 kişi”den değil, -isimleri aynı kendileri farklı- “4 kişi”den bahsetmektedir!

*
*
*
-----------------------------------

NOT-1: Yatağanbaba bu soruyu; -alıntı yaptığı Kitapları Kütüphanesi’ne kazandırmak için harcanan- 640 TL’yle, okuyup-araştırıp-yazdığı 2 günle ve de bu bilgi-birikim-donanıma ulaşıncaya kadar, işin çilesini çektiği “45 yıllık hayatı”yla cevaplamıştır... …Bütün bunları görmezden gelip, “sanki bu bilgileri kendisene Cebrail gökten ‘hazır’ getirip-söylüyormuş” gibi, “yazdığı Kitaplar’la cebini doldurup-köşeyi dönüyor” diye arkasından konuşan, "vijdanını ameliyatla aldırmış" ve de "Matematik’ten nasipsiz", Aburcubur Muhalefetimiz olan Tayfa’ya “önemle” hatırlatılır!!!

NOT-2: İçeriği; bu ve benzeri veya farklı konularda 18 yıldır (1997’den beri) cevapladığım Yüzlerce Soru’dan seçtiklerimden oluşan ve şimdilik 450 sayfayı geçen Dosyam’ı; “Beyyine Arayışları” adıyla kitaplaştıracağım… İster “doğrudan”, ister “daha önce yayınlanmış” 16 Kitabım’dan ilgi alanınıza girenleri –Adrese Teslim ve Kapıda Ödeme- kolaylığıyla Sipariş vererek, “Beyyine Arayışları”nın “Yayın Masrafı”na Destek olabilirsiniz…

NOT-3: Sosyal Medya ve İletişim Bilgilerim için;
Site: http://yataganbabayayinlari.wordpress.com
Facebook: http://www.facebook.com/muratyataganbaba

 
Toplam blog
: 31
: 4637
Kayıt tarihi
: 31.01.07
 
 

YAZAR, Gazeteci, Yayıncı, Programcı... Yayınlanmış "12 Kitap"ım ve Yarışma'da 1.olmuş "Sinema Fil..