Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mart '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yalan söyle-me makinesi....

Yalan söyle-me makinesi....
 

Merhaba değerli okurlar,

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sayın Abdurrahman Yalçınkaya'nın AKP'nin kapatılması ve 71 kişinin de siyasi yasaklı olmaları hususunda düzenlediği iddianame, Ülke genelinde gündeme oturması nedeniyle, tabiri caizse her kafadan bir ses çıkmaya başlamış ve bu ses çıkarmada daha uzun bir süre devam edecek gibi de gözükmektedir.

Olayın özü, ağırlıklı olarak Başbakanın ve diğerlerinin geçmişte, Atatürk, Cumhuriyet ve Laiklikle ilgili söyledikleri....

Sayın Başbakanın basına yansıyan ve iddianamede de yer aldığı belirtilen sözlerine, muhtelif vesilelerle önceki yazılarımda da yer verdiğim için, burada yinelemek istemiyorum.

Merak edenler, 14.08.2007 " Cumhuriyet döneminin artık sonu geldi mi? " ve 04.02.2008 " Sözünün eri bir Başbakan..." yazılarıma bakabilirler...

Ancak, Başbakanımızın bu sözlerinin basına yansımasından sonra, zaman zaman da " Ben değiştim..." dediği de basında yer almışdı.

İşte Ülkenin en büyük sorunu da bu noktada düğümleniyor.

Acaba Başbakan değişti mi, yoksa değişmedi mi?

Yani Sayın Başbakanımız, özür dileyerek, acaba yalan mı söylüyor?

Sayın Başbakanımızın sözünde durmadığını biliyoruz.

Bunun en çarpıcı örneği de, dokunulmazlığı kaldıracağız diye 2002 yılında halka söz verdiği ve aradan 6 yıl gibi bir süre geçmiş olmasına rağmen, bunu gerçekleştirme cihetine gitmemesidir....

Eeee, peki nasıl yapalım da Sayın Başbakanımızın gerçek niyetini anlayabilelim...

Küçükken doğruyu söylememize katkı vermesi açısından, bak yalan söylersen, burnun uzar derlerdi.

Biz de aman burnumuz uzamasın diye doğruyu anlatırdık, ya da yalan söylemek zorunda kalırsak da, arkasından hemen gidip aynaya bakardık, acaba burnumuz uzamış mı, uzamamış mı diye...

Tabii, bu küçükler için geçerli olan bir uygulamaydı...

Sayın Başbakanımız ve iddianamede yer alan diğerleri, bu çağlarını çoktan aştı tabii ki...

Ancak, büyüklerin yalan söyleyip söylemediklerini anlayabilmemiz için yeni teknolojilerden yararlanma olanağımız yok mu?

Örneğin, " YALAN MAKİNESİ" denen bir alet icat edilmiş.

Polygraph adı verilen bu cihaz ile 4-6 adet sensör, test edilecek şahısa bağlanırmış ve kişinin nefes alış hızı, nabzı, kan basıncı ve terleme miktarı bu sensörler vasıtasıyla bir kağıdın üzerine kayıt edilirmiş...

Yalan makinesi testi başladığında, test edilen kişiye önce 3-4 tane basit sualler sorulurmuş ve bu şekilde kişinin, verdiği sinyallerin düzeni öğrenilirmiş. Arkasından ise gerçek sorular sorulurmuş ve kişinin bu suallere verdiği yanıtlar esnasında nefes alışı, nabzı v.s diğer verileri kayıt edilirmiş.

Sonuç da kişinin %100 olmasa dahi, yalan söyleyip söylemediği anlaşılırmış.

Her türlü şaibenin ortadan kalkması ve ülke gündeminin, uzun süre eşgul edilmemesi, ülke de, var olduğu söylenen istikrarın bozulmaması adına böyle bir uygulamaya gidilmesi bence uygun bir çözüm şekli olabilir.

Bundan böyle de artık, gerek Sayın Başbakan ve gerekse diğerleri, uygulanacak olan bu testi başarıyla geçmeleri halinde, kendilerinin değişdiklerini, iddianamede yer alan konularda, analarının ak sütü gibi tertemiz olduklarını kanıtlamış olurlar ve birilerinin de artık iddianamede yer alan konular üzerinden siyaset yapmalarına gerek kalmaz....

Sonrasında ise, icraatlarına devam ederler, halk huzur bulur, istikrar sürer, ancak sıcak takip devam eder....

 
Toplam blog
: 407
: 877
Kayıt tarihi
: 02.07.06
 
 

15.12.1950 Mersin doğumluyum. İzmir Ticari İlimler Mezunuyum. Bir Kamu Kuruluşundan  Şube Müdürü ..