Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mayıs '09

 
Kategori
İlişkiler
 

Yalnızlığın ilk günü...

Yalnızlığın ilk günü...
 

İçinde bulunduğum ruhsal durumu anlatmak için başlıyorum bu yazıya. Çıkacak kelimelerin ne benim ne de bir başkasının canını yakmasını istemiyorum. Ayrılığa dair her ne kadar yazılmış cümle varsa ve hepsi acıysa da, bu kafamın içinden geçenlerin beni zamanla güçlendireceğini de çok iyi biliyorum.

Hayatımda yaşadığım en büyük hayal kırıklığı duygusu şu anda hissettiğim. Şu küçücük hayal dünyamı kaplayan kocaman balonun yavaş yavaş içini boşalttıktan sonra, şu son birkaç günde onu tekrar hayallerimle doldurup, dün gece gökyüzüne bıraktım. Şimdi o gökyüzünde, benden çok uzakta olsa da ondan gözümü hala alamıyorum. Evet, ben dün gece onunla beraber, hayallerimi de bıraktım.

Zor olanı yapmaktan yana hep korkularım vardır içimde. Risk almayı hiç sevmem. Her ne kadar zoru sevsem de, hep kaçarmışım farkında olmadan. Onunla tanıştığımda çok da kolay olacağını düşünsem de hayatın, aslında ne büyük bir maceraya kalkıştığımı şimdi çok net görüyorum. Zor olan, kendine bile bunu itiraf edemeyen bir adamı çok sevdim ben. Son bir buçuk yılımı güzelleştiren, yanında bulduğum huzuru bugüne kadar hiç tatmadığım bir adamdan, dün gece ayrıldım ben. Hala onu çok sevmeme rağmen, yalnızlığımı dün gece tercih ettim. ‘Onsuz asla yaşamak istemem bu hayatı’ desem de düne kadar, onsuzluğun ne demek olduğu öğrenmeye gönüllü oldum.

Geçmişime dönüp baktığımda çok sancılı ayrılıklar yaşasam da, hiç birinde bunun tadı yok. Hepsinin tek ortak noktası var, gözyaşı. Ama bu defa, eksik, yarım, yanlış, basit, zor, karmaşık, sevimsiz, yakıcı, hüzünlü ve dolu bin tane duyguyla boğuşuyorum. Hepsiyle aynı anda başa çıkıp, her birini tek tek toparlamaya çabalıyorum.

İçimden geçen tüm şu duyguları saatlerce dahi olsa yazabilmeyi çok isterdim ancak, yapamıyorum. Kalbimden her geçen cümleyle kavga ediyor, sonra onu bir süzgeçte eledikten sonra hem dile hem de yazıya dökebiliyorum. Canımın istediği gibi davranmayı, istediğim her şeyi her zaman yapabilmeyi pek beceremem. Bugün, şu anda böyle bir şansım olsa, hayatımın yönünü değiştiren o tepeye çıkar, saatlerce özlediğim İstanbul’umu seyreyler, hem de her şeyin başladığı noktada bitirirdim. Yoksa onsuzlukla baş etmek, onun zannettiğinden çok daha fazla sancılı.

Dün akşam ayrılık cümlelerimizi söylerken, arkada çalan fon müziğinin ne olduğunu şimdi şimdi hatırlıyorum. Ve şimdi anlıyorum ki aslında ne kadar fazla canımı yaksa da, onunla olan her şey gibi ayrılığımız bile güzeldi. O şarkı ne miydi?

Sana kırık yaşıyor her bir bakışım; yıktığın hayaller tek can yoldaşım; seninle hep vardım, seninle kaldım; hıçkırık bağrımda son aldanışım. Sana buruk dudaklar her bir gülüşte; neşeyle hüznümü perdeleyişte; seninle hep yandım, seninle soldum; hüsranlı gönlümde son bulunuşun. Sana seni anlatamam isyan edersin; aşkı tekrar istemem, ziyan edersin; seninle hep yandım, seninle soldum; bir varlığım yok ki, Muradım olsun…

 
Toplam blog
: 33
: 611
Kayıt tarihi
: 05.05.09
 
 

Yazı genelde beni rahatlatır... Ancak yazabiliyorsam... Bazen içimde düğümlenir herşey... Bazen de ç..