Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Nisan '07

 
Kategori
Psikoloji
 

Yan koltukta hayalin gülüyor, aynada aksi yok henüz!

Yan koltukta hayalin gülüyor, aynada aksi yok henüz!
 

Telefon çaldı. Duydum ve açmadım. Sonra telefon tekrar çaldı. Yine duydum ve açmadım, açmayı istemedikçe çalma sesi arttı kulaklarımdaki. Sustu sonra sanki tekrar hiç çalmayacak gibi sessizleşti oda. Sanki ruhum sessizleşti. Kimdi ve niye aradı diye merak etmeye korktum. Cesaretli ve korkusuz olup kıpırdandı kaslarım ama aklım durdu bedeni, olduğum yerde kalakaldım.

Köşedeki koltukta başımı geriye yaslayıp, düşünmeye başladım. Neden böyle olmak zorundaydı, neden olmazı istemekte direnmekte hep arzu, ve ben neden söz geçiremiyorum bu düşüncelere? Karşı köşede duvardan duvara kovalamaca başladı , ben takipteydim. Tenis oynayan düşünce köşesi gibi aptal edebi birkaç laf takıldı aklıma. Saçmalamadan kalk dolaş biraz dedim kendi kendime. Kendi kendime kızmayı öğrendiğim güne de kızdım sonra! Farkında olmak zorunda mıydım, ya da, her detayı neden irdeliyordum bu kadar.

Çekmeceyi açtım, ne varsa yatağın üzerine boşalttım. Giyecek hiçbir şey bulamadım. Ne örterdi ki ruhumun çıplaklığını? Sanki çırıl çıplak dolaşsam sokakta ne olacak ki; görecekleri etimi gizlesem mi, yoksa Havva ana kıyafetimle çıksam ruhumu görecekler mi? Sanmam. Muhtemelen en yakın yer Mahzar Osman’da güzel bir odaya alınacağım, belki biraz alınan paranın azda olsa hatırına birkaç konuşma yapacaklar benimle, bunalım ve depresyon teşhisi sonrasında biraz ilaç tedavisi, stres kaynaklı denilip salıverileceğim.O yüzden bir eşofman altı ve tişört geçirmeli üstüne, bakmayı bilmeyen gözlere ve akıllara görmek istediklerini vermek için belki de tanrı hepimizi çıplak bırakmış olamaz mı?

Çıktım. Sokakta yürüyorum. Biraz unutsam seni. Az kendime gelsem , istiyorum. Yağmur var, incecik bulutlardan eleniyor sanki üzerime, biraz üşüme geliyor üstüme. Sahil kıyısındaki büyük taşların üzerine oturuyorum, çantamdan bir sigara çıkarıyorum. İstiyorum ki ben burada otururken yağmur delice yağsa ve deniz üstüme doğru taşsa, alsa ve beni karşı sahile atsa. Robinson hayalini sevmiyorum. Ruhum rahat değil biliyorum. Suçlu da değilim üstelik, o zaman nedir bu beni sıkan, boğulsam boğulamıyorum, ağlasam yaş yok, ellimi sıkıyorum diğer elimle sıkıca güç yok.

Kalkıp eve dönüyorum. Olayın başladığı yere. Telefonu elime alıyorum, arayamıyorum, aklıma gelen her şeyi sana yazmak istiyorum kızarsın yapmıyorum. Seni aslında ne kadar önemsediğimi nasıl anlatabilirim bilmediğimden oluyor her şey. Önemsediğin zaman kendin olamıyorsun, ya da, hiç kaale almadığında karşındakini yine sen olamıyorsun. Biraz yan yana olmaya gayret etmeli hayatta.

Ne önde yürümeli ne arkada kalmalı, tam yanında belki de aynı adım ve ritimde olmalısın benimle. Ancak o zaman biraz rahatlayacağım. Ancak o zaman ben ben gibi olacağım, bu deliliği üstümden atacağım. Bakma ikide bir delilik dediğime mantık öyle bir baskı kuruyor ki duygunun üzerine, bir incecik iple bağlılar gibi dursalar da birbirine, uçurumun en dibine kadar salıp duyguyu aniden yukarı fırlatabilirim mantığımdaki bu gerginlikle.

Şimdi biraz uyku bastırdı. İzin verirse bilinçaltı bu akşam sensiz bir akşam ve rüya istiyorum.

Gene de, iyi uykular diliyorum. Her nerede ve her ne durumda isen huzurlu geceler diliyorum. Gözlerimi kapatıyorum ve telefon çalıyor. Açmıyoorummm. Çalıyor. Çalmaya devam ediyor, susmuyor lanet olası. Gözlerimi açıyorum saatmiş ve bir rüya imiş her şey bitmiş. Tebessüm ile yüzümü yıkıyor ve servisi yakalıyorum. Yeni ve güzel bir hafta başlıyor, içimde büyük huzur, derin bir nefes alıyor ve trafikte akıp gidiyorum bende hayata karışıyorum.

Küfürlerin arasında kırmızı ışıkta geçişlere kızmadan, bazen yeşili beklemeden gidiyorum yolumda. Yan koltukta senin hayalin gülüyor ama aynada aksi yok henüz.

 
Toplam blog
: 73
: 486
Kayıt tarihi
: 31.03.07
 
 

İktisat fakültesi mezunuyum, bankacıyım, çocukları severim...