Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Nisan '11

 
Kategori
Felsefe
 

Yanılgı (1)

Yanılgı (1)
 

Herşey insanın kendinde başlıyor.
Başka türlü düşünürse, insan yanılıyor ve yanlış yapmış oluyor.

İşin kötüsü, yanılınca kendi gözünü ve düşüncesini de kör etmiş oluyor.
Böylece yanıldığını da göremezleşiyor.

Yani insan yanıldığında, önce kendini kandırmış oluyor.
Ve herşey kendinde başladığı halde, yanlışın başkasından başladığını düşünüyor.

****

Yanılgı, çok ciddi bir olgu.
Ve sadece “bilmemekten” kaynaklanır.
Aynen insanda çoğu zararlı şeyin yine sadece “bilmemekten” kaynaklandığı gibi.

İnsan, durağan bir varlık değil.
Her an, her vesile ile, bir duygu, bir düşünce, bir eylem üretmekte.
Biliyorsa, doğru duygular, doğru düşünceler, doğru eylemler üretiyor.
Bilmiyorsa, mecbur… sadece “zan”!

****

Zan, yanılgıya yol açar, yanılgı da yanlışa.
Zan, sadece bir “tahmindir” ve tahmin edilen şey, öyle de olabilir, olmayabilir de.
Bir kesinlik değildir, bir eminlik hiç değil… çünkü o an bilmemekte!
Buna rağmen, bilmediğini unutursa insan,
İşte size yanılgı!

****

Bir konuda yanılıp yanılmadığınızı anlamak için ise cesur, tarafsızca ve mertçe şu soruları sormalısınız kendinize:
Biliyor muydunuz?
Biliyor muydunuz da öyle karar verdiniz?

Veya,
Neye dayanarak, hangi “kesin” bilginize göre böyle karar verdiniz?

Bu bir kişi hakkında olabilir veya dediğiniz, yaptığınız bir şey ya da karşılaştığınız bir olayla ilgili de olabilir.

Bu sorular aynı zamanda özellikle karışılıklı insan ilişkilerinde bir sorun çıktığında, ki tamamına yakını zaten yanılgı ile oluşur, sağlıklı bir “özeleştiri” yapabilmek için de en etkin yoldur.

Şunu da hep aklınızda tutmaya çalışın:
Gösterge olarak gördüğünüz çoğu şey, yanıltıcı olabilir.
Çoğu şey göründüğü gibi olmayabilir.

Bu cümlelerin de anlattığı üzere, kesin bir bilginiz olmaksızın size öyle gibi görünen “herşey” yine sadece birer ihtimaldir, asla bir kesinlik değil. O nedenle konuşurken de cümlelerinizi mutlaka buna göre kurun, kesinlik içermeyen ifadeler ve uslupla.

İhtimal veya zanları, kesinlikleri olmadıkları halde, kesin bir bilgi imiş gibi kabul eder, öyle hareket ederseniz, şansınıza bazı durumlarda çok ender olarak yanılmamış olma ihtimaliniz olsa bile, ilerleyen süreç içinde, bir yerlerde, bir şekilde mutlaka bir yanlış yaparsınız, kaçınılmazdır.

O nedenle, yanılmanızı önlemek için esas itibariyle asıl yol, pek tabii ki en kısa sürede konu her ne ise, bilmeniz gerekenleri öğrenmenizdir.

İnsan ilişkilerinde bunun en kısa ve doğru yolu ise, direkt karşınızdakine sormaktır.
Doğru sorularla. Yargılamaktan ve kınamaktan uzak, olumlu sorularla.

İlişkilerle birlikte diğer durumlarda da, bütün o soru kelimecikleri de kılavuzunuz ve dostunuz olacaktır, öncelikle ve özellikle kendi içinize dönük, sonra da dışarıya doğru.
Ne, niye, niçin, neden, nasıl, kim, nerede, ne zaman, ne kadar, kiminle, hangi vb.

Karşınızdaki kişiler ile ilgili olarak da, onların “bütün” sebeplerini veya onlara dair bu soruların “doğru, kesin ve tam” cevaplarını, onların bizzat kendileri anlatmadıkça ve söylemedikçe veya üzerinden başka durumlar, başka olaylar, yani gerekli ve yeterli bir zaman geçmedikçe, asla bilemezsiniz.

O yüzden, bir karar vermeden önce veya harekete geçmeden önce, bunu bilemeyeceğinizi mutlaka kendinize hatırlatınız.

Zira bir yanılgının, bir yanlışın, bazılarında her nekadar geri dönüş ihtimali varsa da, istisnasız hepsi karşınızdaki insanda kesinlikle iz bırakır ve kalan o iz üzerinden de eğer diğer koşullar da uygunsa, inanç oluşur. Oluşmuş bir inancı yıkmak veya yok etmek ise yanılgıdan çok daha zor, hatta imkansızdır. Hele de yanlış bir inançsa, işin vehameti açıktır.



Yanılgı bir zehirdir.
İnsanın önce kendini, sonra muhatap aldıklarını, giderek toplumu ve tüm insanlığı zehirler.
Zira son derece yayılgandır. Yanılgı yanılgıyı doğurur, tetikler.
Yanılan insan mutlaka birilerini daha yanıltır ve böylece hızla yayılır.
Bu nedenle, yanılgı tehlikedir, tehlikelidir!
Yılanın başını, göründüğü, bilindiği anda ezmek gerekir.

Aslında bilgeler için, görünmesine bile gerek yok.
Zira onlar, zaten öngörülüdürler.
Önceden tedbir alınmalıdır ki,
Yanılındıktan sonra ne fayda?

Onun için, insan bilgisine vakıf bilenlerin çoğu,
Yanılgıyı da çok iyi bilir, tanır,
Ve yanılgıyı anlatır.
Çünkü bilir ki, insan fazlasıyla yanılan bir varlıktır.
Anlatır ki, insanlar yanılmasın,
Yanılgılar kendini de, kimseyi de içine almasın.

Ama gel gör ki, insan ne kadar bilmez ise,
O kadar aldanır.
Anlatsan da nafile.
Anlatsan da, bilmediğini bilmediği için,
Bilmediği kadar yanılır!

Ancak bilen insan, yine de anlatır.
Çünkü bilir ki, insanlar arasında
Hiçbir insan herşeyi bilemez;
Mutlaka çoğu yanılır.
Bir kişi bile yanıldığını farketse
Herkes için kârdır.

 

Filiz Alev
20.04.2011  

 

 
Toplam blog
: 157
: 3152
Kayıt tarihi
: 03.03.11
 
 

Ekonomistim, emekliyim. İki evlat annesiyim. Müzikle ilgilenirim, bestelerim vardır. Düşünürüm, a..