Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Şubat '14

 
Kategori
İlişkiler
 

Yarım yamalak

Yarım yamalak
 

Tadilat ne zaman biter, bilinmez...


Yarım yamalak sevmişti bir zamanlar...Diğer zamanlarda da yarım yamalak "aşık" olmuştu...Yarım yamalaktı dünyaya bakışı...Ve yarım yamalak yaşıyordu...Zaten buna yaşamak denmezdi...Yarım yamalak bile sevilmemişti ömrünce...
 
"Tuzu uzatır mısınız ?" dedi, dünyanın en güzel musikisini çağrıştıran sesiyle ve hafif tebessümüyle...Tuzu uzatırken dondu kaldı...Bir tebessüm böyle mi güzel olabilirdi...Bugüne değin kimse tebessüm etmemiş miydi, yoksa böylesi inanılmaz bir tebessüm, inanılmaz dudaklara bu kadar mı yakışırdı...!!!
 
Ayaküstü atıştırılan bir yerdeydiler...Yarım yamalak yedikleri bile şimdi boğazına tıkanır olmuştu...Bu güne değin, kimse onu adamdan sayıp, böyle kibar davranmamıştı...Evet, alt tarafı bir tuzluk istemişti ama olsun..kibarca istemişti ve ona kibarlığı uygun görmüştü ya...
 
Birşeyler söylemek için çırpınırken, aklına pul biberi istemek geldi...Oysa, acıdan nefret ederdi ama başka da bir bahanesi kalmamıştı..."Pul biberi rica edebilir miyim ?" dedi, sesinde ki titrekliği belli etmemeye çalışarak...Dünyanın en güzel tebessüm eden bayanı, yine tebessümle biberi uzatırken "Teşekkür ederim" diyebildi, son bir çabayla....
 
Birazdan yemek bitecek ve ayrı yönlere gideceklerdi...Yarım yamalak yaşamı, neden tam olmasındı ki...!!! Tam çıkacakları saniyede, nasıl olduğunu bilmeden, sadece yüreğinin ve içinde ki kıpırtının dürtüsüyle " Şayet bir yere yetişmeyecekseniz, çok güzel Türk kahvesi yapan yer biliyorum" dedi...Bayanın yüzündeki olağanüstü tebessümü bile şaşkınlığını gizleyemiyordu...Çözülmesi gereken bankayla ilgili bir sorunu nedeniyle tereddüt etmişti ama "kahveden sonra giderim" diye düşünerek bu nazikçe ve incitmeden gelen teklifi reddedemedi....
 
Oysa bildiği böyle bir yer yoktu...Kent merkezinde biliyormuşcasına yürürken, bayanın "daha adınızı bile bilmiyorum" demesini dahi duyamamıştı...Zira gözleri böylesi bir yerin varlığını, yanında yürüyen gökten inmiş bir meleğin (geç kaldım) diyerek ayrılmasından önce bulmalıydı ki, bahçesi olan bir kahvehane gördü ve bilmiş pozlarla "işte geldik" dedi...
 
Kahvelerini yudumlarlarken sohbete başlıyamadılar..Zira, insan bir meleği seyrederken nasıl konuşabilirdi ki...!!! Bayan , tüm olgunluğuyla durumun farkının varmış ve diyalogtan monoloğa geçmişti...Bir an, bayanın gözlerinde kaybolurken "Ulan felek..Benimde yüzüme sonunda güldün ya..Artık sana kahpe demeyeceğim" diye geçirdi içinden...
 
Yarım yamalak olmayan mutluluk bu muydu ? Yoksa, bir görüşte "aşk" dedikleri gerçek miydi ?
 
Duraksamadan ve bayanın tepkisini düşünmeden ellerini tutmuş ve "Ömrümce yarım yamalak yaşadım..Beni bırakma.." deyivermişti...
 
Melekleri kıskandıracak kadar güzelliğiyle,tebessümüyle ve ışıl ışıl yanan gözleriyle bakarken...donuklaştı....
 
"Senin içtenliğinin ve insanca yaklaşımının ayırdındayım... Ama seni bırakmamak elimde değil...Çünki ben misafirim.."....
 
"Olsun" dedi..."Sen nereye gidersen gelirim..Buralarda yarım yamalak yaşayacağıma, senin yanında insan gibi yaşarım"....
 
"Sen benimle gelemezsin, güzel yürekli arkadaşım...Sen benimle gelemezsin....Bulunduğum kentten aldığım raporları doğrulatmak için buraya geldim...Ve gördüm ki, verilen raporlar doğruymuş...Şunun şurasın da en fazla altı aylık bir ömrüm kaldı....Sen benimle gelemezsin.."......
 
O an ölüm belki kurtuluştu ama çaresizce ve çevresindekilere hiç aldırmadan...
 
"Ulan felek...Bana yaşamı yarım yamalak yaşattın, bari ölümümü yarım bırakmasaydın..." dedi ve masaya yığıldı kaldı...
 
Hayat ona sevgiyi bile  yarım yamalak yaşatmıştı...!!!
 
Toplam blog
: 23
: 197
Kayıt tarihi
: 12.06.13
 
 

Amele Koleji Mezunuyum... Amele-i Teali Cemiyetinin  Kelaynak Sınıfından bir Emekli ameleyim...