- Kategori
- Sağlık
Yaş yetmiş, iş bitmiş mi?...
Yaş kırkı geçince hastalık korkusu da; iyi, uzun, sağlıklı bir hayat sürme arzusu da artıyor. Yaş yetmişi geçerse panik başlıyor.. Geç de olsa kendimize daha iyi bakmanın önemini anlamaya başlıyoruz. Hayatımıza dair doğru tercihler yapmaya, kendimize çekidüzen vermemiz gerektiğini düşünmeye başladığımız yaşlar da aynı yıllara rastlıyor. Sigarayı bırakmak, alkolden uzak durmak, fazla kilolardan kurtulmak ve iyi bir sağlık kontrolünden geçip, ‘durumumuzun ne olduğunu anlamak!’ merakı da aynı dönemde başlıyor.
YAŞ kırkı geçti mi gözümüz açılıyor aklımız başımıza geliyor. Aynaya daha sık bakmaya, ufak tefek sağlık problemlerini daha çok ciddiye almaya, kolesterolü, şekeri, kanseri daha sık konuşmaya başladığımız zamanlar da aynı yıllara rastlıyor. Peki, geç kalmış olmuyor muyuz? Bu yaştan sonra derlenip toparlanmanın bir faydası var mı? Neredeyse bir “ikinci hayat” gibi düşündüğümüz bundan sonraki o “yeni hayat” göstereceğimiz çabalarla “eskisinden daha iyi bir hayat” olacak mı? Bu soruları hiç çekinmeden “evet” diye yanıtlayabilirsiniz.
Peki, kırkından sonraki hangi çabalarla “en iyi” olunur? Nasıl genç ve güzel kalınır? Yaşlanmak ve ölüm kaçınılmaz” olduğuna göre bu iş nasıl başarılacak? Bu soruların yanıtı oldukça uzun Üzülerek belirteyim ki, elimizde net bir yol haritası yok hâlâ. Herkesin ayrı bir formülü var. Kimi yola vejetaryen bir beslenme tarzı tutturup detoks kürleri yaparak, kimi balığı, sebzeyi, meyveyi, omega-3’ü, kimi kendini inanç dünyasının zenginliklerine kaptırarak iyi bir ikinci hayat arayışını sürdürüyor. Süreci abartıp işini, şehrini, hatta eşini değiştirenler, Bodrum’a, Tibet’e, göçenler bile oluyor. Yani ikinci hayatta fiziksel veya zihinsel olarak ayakta kalabilmek için herkesin uyduğu farklı bir formül olabiliyor.
O zaman ne yapacağız? Yola nasıl çıkacağız? Doğrusu hangisi? Bu değişimleri nasıl bir sıra ya da düzen içine sığdıracağız? Bana sorarsanız, ne işi oluruna bırakın, ne de bu tür sorularla kendinizi fazlaca bunaltın. Samimi olarak söyleyeyim, nereden nasıl ne şekilde başlanıp nasıl bir düzen içinde gidileceğini ben de bilmiyorum. “Bir bilenin” var olduğunu da sanmıyorum. Ben bir yol tutturdum gidiyorum.. Her gün bir saat kordonda yürüyorum. ozcanvural1933@hotmail.com
YAŞ kırkı geçti mi gözümüz açılıyor aklımız başımıza geliyor. Aynaya daha sık bakmaya, ufak tefek sağlık problemlerini daha çok ciddiye almaya, kolesterolü, şekeri, kanseri daha sık konuşmaya başladığımız zamanlar da aynı yıllara rastlıyor. Peki, geç kalmış olmuyor muyuz? Bu yaştan sonra derlenip toparlanmanın bir faydası var mı? Neredeyse bir “ikinci hayat” gibi düşündüğümüz bundan sonraki o “yeni hayat” göstereceğimiz çabalarla “eskisinden daha iyi bir hayat” olacak mı? Bu soruları hiç çekinmeden “evet” diye yanıtlayabilirsiniz.
Peki, kırkından sonraki hangi çabalarla “en iyi” olunur? Nasıl genç ve güzel kalınır? Yaşlanmak ve ölüm kaçınılmaz” olduğuna göre bu iş nasıl başarılacak? Bu soruların yanıtı oldukça uzun Üzülerek belirteyim ki, elimizde net bir yol haritası yok hâlâ. Herkesin ayrı bir formülü var. Kimi yola vejetaryen bir beslenme tarzı tutturup detoks kürleri yaparak, kimi balığı, sebzeyi, meyveyi, omega-3’ü, kimi kendini inanç dünyasının zenginliklerine kaptırarak iyi bir ikinci hayat arayışını sürdürüyor. Süreci abartıp işini, şehrini, hatta eşini değiştirenler, Bodrum’a, Tibet’e, göçenler bile oluyor. Yani ikinci hayatta fiziksel veya zihinsel olarak ayakta kalabilmek için herkesin uyduğu farklı bir formül olabiliyor.
O zaman ne yapacağız? Yola nasıl çıkacağız? Doğrusu hangisi? Bu değişimleri nasıl bir sıra ya da düzen içine sığdıracağız? Bana sorarsanız, ne işi oluruna bırakın, ne de bu tür sorularla kendinizi fazlaca bunaltın. Samimi olarak söyleyeyim, nereden nasıl ne şekilde başlanıp nasıl bir düzen içinde gidileceğini ben de bilmiyorum. “Bir bilenin” var olduğunu da sanmıyorum. Ben bir yol tutturdum gidiyorum.. Her gün bir saat kordonda yürüyorum. ozcanvural1933@hotmail.com