Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Şubat '10

 
Kategori
Dostluk
 

Yaşa değil başa bakılan dostluğumuz

Sevgili Dostum,

İnsan beşerdir, bilirsin. Ne zaman doğacağına, kız mı erkek mi olacağına, kimin çocuğu olacağına kendisi karar veremez. Bu kendi iradesi dışında oluşur. İnsanları kendi iradesi dışında elde ettiği bu gibi şeylerle değerlendiremeyiz. Bunu yaparsak hem kendimize hem de insanlığa büyük haksızlık etmiş oluruz. Kendimize de insanlığa da haksızlık etmeye hiç de hakkımız olmadığını siz de bizde bilmekteyiz.

Sevgili dostum,

Gençler ne yazık ki kendilerinden yaşlı insanlarla arkadaşlık kurmaktan çekinirler. Sanırım bu onların yaşlanma korkusundan kaynaklanmakta. Ancak şunu her zaman bilmekteyim ve gene her zaman şahit olmaktayım ki, gelişime açık, gelişmek isteyen, öğrenmek isteyen insanlar hiçbir zaman kendileri ile ilgilenen insanların yaşına bakmadan bilgili insan gördükleri zaman hemen onların yanına giderek onların bilgisinden almaya bakarlar. Çok zaman buna şahit oldum.

Sevgili dostum,

Sende de dostluğumuz devam ettiği müddetçe görmekteyim ki, sen de benim gibi dostlukta yaşa başa bakmamaktasın. Senin de kendinden çok küçük de, kendinden çok büyükte dostların var. Bu tutumun beni çok sevindirmekte. Sen insanlara faydalı olmak, onlarda sana faydalı olmakta ne güzel işler yapmaktasınız. İnsanların sadece yaşına, onların engeline bakarak onlardan uzak duran insanlar neler kaybettiklerinin farkına varamayacak kadar cahil insanlar işte.

Can dostum,

Sana yaş ile alakalı bir anımı anlatayım mı? Bakın bir gün evimizin yakında dershaneye giden bazı gençler dikkatimi çekti. Ben işime yürüyerek gitmekteydim. Onlarda 3 arkadaş bir noktada buluşmakta, güle oynaya gitmekteydiler. Ben de çok zaman onlara tesadüf etmekteydim. Bizim toplumumuzda genelde ilgimizi çekse bile “ Acaba konuşsam insanlar ne der? Beni tersler mi” endişesi olduğundan tam bir sene ne onlar benle konuştu, ne de ben onlarla. Bir sene sonra bir arkadaşlık sitesinde o arkadaşlardan birine rastlayınca dayanamadım bir mesaj attım ona. O arkadaşta meraklanarak hemen cevap yazdı. Bir gün ben cesaretle ona rastlayınca, konuştum ama o olmadığını söyledi. Üstelemedim. Çünkü ısrar iyi şey değil. Sonra bana netten mesaj atarak özür diledi. Çok cesaretle konuşmam karşısında şaşırdığını söyleyerek özür diledi. Ben zaten anlamıştım. Sonra anladık ki kafa yapımız aynı. Ben iktisat mezunuysam o işletme mezunu, ben gelişmiş ve gelişmeye bakmaktaysam o da gelişmek istemekte. Konuştuk işte hemen kaynaştık. O yaşa bakmadı. Ben yaşa bakmadım. Dostluk başladı ben sevgide, o saygıda kusur etmedi.

Sevgili dostum,

Zaman geldi. Hoca arkadaşlarımın olduğu Üniversitede okul kazandı bu genç arkadaş. Ona yol gösterdim. Ona anlattıklarımı o kadar can kulağı ile dinledi ki, anlattıklarımı o kadar uyguladı ki, ben bile şaştım ve anlattıklarımı uygulayınca tabii ki gelişti ve hatta hocaları ona iş teklif etmeye başladılar. O da bilmekteydi ki, ben iş bulamam ama ona işe giden yolları gösteririm. O da uygularsa hayatı iş aramakla geçmez, iş onu bulur. Bunu anlayınca memnuniyeti daha da arttı. Başka gençlerle beni tanıştırmaya baktı ve yaptı da. Şu an onunla güzel ağabey kardeş dostluğu yaşamaktayız. Tıpkı seninle olduğu gibi…

Sevgili dostum,

Hayatta zorluklar yok. Arkadaş seçerken “Hatasız arkadaş arayan arkadaşsız kalır” ata sözüne rağmen biz hata olmayan insanın yaşına, cinsiyetine, milliyetine, dinine fazla önem vererek, kendimizi arkadaşsızlığa, yalnızlığa adeta mahkum etmekteyiz. Halbuki hayat bize bolca arkadaş vermekte, ama bizler arkadaş beğenmeyiz. En yakınımızdaki insanlar bile bilinçsiz olmalarından dolayı değer vermezken, bilinçli insanlar arayarak kilometrelerce öteden senin beni bulduğun gibi bulmakta. Demek ki mesafeler dostluğa, sevgiye, ilgiye, bilgiye engel değil. Dostluklara, güzel dostluklar kurmaya engel olan gene bizlerin önyargıları.

Can dostum,

O genç ne kadar bana sevgi ve saygı duyarak yanıma gelmekteyse, bizim ablalarımızın çocukları, amcalarımızın, dayımızın torunları da anne ve babalardan gördükleri genel kültür gereği, akrabaların en iyisi malını çokça sana verendir. Mal paylaşmakta Eşitlik isteyen akraban senin düşmanındır, prensibi gereği bize uzak kalmaktalar. Anne baba çocuklarının ne kadar çok malı olursa o kadar mutlu olacağını zannettiğinden dolayı da, bilgi ve sevgi aşılayan biz belki de onlar nezdinde uzak kalınması gereken insanlarız.

Can dostum, sevgili Kardeşim,

Burada sende insansın, onlarda insan. Burada farklılık sizin gelişmek istemenizde ve gelişimin ne ile olacağına inanmanızda. Sen okulda okumanın yanında, senden önce aynı veya benzer bölümden mezun olmuş insanlarla dostluk kurmanın, onların tecrübelerinden faydalanmanın da gereğine inanırken, benim yeğenler anne ve babalarından gördükleri gibi sadece okula gitmenin yeterli olduğuna inanmaları. Yani senin ve onların hayata bakış açısı farklı. Sen hayata bira daha geniş bakmaktasın demekteyim o arkadaşa. Bu konuda ne kadar haklı olduğumu zaman gösterir.

Canım dostum,

Yaşadığım kasaba kültüründe bir insan anne ve babasına, akrabasına yanında ne kadar geldiği zaman elini eteğini öperse o kadar makbul olmakta. Halbuki el etek öpmek geçmişte kaldı. Saygı insanın fikirlerine saygı duymak, onu sevmek ve onun tecrübelerinden faydalanmakta olur. Bunun ne kadar doğru olduğunu sen kendin anla.

Canım dostum,

Yaşa önem verenlerde , “ Akıl yaşta değil, başta” diyerek işine geldiği saman yaşı önemsemeyen de, işine geldiği zaman “ büyüklerine saygısız” diyen de bu insanlar. Bazen ben akrabalarımı görmez veya işim acele olduğu zamana göremezsem suç olmakta da, karşımdaki akrabamın oğlu benim anne ve babamı bayram dışında hiç görmeye gelmediği zaman adamlık olmakta. Çünkü “ Ben yaparsam iyi, aynı davranışı karşımdaki insan yaparsa kötü olur” ön yargısını atmak kolay olmamakta yaşı büyük anlayışı kıt insanların.

Canım dostum,

Bizler bunları göz önünde bulundururken, insanlarda yaşa bakmamaya, birbirimizi insan olduğumuz için sevmeye devam edelim. Ortak paydamız bilgimiz ve sevgimiz ile uzak görüşlülüğümüz olsun. Bizlerin çocukları okurken, başka sevmediğimiz akrabamızın çocuğunun okuduğunu kıskanmayalım. Nazar sadece sevmediklerimize ulaşır, bize ulaşmaz sanmayalım. Bazıları başkalarının başarıları anlatılırken “ Aman başarınızı anlatmayın, nazar değer” der de, kendi çocuklarının başarılarını abartırda abartır da ondan dedim bunu sana.

Can dostum,

Hayat yaşarken de öğrenilir de, en güzeli kaynağından yani okuyarak, anlamadığın zaman bir daha okuyarak öğrenmek her zaman kulaktan dolma bilgilerle öğrenmekten daha iyidir. Ama bütün sermayesi dinlemek ve konuşmak olan, okumak deyince Arapça okumadan anlamak sanan insanlara bunları anlatmak zor. Arapça okunsun ama anlayarak okunsun ve anlaşılsın ve tavsiyelere de uyulsun ki, o zaman bilgi insana faydalı olsun değil mi?

Can dostum,

Bizler, çevremizi gözlemleyelim ama gene de doğru bildiğimizi uygulayalım. İnsanlara saygılı olalım ama bunda aşırıya da gitmeden saygılı olalım ve biz gene yaşa başa bakmadan, başkalarının bizim okumalarımızla alay etmelerine bakmadan bilgi sahibi olalım. Önce kendimizi, sonra ailemizi aydınlatalım. Sonrası zaten gelecek. Varsın aydınlanmak istemeyen, okuyanla alay edenler kendileri ile baş başa kalsınlar.

Can dostum,

Çocuklarımızı sevebiliyorsak, onlarla arkadaş olabiliyorsak, onlarda bizle arkadaş olmayı tercih ederek zamanlarının çoğunu bizlerle, aileleri ile geçirmekteler ise, o zaman bilmeliyiz ki, bizler insanların yaşına değil, bilgisine ve sevgisine hitap eden, bunun da karşılığını alan insanlarız. Bizim asıl görevimiz de bu. Başka aileler ve akrabalar ise ne kadar alay ederse etsinler ellerine ne geçerse.

Muhabbetle kucaklarım.

Yaşına değil bilgine bakan çok dostun ve hayranın olmasını dilerim.

TURAN YALÇIN-TOKAT

 
Toplam blog
: 1096
: 1558
Kayıt tarihi
: 28.12.07
 
 

1967 Tokat'ın  Pazar ilçesi doğumluyum. İşitme engelliyim. İstanbul Üniversitesi iktisat Fakültes..