Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Nisan '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yaşadığımız her anımız sınavımız, bazen veriyoruz sınavı bazen çakıyoruz.

Hayat bence çok garip aslında, bazıları hayatın sırrını keşfettiğini söylüyor bazıları henüz bir şey öğrenemediklerini, herkes kendine göre bir şeyler söylüyor. Ne kadar çok kafa varsa dünyada o kadar çok algı var, düşünce var. İnsanlar neden hayatta olduklarını biliyorlar mı? Niçin dünyaya geldiklerini...  

Hiç sanmıyorum. Ya en azından bilenler bilmeyenlerden az...  

Yaşanır bir dünya mı şu an için de bulunduğumuz bu dünya. Yaşanır yanları yaşanır olmayan yanlarından az. İnsan kendi hayatını kendi zorlaştırmış, kendi kendini çıkmaza sokmuş..  

Acaba bugünün çocuklarına yarının nasıl bir dünyasını bırakacağız. Belki aklı olan çocuk sahibi olmayacak, olmakta istemeyecek...sadece bir biyolojik saat meselesi değil çocuk, bir hayat meselesi, bir kalp, bir ruh meselesi...Nasıl bir dünyada, nasıl gelecekte yaşayacak çocuklar?  

Eskiden sokaklarımız vardı, oyunlar oynardık, saklambaç, istop, seksek...vs. Ben de bunlarda büyüdüm belki ucundan yakaladım çok mutluyum öyle bir çocuk olduğum için sokakları bildiğim ve kurallarını bildiğim için, yeri geldiğinde çatır çatır kavga ettiğim için, yeri geldiğinde kahkahalarla güldüğüm için, ayva ağacından ayva kopardığım, bakkaldan alışveriş yaptığım için, kapısının önünde gürültü yapıyoruz diye yaşlı komşu teyzenin üstümüze leğenle su boşalttığı anı yaşadığım için, akşam ezanına kadar sokak iznim olduğu için, geç kalırsam annemin merakla bana seslenerek çağırdığı için, hepsi için. Şimdilerinde 20’li yaşlarda olan bugünün gençlerinin kimisi sokakta oynayamadı bile, bilemedi bile çünkü bilgisayar başında bir odaya tıkıldı kaldı...  

Haberleri izlemiyorum ben, gazeteler ise mecburiyetten okuyorum. Gündemi takip edeyim diye..! Takip falan da etmek istemiyorum aslında, insanların birbirlerini öldürdükleri, her yerinde bir kara haberin yükseldiği haber programlarını izlemek gelmiyor içimden, izlemeyi geçtim duymaya bile tahammül edemiyorum. Bunlar da var hayatta gerçek yaşanıyor diyecek kimileriniz haklılar ama ben kalbimi ve beynimi bulandırmak istemiyorum, nehirlerimden çamur aksın, topraklarım balçık olsun istemiyorum..  

Anlayamıyorum, insanlar bu kadar kötülüğe verikleri hizmeti iyiliğin hizmetinde kullansalar ne olurdu diyorum düşünebiliyor musunuz? Bazı kareleri gözlemliyorum etrafımda anlayabiliyorum, yollar açık insanlara baktığınızda bir çok yol var seçebileceğiniz, ama nasıl ilerlerseniz o yolda sonunda olacak herşeye de razısıdır demektir. Ama yaşanası tarafları da sürüyor hayatın o güzel deviniminin içinde...olmasa zaten boğulur insanlar, boğuluruz. Sadece suda boğulmaz insan, bazen kalabalıkların tam ortasında bazen işitilen lafların tınısında, bazen incelikle bir anın kıyısında her yerde boğulabilir. Yaşadığı anı göremediği her zaman diliminde boğulabilir.  

Nefes alıyor mu insan, seviyor mu, gülüyor mu, övüyor mu, destekliyor mu, yaşıyor mu? Bunların hepsine evet diyebiliyor musunuz? Dürüst olalım, hiç sanımıyorum. Hiç bir şey bilmene gerek yok, değerini bil yeter, kendini sev yeter, kendini affet yeter, kendine dürüst ol yeter...  

23 Nisan bugün, çocuklara ithaf edilmiş dünyada ki ilk ve tek bayram, Türkiye’de...bu bile yeterli. Boyları minik ama kalpleri büyük. Bakın gözlerine göreceksiniz.  

Herkes ne yazık ki eşit değil bu dünyada, acı ama gerçek bu evet eşit değil, eşitte olamaz. Gerçekten fakında olan, gerçekten nefes alan, gerçekten seven, gerçekten yaşayan insanı diğerlerinden hemen ayırırsınız. O eşit değildir diğerlerine...  

Yaşadığımız her anımız sınavımız, bazen veriyoruz sınavı bazen çakıyoruz. Çaktıklarımızın telafisini nasıl vereceğiz? Düşünmek gerek !  

Nasıl mı? Şöyle;  

“Dünle birlikte gitti cancağımız, artık yeni şeyler söylemek lazım.”  

 

Sevgiyle kalın.  

 

 
Toplam blog
: 36
: 1049
Kayıt tarihi
: 03.09.10
 
 

Merhaba, Kadıköy doğumluyum. Beş yaşında başladığım ilkokul serüvenim ana kucağından ayrılan ..