Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mayıs '07

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Yaşama hakkı

İnsan olduğumuz için yaşama hakkına sahip olduğumuzu düşündük çoğu zaman. Herkesin ama herkesin buna saygı göstereceğini umduk genellikle. Yaşama hakkımıza yapılan her saldırıda nefretle dolduk. Peki ya bu hakkımızı koruması gerekenler ne yaptılar bunca süre içinde?

1986 yılıydı ve bir patlama meydana gelmişti. Kazanın duyulmasının ardından tüm dünya ayağa kalkmış ve gerekli önlemleri almıştı. Dönemin tanıkları anlatmıştı çoğu sefer. "Bizlere tonlarca çayı gömdürdüler", "Uzun süre üzerimizden kara bulutlar eksik olmadı, " demişlerdi. Bir korku sarmıştı tüm Türkiye' yi. Çay içmekten korkar olmuştuk. Tam da bu dönemde ortaya Bakın, çayda radyasyon yok. Olsa ben içer miydim?" demişti.

Ardından ortaya çıkan sahne mi? Kanserden ölümlerin iyiden iyiye artması. Şöyle bir yoklarsak eğer çevremizi, acaba kaçımızın çevresinde kanser vakasına rastlanmamıştır?

Bir haziran sabahıydı. Radyolarda şarkılarını sırayla duyduğumuzda bir terslik olduğunu anlamıştık Kazım Koyuncu konusunda. otuz üç yaşındaydı ve kendi deyimiyle "Çernobil' in insanlığa ortak mirası" olan kanser, onu yani Kazım Koyuncu'yu aramızdan almıştı. Belki o da, Cahit Aral' ın kameralar karşısındaki gösterisine inananlardandı. Tıpkı Karadeniz' de, tıpkı tüm Türkiye' de milyonlarca insanın inandığı gibi... Sağlıklı yaşama hakkımızı güvence altına alması gereken devletin bir bakanı böyle söylemişti ve insanlar inanmıştı. Ama işin doğrusunu Kazım Koyuncu' nun babası açıklamıştı, "Burada kanserden ölenler arttı ve her ölenle biz de ölüyoruz."

Bundan kısa süre önce patlak verdi Tuzla' da çıkan variller. Şuursuzca demek biraz hafife almak olacak. İnsanlık dışı bir eylemdi bu. Çevreyi kirletmek bir yana, o çevreden beslenen ve etkilenen insanlara yapılmış bir saldırıydı. Yine korunamamıştı yaşama hakkımız. Tıpkı Mersin' de batan Ulla gemisi, Sinop' ta kıyıya vuran zehirli variller olayında olduğu gibi...

Düşünün ki bir hakimsiniz ve önünüze gelen dosya hakkında karar veriyorsunuz. Kararınızı beğenmiyor birisi ve çalıştığınız yeri silahla basıyor. Sizi öldürüyor, mesai arkadaşlarınızı yaralıyor.

Ya da boşverin hakim olmayın. Diyelim ki bir gazetecisiniz. Yazdıklarınız beğenilmiyor ve bir gün gazetenizden çıkıp bankaya giderken öldürülüyorsunuz. Korunamamıştı yine yaşama hakkı.

Maalesef koruyamamıştık Uğur Mumcu' nun, Çetin Emeç' in, Abdi İpekçi' nin, Ahmet Taner Kışlalı' nın, Hrant Dink' in, Mustafa Yücel Özbilgin' in ve daha birçoklarının yaşama haklarını...

Ufacık bir çocuktu yaşama gözlerini kapadığında. Alkollü bir sürücüye mevcut yol yetmemiş, kaldırıma çıkarak ölümüne sebep olmuştu o çocuğun. Ondan büyük yaşta olanların tek suçu belki de hızlandırılmış trenin ilk seferlerinden biriyle yolculuk etmeleriydi. Tren raydan çıkmıştı ve son yolculuklarında olan bu yolcuların yaşama hakkı yine korumasızdı.

Bazıları ise normal bir şeyi yapıyor ve o sıcak yaz gecesinde uyumaya çalışıyorlardı. Tam o korkunç deprem olduğunda yaşama haklarının korunması gelmedi akıllarına belki de. Bir uzmanımızın dediği gibi onları "deprem değil, bina öldürdü." Onlarında koruyamamıştık yaşama haklarını, tıpkı 12 Kasım depreminde ölenlerin ve tıpkı Konya' da Zümrüt Apartmanının enkazında can verenlerin haklarını koruyamadığımız gibi...

Bir gece işinden evine dönüyordu genç kız, şehir eşkiyalarının yolunu kestikleri zaman. Direnmeye çalıştı ama olmadı. Önce vahşice tecavüz edildi ve öldürülüp bir kenara atıldı bedeni. Yaşama hakkı korunamamıştı onun da. Tıpkı çantasını kapkaççıya kaptırmamak için yerlerden sürüklenen o kadın gibi, tıpkı Taksim' in göbeğinde tinerci vahşetiyle öldürülen o delikanlı gibi...

Bir akrabası tecavüz etmişti ve hamile kalmıştı. İlk başta duyulsun istememişti. Çünkü duyulursa tecavüz eden yakını onu öldürmekle tehdit etmişti onu. Ve sonunda duyuldu ama genç kızın tahmin ettiğinden farklı gelişmişti olay. Olay öğrenilmiş ve genç kızın ailesi genç kızı öldürerek güya namuslarını temizlemişlerdi. Onun da yaşama hakkını koruyamamıştık, tıpkı Güldünya' nınkini koruyamadığımız gibi...

Şimdi düşünün bakalım, yaşama hakkımız gerçekten var mı?

 
Toplam blog
: 2
: 473
Kayıt tarihi
: 09.02.07
 
 

1982 yılında doğdum. İlköğretim ve liseyi Ordu’da okudum. Şu an hala Marmara Üniversitesi Hukuk Fakü..