Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mayıs '14

 
Kategori
Dünya
 

Yaşanan ve yaşatılan gerçekler

Yaşanan ve yaşatılan gerçekler
 

STRATEJİK DOYUM OYUNLARI VE HARCANABİLEN İNSANLAR


Tarih, yakın bir tarih, 15 Mart 2011.Yer komşu ülke Suriye.1963 yılından beri ülkeyi yöneten bir siyasi oluşum ve aynı aile liderleri. Bir nevi krallık. Bir ülke, iç ve dış meselelerinde kendi vatandaşı ve siyasi oluşumları ile özgürce hareket etme ve kendini istediği şekilde yönetme hakkına sahip bir ülke. Kendi içerisinde yaşadıkları, vatandaşına karşı yaptığı hareketler ve oluşumlar gayet makul ve kendilerini ilgilendiren meselelerdir. İç karışıklıklar ve olaylar kendisini bağlayabildiği gibi komşu ülkeleri de dolaylı olarak etkilemekte ve ilgilendirmektedir. Yıllar süren İran-Irak savaşını, ardından halen tartışılan bir pkk olaylarını ve oluşumlarını unutmak mümkün mü? Tabi ki değil. Şimdi de Suriye olayları. Son otuz yılda bu coğrafya üzerinde oynanan oyunlar hat safhaya gelmiştir. Komşu ülke Suriyede yaşananlar insanlık dramı olarak nitelendiriliyor. Birleşmiş Milletler'e göre ölü sayısı Eylül 2013 tarihi itibarıyla 120,000'e ulaşmıştır, şu an itibari ile bu rakamlar tabi ki artmıştır.  Raporlara göre on binlerce gösterici devlet hapishanelerinde hapsedilmiş, bu göstericiler sistematik işkenceye ve teröre maruz bırakılmıştır, denilmektedir. Bu olaylar Dünya ülkelerini, özellikle Dünyanın Jandarmalığını üstlenen ABD hükümetine, ardından İnsan savunucusu olan sivil toplum kuruluşlarına ve istediğine gerekçeli gerekçesiz tazminat ödeten Avrupa insan hakları mahkemelerine duyarsızlıkları yüzünden sonsuz minnettarız doğrusu. Bu duyarsızlıkları anlamak mümkün değil. Oynanan çok büyük bir oyun. Oyunun adı ORTADOĞU Projesi. Kardeşlik ve anlayış içinde yaşamak var iken, İnsanca kararlar alarak sistem kurmak var iken bu çözümsüzlük ve katliam niye? Diye sormaktan kendimi alamıyorum. Bu kadar yaşanan olaylar içerisinde, komşu ülkede yaşananlara duyarlı olan ve insanlık gösteren Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Milleti yaptıkları bu iyilikler karşısında yaşadıklarını hak ediyor mu? Acaba. Ülkemizde, halen adını bir türlü koyamadığımız ve sınıflandıramadığımız insan grupları mevcuttur. Bunlar güya Suriye’den gelen insanlar. Bunlara önce misafirler, ardından sığınmacı, mülteci denilen kendi devletlerini ve vatanlarını terk eden ne oldukları belli olmayan ve tanımlanamayan kişilerdir. Bu tanımlanamayan kişilerin çok rahat davranmaları yanında, kendi milletinden olan insanların dahi birbirlerine tahammülü olmayan bir insan topluluğundan bahsetmek ve bunları anlamak kadar zor bir olgu yoktur. Türkiye’nin her bir köşesine rahatlıkla gidebilen, barınabilen, rahat tavırları ile dikkat çeken, Türk vatandaşı kendi vatanında kendi hükümeti tarafından bu kadar rahat yaşayamazken Devletin her türlü imkânlarını kullanan, ilk öğretimlere, liselere hatta Üniversitelere burslulukla yerleşen ve kayıt yaptırabilen, kontrolsüz, denetimsiz iş yeri açabilen, mesken kiralayabilen ve hatta satın alabilen,  sağlık sektöründe her türlü imkânlardan rahatlıkla yararlana bilen, ilaçlarını alan devlete hiçbir katkısı olmadan geri dönüşüm alabilen, çarşıda pazarda kendi gelenek ve göreneklerine göre davrana bilen ve en acısı dokunulmazlığı olan Suriyelilere bu rahatlık kimler tarafından ve ne diye verilmektedir. İran-Irak savaşında dahi bu kadar rahat tavırlar sergilenmemiştir. Kendi vatandaşına bu kadar rahat davranmayan bir yönetim ve sistem akıllara durgunluk verecek boyutlar almaktadır. Siyasetin ve uygulayıcıların kesin ve kalıcı olarak yaptırım gücü yüksek karalarla bunların önüne geçme, bir çözüm arama yerine sanki vatandaşlığa kabul edilecekmiş gibi tavırlar sergilemesi sosyal patlamaya çanak tutar tavırları üzücüdür. Yetkililerin vurdumduymaz davranışlar sergilemeleri T.C. Vatandaşlarını çileden çıkartmaktadır. Bir an önce bu duruma Devlet tarafından el konulması, konunun açıklığa kavuşturulması ivedilikle önem arz etmektedir. Devlet eliyle çözüme kavuşturulması vatandaş eliyle çözüme kavuşturulmasından daha elzemdir. Yapılan bu ayrımcılığı bir suç duyurusu olarak adlederek yetkili birimleri göreve çağırıyorum. Yetkilerini kullanarak bir çözüm yolu bulmaları ve halkı bu konuda aydınlatmalarını talep ediyorum. Bardağı kırmadan muhafaza edelim ki işimize yarasın. Bu insanların para kaynaklarını yaşamlarını, tavırlarını ve sığındıkları yerin kurallarına uymayarak sosyal patlamalara sebebiyet verdiklerini deklere ediyor saygılarımı sunuyorum.13,05,2014

 
Toplam blog
: 84
: 2161
Kayıt tarihi
: 21.08.07
 
 

Sağlık sektöründe toplum sağlığı teknisyeni olarak çalışmaktayım. Yüksek okul mezunuyum. Konuşmay..