Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mart '15

 
Kategori
Deneme
 

Yaşar Kemal’in ardından… Halka kim zulmediyorsa Ben Sanatımla ve bütün hayatımla onun karşısındayım.

Bir köy kahvesinde, bir kuşluk vakti bir çınar altında oturup, yeni demlenmiş  çayın buğusunda konuşmak isterdim seninle üstat. İnce Memed’in haksızlık karşısında yangın yerine dönmüş körpe yüreğini, okurken anlayabildiğim gibi anlayabilmek  dudaklarından dökülen sözcüklerde. Ve sonra Binboğalar Efsanesi’ne uzanıp insan için yaratılan suları, yıldızları, kuşu, toprağı, türlü kokuları ve türlü nimetleri kucaklayabilmek senin anlatımınla.”
 
Eğer içimizden bir insan aşağılıyorsanız, aşağılanacak insan yoktur, bunu böylece bilin. Eğer bir insan için kötülük düşünüyorsanız, kötü düşünülecek insan bu dünyaya gelmemiştir, bunu böylece bilin. Dünyada kötülük yoktur. Kötülük uydurmadır. ”diyen Koyun dede’nin kısık sesine karışsın yorgun sesimiz. Sonra birlikte izleyelim, çelik mavisi, çelik yeşili, çelik moru, çelik kırmızısı ışıklarını fışkırtarak havada çakan,denizden fırlamış  balıkları…
 
Zulüm karşısında dikilmenin, insanlığın en yüce erdemi olduğunu öğretirken bize
som sarı sarı asmalar, som mavi cennet kuşları, bin bir kokulu çiçekler, mor- yeşil menevişli deniz ile hayatın ne denli sevilecek bir bayram yeri olduğunu da anlattın sen bize. Ben senin kitaplarından öğrendim nar ekşisini. İlk, senin kitabında okuyup, merak ettim kabak çiçeği dolmasının tadını. Yine senin kitaplarından  öğrendim “insanın yüreğini, en çok da en güvendiği, en yakın dostlarının kirletebildiğini…”
 
Sarıkamış’ta Allah’u  Ekber dağlarında, Rus savaşında yaralı iken, canı pahasına kendi kaputunu giydirip, sırtında taşıyarak hayatını kurtardığı Kavlakzade Hacı Remzi’nin yıllar sonra sırf onun güzelim teknesine sahip olabilmek için , “Cehennem olun gidin” diyerek üç bin yıllık toprağından kovabilmesinin utancına ve acısına tanık olduk, Perikles ile birlikte.
"Hazırlanın çocuklar, gidiyoruz, Hacı Remzi beni çok kırdı. Böyle bir adamın yaşadığı
bir yerde yaşamak bana çok ağır gelir. Her gün insanlığımdan utanırım. Mustafa Kemal Paşa gelse, bana yalvarsa ben bir saat bile burada kalamam. Üç bin değil, on bin yıllık toprağım olsa bile burası, ben burada kalamam. Bu adam benim yüreğimi kirletti.” diyen Perikles’in, Hacı Remzi’ye kırgınlığını dile getiren sözcüklerini işlerken yüreğimize, hayatımızın bir döneminde, en az bir kez bir yakın dostumuz tarafından, çıkar uğruna yüreğimize çamur atılmış olduğunu hatırlattın hepimize.
 
Sen şimdi keskin, bıçak ağzı gibi ışıltılı kayalarla çevrili üstünde yer yer taze çimen serpili ,
yumuşak bakır rengi bir toprakla koyun koyuna, kadife yumuşaklığında lacivert mavisi hiçbir maviye benzemeyen som mavi göğün altında, kırmızı, sarı, mor, pespembe pırıltısı yeryüzüne balkıyan baş döndüren kokuları bir  akşam üstü ipiltisi ile ruhumuza dolan çiçekler eşliğinde huzur içinde uyurken biz biraz şaşkın, biraz ürkek ve bir hayli kederli,”o güzel atlara binip , çekip giden o  iyi insanların “ardından bakıyoruz ağlamaklı…
 
Bu toprakların, ruhuna bir Yaşar Kemal ipiltisi değen hiçbir evladı ne seni ne senin
zulmün karşısında direnen o som mavisi gülüşünü ve ne de “Dağlar, insanlar ve
hatta ölüm bile yorulduysa, şimdi en güzel şiir, barıştır.” Sözünü asla  unutmayacak…                                                                                     
Canan Beşir Bekem
02/03/2015
 
Toplam blog
: 21
: 263
Kayıt tarihi
: 13.02.14
 
 

Hayatı şiirden öğrenmemişse eğer, yarımdır insan...   ..