Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ekim '12

 
Kategori
Anılar
 

Yaşlılık üzerine

Yaşlılık üzerine
 

Sıcak evlerinde çay için ihtiyarlar...


Geçenlerde Aydın’a gitmiştim. Yolum özel bir Huzurevinin önünde geçerken Huzurevinden çıkıp ağaçların gölgesinde oturan üç, dört ihtiyar adam gördüm. Onlara selam verdim, hal, hatırlarını sordum. Her birinin ayrı bir sorunu, ayrı bir derdi vardı. Onlardan biri adeta bana dert yanıyordu şöyle diyordu özetle:

“Hocam halim, vaktim yerinde bir insanım, artık elden, ayaktan düştüm. Bir oğlum ve bir kızım vardır. Her ikisini yüksek okullarda okuttum, yemedim yedirdim, içmeden içirdim. Tek okuyup adam olsunlar diye her ikisini de adam ettim, everdim, biri İstanbul’da yüksek mevkilerde bir şirketin genel müdürü olarak çalışıyor. Diğer kızım da bir başka ilde sağlık teşkilatında doktor olarak görev yapıyor. İkisi de çoluk, çocuğa karıştılar, babaanneleri birkaç yıl önce sizlere ömür, vefat etti. Ben çok yalnız kaldım, gül gibi üç torunum var, onlara hasret kaldım, bari bayramdan bayrama bir göre bilsem. Yanıma gelen giden sok, ara sıra kızım beni telefonla arıyor, oda bir iki dakika…

Eşim vefat edince dünyam karardı ve yıkıldı. En sonunda yaşlanınca beni buraya attılar.  Aldığım üç, dört kuruş emekli maaşını, parasını da buraya yatırıyorum. Yeter ki bana iyi baksınlar diye… Burada kalıyorum, sağ olsunlar bana ve arkadaşlarıma iyi bakıyorlar” diyordu.

Evet, herkes bu yaşlılık veya ihtiyarlık günlerini günün birinde yaşayacaktır. Ne olursa olsun yaşlılarımıza saygıda ve sevgide kusur etmemeliğiz. Unutmayalım günün birinde bizde onlar gibi olabiliriz. Her zaman genç kalacağız diye elimizde bir senette yoktur.   

Yaşlı ihtiyar adam hafif biraz öksürdükten sonra “  Sevgili evladım, söylenecek çok şey  ve söz vardır, lakin gayri sırası değildir… Sen iyi adama benziyorsun,  al şu 20 TL’ yi de karşıki bakkaldan bana bir sigara, bir gazete, birazda kraker v.s.al “ dedi. Parayı aldım, karşıki bakkala gittim istediklerini aldım ve geri döndüm. Emanetleriyle birlikte paranın üstü ile kendisine teslim ettim. Sigara paketini açarken “ şu mereti huzurevinde içemiyorum, şurada açıkta gizli gizli içiyorum, ciğerimin zarar gördüğünü biliyorum, bir kez alıştık gayri “diyordu.

Geçenlerde eğitimci yazar dostum Erhan Tığlı’dan bir E.Mail aldım. O da İHTİYARLIK üzerine yazıyordu. Ondan birkaç cümleyi burada sizlerle paylaşmak istiyorum:

“ Her yıl yaşlılar haftası yapılır, yaşlılar yurdunda kalan yaşlılar ziyaret edilir, elleri öpülür, sırtları sıvazlanır, ondan sonra da unutulmaya terk edilir. Kimse biz de yaşlanacağız, elden ayaktan düşeceğiz, yardıma muhtaç hale geleceğiz diye düşünmez, hatta yaşlılarla dinozor, bunak diye alay edilir  / Demokritos, “Yaşlanıyorum ama öğreniyorum” diyor. Talat Halman, “Öğrenmek Genç Kalmaktır” başlıklı yazısında şunları yazıyor:

“Sokrates, 71 yaşında ölüme mahkûm. Bir öğrencisi elinde sazıyla, Sokrates’e veda ziyaretine gelmiş. Sokrates demiş ki; ‘Bana şunu çalmayı öğretsene.’ Öğrenci, ‘Hocam, demiş, ölmek üzeresiniz, saz çalıp da ne olacak?’ /

 “Yaş yetmiş, iş bitmiş” diye bir söz vardır. Yetmişinde ne yapılacakmış bakın: “Otuzunda her cefayı çekersin, kırkında sızı iner dizine. Ellisinde perde iner gözüne. Altmışında kimse bakmaz yüzüne. Yetmişinde koy çuvala, at denize!”

Şöyle bir halk deyişi var: “Gençlik uçan kuştur, yaşlılık naçar iştir. Gençlik kuş idi tutamadım; yaşlılık tuz yüklü, satamadım” dile yazıyor.

Ben bunları yazarken halk ozanı Aşık  İsmail  Elibol ‘un “İHTİYARLIK “ başlıklı bir şiiri akıma geldi. Yenilere şairlerimize göre bu şiir bir değildir, ama yerinde söylenmiş ve ustaca yazılmış zengin uyaklarla ( Kafiyelerle, düzgün heceli, düzenli ölçülerle ) örülmüş halk şiiri tarzında yazılmış bir değiştir bunu…Bu  değişlere  yabana atamayız. Ünlü halk ozanları Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal, Aşık Veysel’de bunlardan biriydi. Bunların Halk edebiyatımızda ayrı bir yeri vardır.. Âşık İsmail  ELİBOL’ da bunlardan biridir. “İHTİYARLIK” üzerine yazığı değişlerinden birkaç dörtlük almak istiyorum:

Yokuşa yüzün yok, inişe dizin

Uzağı, yakını pek görmez gözün

Sanki bize tarih oluyor sözün

İhtiyarlık başa geldiği zaman!..

***

Ağrıdan, sızıdan durmaz yakınır

Çare arar sağa sola bakınır

Az yese, çok yese hemen dokunur

İhtiyarlık başa geldiği zaman!..

***

Yedek parçan olur iğne, şurup, hap

Ne faydası var ki, ne yaparsan yap

İflas etmiş ciğer, yorulmuş bir kalp

İhtiyarlık başa geldiği zaman!..

***

Dizler titrer sonra belin bükülür

Damarlardan sıcakkanın çekilir

Saç. Sakal ağarır, dişler dökülür

İhtiyarlık başa geldiği zamlan!...

***

Ayıkların baston ile üç olur

Gençlikte konuştuğun günler hiç olur

Konuşsan suç olur, sussan suç olur

İhtiyarlık başa geldiği zaman!...

***

ELİBOL’un sözün yabana atma!

Doğru yolu koyup, eğriye sapma!..

Günahlardan sakın, harama bakma!

İhtiyarlık başa  geldiği  zaman !...

***

Ne çabuk geçiyor baharlar, güzler

Zaman akımına uymuşuz bizler

İnsan yaşlanınca ölümü gözler

İhtiyarlık  başa geldiği  zaman!... ( 1 )

                          Aşık  İsmail ELİBOL

1-     Bu şiir, 30 Eylül 2012 tarihli Türkiye

Takviminden alınmıştır.

 
Toplam blog
: 2227
: 832
Kayıt tarihi
: 27.06.09
 
 

1946 Mardin ili, Kızıltepe ilçesi'nin Esenli köyünde doğmuştur. İlk ve ortaokulu Kızıltepe'de bit..