Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mart '09

 
Kategori
Siyaset
 

Yazıcıoğlu; siyaset sahnesinde ilginç bir portre...

Yazıcıoğlu; siyaset sahnesinde ilginç bir portre...
 

Muhsin Yazıcıoğlu


Sözcüklerin anlamları ile anlattıkları farklılaşır bazen. Son dönemde yaşanan helikopter kazasından sonra “Maraş’ın dağlarına çakıldık” diye yazarken saatlerce, günlerce kazaya uğramış olanların bulunamamasını eleştirmiştim. Öyle ya milyonlarca doların harcandığı araç gereçlerin bu günlerde işe yaramaması anlaşılır bir şey değildi. Uzaydan yer altındaki madenleri bile gözleyebilen teknoloji, ısıya duyarlı termal kameralar, metale duyarlı ekipmanlar bir işe yaramamıştı. Ölenlerin kimliğinden çok düştüğümüz acze dikkat çekmek istemiştim.Ve isterseniz teknoloji ile kıyaslayıp ironi deyin, muhtar ve adamları bulmuştu kazazedeleri.

Bu gün istiklal marşının şairinin yanına bir zamanların devrimci kültür bakanı Ertuğrul Günay’ın özel izni ile defnedilen Yazıcıoğlu’nun arkasından söylenenler tek taraflı ve subjektif değerlendirmeler sözcüklerin anlamlarını yitirmesine neden oluyor.

İnsan yaşananları unutamıyor.

Bir zamanlar Bahçelievler’de öldürülen TİP’li gençlerin vatanı katillerinden daha çok sevmediğini kim iddia edebilir ki. Anadoludan kopup gelmiş yoksul çocukları ezilenlerin yanında dünya görüşü benimsediler diye, haksızlıklara karşı çıktılar diye, ABD üslerine karşı çıktılar diye, eşitlikten söz ettiler diye, sömürüye başkaldırdılar diye her yerde öldürüldüler!

Katiller vatana hizmet etiklerini sanıyorlardı.

Katiller, amerikan emperyalizmine ve onun işbirlikçi uşaklarına karşı çıkmak yerine "Amerika Katil" diyenleri Ankara’nın karanlığında boğazlayıp, kurşunluyorlardı. Ne de olsa vatan, bayrak sevmek onların tekelindeydi. Vatan “küçük Amerika yapacağım” diyen politikacıların elinde ABD uydu haline getirilmişti. Sürmeliydi bu haksız düzen! Katiller, sokak köşelerinde oyunun sürmesi için kör kurşunları sıkıyordu ve sonuçta birer, birer düşüyordu okumak için Hatçe’nin, Ayşe teyzenin, Hasan emminin biricik oğulları kanlarıyla sulayarak Ankara taşlarını… Sağ ya da sol, görüşlerinden ötürü öldürüldüler...

Yukarıdakiler seyrediyordu akan kanı.

Kan davası gibi ölüm puşt bir pusu gibi çöreklenmişti ve fakat bazı tetik düşüren parmaklar devlet katında üstün tutuluyordu. Devlet korku içindeydi bir avuç devrimci genç ülkeye komünizm getireceklerdi az kalsın, Allah korusun! Ne var ki askeri, polisi yetmiyordu devleti korumaya. Ülkücü gençleri de kullanıyordu karanlık yüzlü katiller. Memlekete komünizm gelmesin diye vakti zamanında elinden geleni yapan ve bu gün yere göğe sığdırılamayan Muhsin Yazıcıoğlu’nu anlamak için sözü isterseniz Yıldırım Türker’e bırakalım; BBP Genel Başkanı, partisi küçük, adı büyük eski Ülkü Ocakları Derneği Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'na gelince. 12 Eylül darbesinden sonra Mamak Askeri Ceza ve Tutukevi'nde yedi yıl geçirdi. Ülkücü Gençlik Derneği'nin bir dönem hukuk masası şefliğini yapan itirafçı Ali Yurtaslan, Yazıcıoğlu'nun cinayet ve bombalama emirleri veren, soygun çeteleri kuran bir lider olduğunu kaydediyor. Yazıcıoğlu'nun 'Bahçelievler katliamı'na katılan ülkücülerin hepsini tanıdığı, onların kimliğini açıklamayı reddettiği, Haluk Kırcı'ya kaçak yaşadığı yıllarda para yardımında bulunduğu biliniyor. Kendisi de 1981'de askeri savcıya verdiği ifadede bunu teyit ediyor. Aynı babalığı Abdullah Çatlı'dan da esirgememiş. Çatlı, 1978'de Balgat katliamı sanıklarından Mustafa Pehlivanlı ile birlikte yakalandığında Yurtaslan'a göre, "Ankara'ya geldiklerinden bir saat kadar sonra Yazıcıoğlu şubeye telefon açtı. 'Bu size son ihtarım. Abdullah'ı bırakmazsanız Ankara'nın 150 yerinde bomba patlatacağız' diye tehdit etti. Gerçekten de ihtar olarak Demirtepe Köprüsü'ne bomba konulmuştu. Polis patlamadan bombayı aldı. Abdullah, tehditten sonra bırakıldı. Yazıcıoğlu'nun geçmişine bakıldığında katliamdan geçilmiyor. Nitekim 'Sivas katliamı'nda da başrol oynadığı iddiaları kuvvetli. Yine Yurtaslan anlatıyor: "Sivas olaylarını Mustafa Mit ve Muhsin Yazıcıoğlu tertiplemişlerdir. Yazıcıoğlu Sivas'a giderek bizzat olaylara önderlik etmiştir." Tansu Çiller, bir zamanlar 'Katil' dediği Yazıcıoğlu'ndan özür dilemiş, bu yüce gönüllü liderin affına mahzar olmuştu…

Ölenlerin arkasından iyi şeyler söylemek lazım. Ama ne var ki insan yaşlansa da unutmuyor, Dev-Yol davasından yargılanan Nasuh Mitap da Muhsin Yazıcıoğlu ile, 1980 darbesinden sonra bir hücreyi paylaşanlardandı. Nasuh Mitap’ın Yazıcıoğlu'nun ölümünden sonra söyledikleri: “Ben Dev-Yol davasından yargılanıyordum. Mamak Askeri Cezaevi’nde Muhsin Yazıcıoğlu ile birkaç ay aynı hücrede kaldık. Bu hücrelerde konuşmak, gülmek ve hareket etmek bile yasaktı. Havalandırmaya çıktığımızda sağa sola bakamazdı kimse, konuşamazdı. Bu şartlar altında Muhsin Yazıcığolu ile 2, 5 metre karelik bir hücreyi paylaştık. Cezaevi yönetimi bizi birbirimize eziyet edelim diye aynı hücreye koymuştu ama onların umduğu gibi şeyler olmadı. Günlerimiz kavgasız gürültüsüz geçirdik. Günde 3 sefer sayım adı altında ikimize de dayak atılıyordu. Askerler dayak attığında birbirimize yardım ediyorduk. Birbirimize su veriyorduk. Muhsin Bey büyük ihtimalle bizleri tanıdıkça bazı düşünceleri farklılaştı. Vatanı parçalayıp satacak insanlar olmadığımızı, orada o hücrede görünce anladı. Bu şekilde hayatının son bulmasından ötürü üzüldüm.” diye anlatıyor.

12 Eylül’e giden yolda silahların susmadığı hatta devlet görevi görenlerin taraf olduğu bir süreç yaşanıyor kuşkusuz, içinde kendini vatanın sahibi sanan ülkücüler var kuşkusuz7, 5 yıl Mamak Cezaevi'nde kalan Yazıcıoğlu, bu davadan herhangi bir ceza almadı.

Yazıcıoğlu, cezaevinden çıktıktan sonra, cezaevindeki ülkücüler ve onların ailelerine yardım amacıyla kurulan Sosyal Güvenlik ve Eğitim Vakfı'nın başkanlığını yaptı. Yazıcıoğlu, 1987'de Milliyetçi Çalışma Partisi'ne (MÇP) girdi ve Genel Sekreter Yardımcılığı görevinde bulundu. 20 Ekim 1991 Milletvekili Genel Seçimlerinde, Refah Partisi (RP), Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP) ve Islahatçı Demokrasi Partisi'nin (IDP) oluşturduğu ittifak bünyesinde milletvekili adayı olan Muhsin Yazıcıoğlu, Sivas'tan milletvekili seçildi.

Yazıcıoğlu, 7 Temmuz 1992'de, "içinde bulunduğu partinin siyasi anlayışıyla uyuşamadığı" gerekçesiyle 5 milletvekili arkadaşı ile beraber MÇP'den ayrıldı. Muhsin Yazıcıoğlu, 29 Ocak 1993'de, MÇP' den ayrılan bir grup arkadaşı ile beraber Büyük Birlik Partisi'ni (BBP) kurdu ve partinin Genel Başkanı oldu. 24 Aralık 1995'te yapılan erken genel seçimlerinde ANAP-BBP ittifakından 20. Dönem Sivas milletvekili olarak yeniden parlamentoya giren Yazıcıoğlu, 28 Şubat 1996'da ANAP'tan istifa ederek, BBP'ye döndü. 15 Nisan 2007 tarihli 2. Olağanüstü Büyük Kurultay'larda yeniden genel başkan seçilen Yazıcıoğlu, 22 Temmuz 2007 seçimlerinde Sivas'tan Bağımsız Milletvekili olarak TBMM'ye girdi. Uğradığı helikopter kazasından sonra devlet erkânının yüksek katılımıyla; ‘Başbuğ Muhsin’, ‘Şehitler ölmez vatan bölünmez’ sloganları atılıp, tekbir getirilerek defnedildi.

Ankara, 31 mart 2009

 
Toplam blog
: 1114
: 827
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Ankara'da yaşar, dünyalı,aynadaki görüntüsüne muhalif, vicdan hesapları yapmaktan yorgun, yaşanıl..